1. istanbul'da(bilmiyorum başka şehirlerde de mevcut mu ) son zamanlarda taksilerin arka camlarında uber'i protesto etmek için falanca zaman şurada buluşuyoruz yazıları görüyorum .
    emek hırsızı über. feto'cu über vs. gibi yorumlarda mevcut.

    şimdi bir kaç konuya açıklık getirelim. über nedir ?
    über , online çalışan, genellikle büyük araçlar ile (vito vs. gibi) telefon uygulamasından çağırıp kullandığınız ve kredi kartı dahil bir kaç şekilde ödeme yapabildiğiniz bir uygulama. avrupa'da çok yoğun olarak kullanılan , bir süredir türkiye'de de gördüğüm , bir defa da kullanmışlığım ( beşiktaş stadındaki patlamakta taksi bulamazken bir über bulup kurtulmuştuk.) vardır.

    şimdi birazda taksilerle ilgili bilgi vereyim.
    istanbul'da milyonlarca belkide taksi ve taksici var. geneli 12 ve ya 24 saat çalışmaktadır.
    genel olarak taksinin sahibi değil sadece çalışanıdır bu kişiler.
    para kazanmak için her türlü yola başvururlar. takside müşteri varken müşteri almak , yılbaşı gibi özel günlerde, aynı yere giden birkaç müşteri bulup , taksimetrenin tuttuğu rakamı her binen kişiden ayrı ayrı alan, kısa mesafe diye gecenin bir yarısı insanları sokakta bırakan kişilerdir. kaldı ki, devletin düzenlemeleri ile artık kısa mesafe bile gitseniz 10 tl ücret ödemek zorundasınız. yani 6 liralık bir yere bile gitseniz 10 tl ödemek zorundasınız. diğer yandan başka bir örnek , atatürk havalimanındaki terör saldırısından sonra , insanları oradan uzaklaştırmak için 100$ 200$ gibi faiş fiyatlar isteyerek , insanların can sağlığından ise kendi ceplerini düşünen insanlardır.

    bu insanlar kim oluyorlar da (istisnaları tenzih ediyorum) über gibi profesyonelce iş yapmaya çalışan bir uygulamayı protesto edebiliyorlar . aslında ülkenin durumunu çok açık bir şekilde gösteren bir durum bence bu .
    hükümetin yaptığı politikalar artık vatandaşlarında içine işledi. kendilerine rakip çıktığı an fetö cü demek emek hırsızı demekten kendilerini alıkoyamıyorlar.

    öncelikle taksiler,taksileri kullanan kişiler ve sahipleri denetlensin. biz arabasına bindiğimiz insanlardan bizi soyarlar mı , tecavüz ederler mi , yolu uzatıp bize daha fazla para ödetirler mi diye düşünmeyelim .
  2. bu protesto sayesinde turkiye'deki uber olayinin yurtdisindan farkli oldugunu ogrendim. hatta yasadisi bir uygulama olarak degerlendirildigini ve yakalandiginizda hem sofore hem yolcuya ceza kesildigini duyunca sok gecirdim.

    amerika'da yasadigim eyalette uber cok yaygin ve taksi sistemi duzgun olmasina ragmen taksilerden daha kullanisli. cunku yasadigim yerde yoldan taksi cevirme diye bir sistem yok. ariyorsun, adini, bulundugun yeri, gidecegin yeri, kac kisi oldugunu soyluyorsun ona gore gonderiyorlar ve anlik islerinde cok sacma geliyor bu surec. uber butun bunlari anlik ve tek tus ile yapmani sagliyor telefonda kimseye birsey anlatmana gerek kalmadan. ucret konusunda da daha uygun ve bahsis zorunlulugu yok. normal taksilerde bahsis vermemek kufur gibi algilanir, soforun suratinin dustugunu gorursunuz her seferinde.

    daha kalabalik sehirlerde yoldan taksi cevirme olayi var ama bunda da yine taksicinin extra triplerini cekebiliyorsunuz ve bagaji olma, yolcu sayisi, havaalani gibi durumlarda ucret artiyor. kisaca uber size daha cabuk ve kaliteli hizmet sunuyor. soforu puanlayabiliyorsunuz, isterseniz bahsis veriyorsunuz, puanina gore sofer (evet sofer... yazmayi gectim konusurken de bazen boyle cikiyor bknz kibariye'nin annesi) secebiliyorsunuz. bu puanlama sistemi sayesinde de guler yuzlu bir hizmet aliyorsunuz.

