1. insana mutlu olmaktan başka çare bırakmaz.
  2. insana önemli dersler verir. öyle her önüne gelene gönlünü vermezsin.
  3. her faninin bir gün başına gelecek olay.
  4. tek kelimeyle olgunlaştırır
  5. aynen şöyle olur.

    adam nasıl üzüldüyse kalbi sağdan sökülmüş.
  6. ellerimi öpüyordun, seviyorsun ve seveceksin sanmıştım.
  7. kısaca hayatınızdaki insanın size gelip bundan sonra sizi içermeyen bir hayatı tercih ettiğini bildirmesi ile başınıza gelen olaydır.

    yüzlerce çeşit terkedilme vakası olabilir. bunların en sert versiyonlarından biri yıllarca beraber olduğunuz ve çok sevdiğiniz insanın sizi sevmeyi terketmesidir.

    gençliğinizle bağdaştırdığınız, istese gözünüzü dahi verebileceğiniz türden bir insanın gelip size bu kararını bildirmesi olayıdır. artık sizin elinizi tutmak istememektedir. artık sizinle olmak istememektedir. bir süre sıkıntı yaşayıp size dair olan şeylerden arınıp hayatına devam etmek istemektedir. hayır, bu insan kötü bir insan değildir. bu insan bulunmaz hint kumaşı da değildir. bu insan yalnızca evrenin size sunabileceği en düzgün şeydir. benliğinizin mutlu parçasıdır. kişiliğinizin onurlu yanıdır. gülen yüzünüzdür. yaşamayı sevme sebebinizdir. yaşama güvenme sebebinizdir. bu insan, son bulmaya mahkum kısa tarihinizde başınıza gelen mükemmel bir tesadüften başka bir şey değildir.

    siz nasıl bir insansınızdır ki, gülen yüzünüz sizi terketmiştir? hayır, siz de kötü bir insan değilsinizdir. öylesine büyük bir kalbiniz vardır ki, içini bir ömür yetecek eşya ile doldurabilmişsinizdir. fakat o kalp kendi kendine açılmamıştır. gülen yüzünüze, yaşam sevincinize açılmıştır.

    sizi terk eden yaşam sevincinizle beraber de kapanacaktır. hayır, korkmaya gerek yok. 'unutursun için yana yana' der deneyimliler. unutursun, hayatının en güzel yıllarını içinde çıra niyetine yaka yaka unutursun elbet. fakat o insan sizden ne çalmıştır? siz o insandan ne çalmışsınızdır?

    siz o insandan, sizi sevmeyi terkettiği göz önünde bulundurarak, bir yaşam pratiği çalmışsınızdır. gelgelelim siz onun gülen yüzü, yaşam sevinci değilsinizdir artık. bu onun mutlu olduğunu göstermez, ancak yine de onun sizden çaldıklarını sizin ondan çalmanız mümkün değildir, çünkü yoktur artık o şeyler. kendi kendinden çalmıştır o yaşam sevincini. sizi bu meselede mutlu eden şey ise, kendi kendinden çaldığı yaşam sevincini kendi kendine iade etmesi çok da zor olmayacaktır o insanın, ve işte bu gerçektir sizi mutlu eden. en azından onun ilacı kendindedir. siz ise ellerinizle vermişsinizdir ona ilacınızı, ellerinizle vermişsinizdir mutluluğunuzu eşsiz bir güzelliğe dahil olabilmek için. olmuşsunuzdur da, ve bu hayatınızın en güzel şeyidir. ne fenadır ki o şey sizi terketmiştir. bundan sonra siz de sokaklarda gördüğünüz mutsuz insanlar ordusuna katılmışsınızdır. bundan sonra yetişkinsinizdir, kendinizi tekrar genç hissedebilmek için çok fazla acıya maruz kalmışsınızdır.

    o size yapma der; sıkıntılarından bahsetme, sıkıntını bana sözlü veya sözsüz belli etme, zira cevabım yok, o yüzden bari bunu olduğundan da kötü bir hale getirme. onun cevapsızlığı ise size aylarca sürmüş ve artık farklı bir mertebeye erişmiş bir psikolojik işkence olarak dönmektedir. o bunu yeterince düşünememiştir, yoksa size demezdi 'surat asma, günü yaşa gitsin' diye. fakat halihazırda biteceğinin kararını vermişti, sizse bundan habersiz boş umutlarla günü yaşama talebini yerine getirmeye çalışmışsınızdır, ne de olsa gözünüzü istese vereceksinizdir.

    ve bir gün sizden koparır güveni, umudu, mutluluğu.