    uber'de calismakta yeni bir sektor haline geldi. en az bir yillik amerikan ehliyeti sahibi olmaniz gerekiyor ve sanildiginin aksine verginizi de oduyorsunuz. turkiye'de vergisiz oldugunu iddia ediyorlar ama cok basit bir islemle vergiye tabii olabilir.

    vergilendirme ve ya bu konuda bir calisma yapilmasi taksi plakasi sahiplerinin isine gelmeyecegi icin ve bu kisiler dusunulerek taksicilik yapildigi icin ulkemde kimse o topa girmek istemiyor. taksi plakasi diye bir kavram oldugu surece ulkemizde yayginlastirmayacaklar bu uber isi. arkasindaki guc ise soforler odasidir. aslinda isminin soforler odasi olmasina bakmayin ekmegi arabayi ve sofuru bile gormeyen plaka sahipleri kazanir. bu kisilerin kim oldugunu da ogrenmek istiyorsaniz piyasadaki "ya bu para nerden geliyor" dediginiz mafya kilikli insanlardan baskasi degil. birkac unlununde cok fazla plaka sahibi oldugu biliniyor. yani tam bir kurtlar sofrasi. calisan soforler ama ekmegi goturenler ustlerindeki guc sahipleri.

    uber yasallasirsa arabasi olan herkes bunu kazanc kapisi haline getirebileceginden ve plaka sahiplerinin bir numarasi kalmayacagindan boyle olmaya devam edecek. hee ne zaman duzelir derseniz, bu plaka sahipleri kendi aralarinda kavga edip birbirlerinin pisliklerini ifsa ederse belki gundem olur, duzenlemeler gelir. gecenlerde buna benzer bir skandal muzik piyasasindaki kartellerin ifsasi ile olmustu. cok sevdigimiz sezen aksu'nun sebnem ferah'in nasil baskalarinini ekmegine tas koydugunu gorduk.
  3. uber'in işe yararlığı yahut kötülüğü üzerine yorum kasmayacağım. zira çok bilmediğim bir mevzu. ancak twitter'da bir taksicinin uber için <<vergi verdikleri yok>> şeklinde bir önerme ile karşı çıktığını görünce konu hakkında kelam etme dürtüme engel olamadım.

    anayasa'nın 73'üncü maddesi der ki:

    <<herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.>>

    şimdi, maliye politikasının amacı neymiş? vergi yükünün dengeli ve adaletli dağılımı. başka sektörlerdeki adaletsizliklere de gireriz yeri gelirse ancak konumuz ticari taksiler.

    bildiğiniz gibi ticari taksiler "basit usulde gelir vergisi" mükellefidirler.

    basit usulu anlamak için de "gerçek usulü" anlamak gerekir.

    tüm şirketler, ister gerçek kişi şirketleri olsun ister tüzel kişiliğe haiz sermaye şirketleri olsun, tüm bunlar gerçek usulde vergilendirilirler. yani ticari defter tutarlar (işletme, yevmiye-kebir-envanter yahut serbest meslek, türüne göre değişir). gerçek usulde vergilendirilen mükellefler defter tutarlar ve her ay kdv beyannamesi verirler. üç ayda bir geçici vergi beyannamesi verirler, çalışan sayılarına göre üç aylık yahut aylık olarak muhtasar beyanname verirler ve en nihayetinde yıl sonunda gelir yahut kurumlar vergisi beyannamesi verirler. yani tüm dünyada olması gereken mükellefiyet türü esasında budur.

    peki basit usul nedir?

    basit usul, gelir vergisine tabii olarak daha ziyade kendi namı hesabına iş yapan kişilerle alâkalı bir kavramdır. basit usulde çeşitli hadler vardır. bunlar:

    1.basit usul mükelleflerin, satın aldıkları malları olduğu gibi veya işleyerek satmaları halinde yıllık alım tutarları 88.000 tl’yi geçmemelidir. bunları satmaları halinde ise yıllık satış tutarı 126.000 tl’geçmemelidir.

    2.malları olduğu gibi veya işleyerek satan mükelleflerin dışında kalan işlerle uğraşan mükellefler için yıllık gayri safi iş hasılatının 42.000 tl’yi geçmemesi gerekir.

    3.yukarıda yazılan işlerin birlikte yapılması halinde,yıllık satış tutarı ve iş hasılatı toplamının 88.000 tl’yi geçmemesi gerekir.

    (bu rakamlar her sene güncellenir.)

    basit usulde mükellefler defter tutmazlar, yukarıda saydığım her ay ve üç ayda bir yapılması gereken yükümlülükleri yapmazlar. sadece senede bir defa kdv beyannamesi ve şubat ayında basit usulde gelir vergisi öderler.

    yukarıda basit usule tabii olabilmek için üç şart yazdım. ticari taksiler mal alım satımı yapmadıklarına göre 2. maddeye dahil olacaklardır. yani yıllık iş hasılatlarının 42 bin tl'yi geçmemesi gerekmektedir.

    peki soruyorum size, bir ticari taksi yılda ne kadar kazanır? hadi 42 bin kazandı diyelim. aya vurursak aylık ortalama ne yapar 3500 tl yapar.
    istanbul gibi bir yerde taksinin bakımı, yakıtı, kaskosu + taksiyi kullanacak olan şoförün maaşı vs. yi işin içine katarsak 3500 tl ile bu iş döner mi? tabii ki hayır! o zaman demek ki yılda 42 bin tl'den az kazanmıyorlar ki aklı selim herkes bilir ki istanbul'da bir taksi en az aylık 10 bin ile 15 bin arası hasılat elde eder. vergilendirmede, vergiye konu olan olayların gerçek mahiyeti esas olduğuna göre o zaman bu taksilerin basit usulde vergilenemeyeceği, gerçek usulde olmaları gerektiği, her ay beyanname vermeleri gerektiği ve kazancı üzerinden adam gibi vergilendirilmesi gerekdiğini anlamışsınızdır.

    ancak tabii ki durum böyle değil! bugün bir ticari taksi para basmasına rağmen basit usulde vergilendirilmektedir. kayıt dışının allahı bu sektördedir (mavi ve sarı dolmuşlarda da bu anlattığım hususlar aynen geçerlidir). bugün asgari ücretli bir personelin bir yıl boyunca maaşından peşin olarak kesilen gelir vergisi, her ay neredeyse milletvekili maaşı kadar hasılat elde eden ticari taksilerin verdiği vergiden fazladır. hani nerede anayasa? nerede verginin adaletli dağılımı ilkesi? (taksiciler, minibüscüler ve bunların odaları ile bürokrasinin "yeşilde birleşen ilişkilerine" ve al gülüm-ver gülümlerine girmiyorum bile!)

    yani pek muhterem taksici arkadaşım. uber'e sallıyorsun ya vergi vermiyor bilmemne diye. sen önce bir aynaya bak, ulan ben ne kadar vergi veriyorum, ne kazanıyorum ne veriyorum diye bir düşün ve de bilip bilmediğin konularda vergi mergi diye sallama, mevzuya hâkim biri çıkar karşına senin ağzını yırtarlar!
  4. protestoları protesto sınırlarını aşmış. taksiciler telefonlarına uber indirip araç çağırıp dövüyorlarmış.

    neden bilmem benim aklıma garip garip şeyler gelir hep. bu sefer, kafama takılan kime taksici dediğimiz ya da doğrusu ubercileri döven taksicilerin hangi taksiciler olduğu. çünkü koca bir sektör var sarı arabaların çevresinde.

    taksilerin bir plaka sahibi oluyor ki bu plaka sahibi taksicilerin genelde arabaları bile olmaz. o plakayı birisi, birileri plaka sahibi taksiciden kiralar. bu arkadaşlara da taksici deniyor. kiralayan uygun bir aracı taksi haline getirtir plakayı takar. ki bu bir arabayı taksi haline getirenler de genelde özellikle bu işle uğraşan galerilerdir. bunlara da taksici diyorlar. plakayı kiralayan aracı alan taksicilerde pek direksiyon sallamaz. sallasa da 24 saat direksiyon başında olamaz. o araçların gececi gündüzcü en az 2 tane şöförü vardır. o arkadaşlarda taksici.

    kısaca bir sürü taksici var. plaka sahibi taksici, işleten taksici, şöför taksici, binek otomobili taksi haline getiren taksici. bir de durak, durağın sahibi, kahyası, çaycısı vs.

    meseleye dönersek ubercileri hangi taksiciler dövüyor? benim olağan şüphelim biraz sonra açıklayacağım ve bir takım başka nedenlerle son halka olan taksicilerin şiddete yöneldiği.

    çünkü bu arkadaşlara da durağına, mevsimine, gececi gündüzcü olması vs vs işte bir takım kriterlere göre şu kadar para getireceksin denirmiş. biraz garip çünkü tüm bu zincir ve çevresinde en az para kazanan ve en çok çalışan da onlar olsa gerek.

    işin kaymağını yiyen başkaları, birini dövmek suçsa ki suç, suça bulaşan, başlarını derde sokan da onlar.
  5. öncelikle bu taksicilerin büyük kısmında zerre aklın olmadığını söylemek lazım.
    sayelerinde hiç bilmeyen adamlar bile uber'in adını duydu!
    reklamın en iyisini düşman yaparmış zaten...

    gelelim meselenin özüne.

    taksicileri anlıyorum, hakim oldukları bir pazara zart diye bir firma girdi ortalığı ezdi geçti. feveran etmekte haklılar. çünkü şartlar eşit değil. en basitinden vergilendirmeyi ele alalım:

    her ne kadar ticari taksilerin vergilendirilmesinin basit usulden olmasını anayasa'ya aykırı bulsam da şu anki düzende ticari taksilerin vergilendirilmesine yönelik bir düzenleme vardır. ancak uber'de böyle bir şey yok!

    uber, çalıştırdığı arabalardan komisyon alıyor ancak türkiye'de herhangi bir şubesi olmadığı için türkiye'de kurumlar vergisi mükelellefi değil.

    uber olmasın demiyorum. bu ülke insanı her kesimiyle pragmatist olduğu için herhangi bir sektörde tekel olduğu anda küstahlaşmaya başlıyor. (bkz. passolig) o yüzden muhakkak rekabet ortamı olmalı. herkes hünerlerini ortaya koymalı, kimi otomobiliyle, kimi konforuyla, kimi giyim kuşamıyla, kimi de nezaketiyle fark yaratıp öne geçmeli. rekabet ortamı kimseye zarar vermez. ama tekelleşme bu ülkede faşizm doğurur ki uber'e rağbetin sebebi de biraz bu. barzo taksicilerden, içi b*k götüren, sigara kokan otomobillere binmek istemen, "kısa mesafeye gitmem" diyenlerle uğraşmak istemeyenler için çok güzel bir alternatif oldu. burada taksicilerin kafası bassa taksimetre birim fiyatını düşürürler, daha nazikleşirler, arabalar daha bakımlı olur vs. vs. ama bizim hıyar taksiciler tipik kabileci araplar gibi yağma kültürünün bir farklı versiyonunu sergilediler. burası bizimdir, aksi halde döveriz, dalarıza getirdiler ki yaptılar da.

    ama iyi oldu, öyle ya da böyle herkes haddini bilmeyi öğrenecek. her zaman her yerde alternatifler çıkacaktır, rekabet oldukça bizim hizmet sektörümüz adam olur, aksi takdirde "zaten ben varım başka kime binecekler" mantığıyla hareket eden taksici esnafından başka türlü davranış beklenemez.

    fakat tüm bunlara rağmen burada devletin de adam gibi vakarlı davranması lazım. rekabet olacak eyvallah ama bu, ipini koparan yabancıların ülkemizde at koşturabilmeleri anlamına da gelmez. devlet ya uber'i def edecek ya da gel kardeşim türkiye'de ofisini aç, kurumlar vergisi mükellefi ol, vergini ver, dilediğin hizmeti sun diyecek. aksi halde hem ülkenin yolunu, imkanlarını kullan hem de ülkeye 5 kuruş verme, öyle bir dünya yok!

    yani uber aslında taksici esnafını yola getirme ve tekel olmalarını engelleme anlamında çok güzel bir uygulama ancak devletin de rekabette fırsat eşitliğini sağlaması, kendisini kaz gibi yoldurmaması gerekiyor.
  6. tekel olmaya o kadar alıştılar ki sindiremiyorlar resmen. umarım bu olayların sonunda ağır ceza alırlar akılları başına gelir.