    üzerinden bir aya yakın bir zaman geçer ve çok tazedir acınız, gün geçtikçe azalacağı yerde artmaktadır. her geçen gün bir diğerinin üzerine binmekte ve omuzlarınızı günden güne çökertmektedir. bir günü diğerinin arkasına iten güç yaşama sevincinizden başka bir şey değildir demek ki, lakin artık yaşama sevinciniz sizinle aynı yerde durmak istememektedir, artık müsait değildir size katlanmaya.

    o mu, o hep 'zanneder'. üzüntünüz yer yer sinire dönüşür ve onun hep zannettiğini zannedersiniz. o ise çok daha fazlasını görür, bilir. fakat bir gerçek vardır ki, bazı şeyleri olanca gücüyle reddederek yaşadığınız acıyı tahmin edebildiğini zanneder.

    hayır, siz de onunkini tahmin edemezsiniz. fakat o ayrılmıştır sizden neticede, ve bu sorumluluğu almak o kadar zordur ki, bunun ortak bir karar olduğunu fakat sizin bu kararı verebilecek olgunluğa ulaşmadığınızı zanneder. bu kararı verecek olgunluğa zaten ulaşmamışsınızdır. fakat bu, bu karara ortak olacağınız manasına gelmemektedir. onun için işler yeterince zordur, tek istediği yükünden kurtulmaktır, ve bunu sizin mutlu olduğunuzu ve onunla hemfikir olduğunuzu görerek başarabileceğini düşünür. o yüzden sizden bunu ister.

    fakat siz ondan bağımsız bir öznesinizdir.

    siz acı çekmektesinizdir. acınızı insanlara, hayvanlara, dağlara ve yaşam sevincinize haykırmak istemektesinizdir. bu acınızı daha katlanılabilir kılacaktır belki de. fakat kıyamazsınız, defalarca yazıp yazıp sonra çöpe atarsınız. çünkü o kendini yalnız hissetmektedir. sizin gibi. zaten siz bu acıyı çekmek zorundasınızdır, bari onun daha az acı çekmesini sağlayayım dersiniz, ve kendinizi tutarsınız.

    o da alışkanlıklarından arınma sürecine devam eder. zordur tabi, zordur. siz o evreye geldiğinizde anlayacaksınızdır zorluğunu. gelgelelim siz henüz sevdiğinizden zorunlu olarak ayrı bırakılmanızı hazmetmeye çalışmaktasınızdır. bunu o kadar istemezsiniz ki. kendi elinizle ondan kopmayı o kadar istemezsiniz ki.

    o da tam olarak bunu istememiştir.

    tek farkı, o bir zamanlar sevdiği, eski sevgilisinden ayrılmıştır.
    siz ise sevgilinizden ömür boyu ayrı kalmak zorunda bırakılmışsınızdır. bu ayrılık elbet bir evrede kabullenilecektir, yanlış anlamayın. korkmayın. ben korkuyorum. siz de korkacaksınız. tek kabullenmeniz gereken şey, uzuncana bir süre mutsuz olacağınızdır. mutsuzken zaten hayat kendi kendine akmaktadır, tat almadan yemek yer ve mümkün olduğunca çok uyumak istersiniz.

    eski dostları istersiniz hep. seyreltilmiş oksijen gibi, seyreltilmiş elif koklamak istersiniz nefes almak için. hakkında konuşmak istersiniz. ona sinirlenmek, ona üzülmek, onu bilmek istersiniz ki hayatını biraz daha ona dair kalsın. onu sevmek zaten yapmaktan vazgeçemediğiniz yegane iştir, bunu bir kenara bırakana kadar ona dair olmaya çalışmaktan başka çareniz yoktur.

    geçmişi değiştirmek istersiniz.

    onu değiştirmek istersiniz.

    ve onu tam olarak olduğu şey olduğundan ötürü sevdiğinizi tekrar tekrar hatırlar, bu talebinizi geri çekersiniz.

    beklentilerinizi karşılamayan haliyle onu sevmek bile size fazlasıyla yetmektedir çünkü. ona neyin yetmediğini düşünmekten kaçınırsınız hep. neyin çabalamaya değmediğini, neyin bu derece vazgeçilebilir olduğunu, bunun ne zaman ve nasıl olabildiğini düşünmekten kaçınırsınız. olmuştur işte. hayat bu ya, talih rollerinizi değiştirmesin diye dua edersiniz sevdiğiniz için.

    talih ona benim yaşadığımı yaşatmasın diye dua eder durursunuz.

    işte, terkedilmenin iyi yanını sizlere aktarmaya çalıştım dilim döndüğünce. kötü yanını anlatmak ise parmaklarıma işkence etmekten başka bir işe yaramayacağı ve kaçınılmaz bir şekilde yaşanacağı için luzumsuz bulunmuş ve youser'da saklı kalmıştır.

    kıymetinizi bilin.
  8. ben bir kere terkedildim, onda da haberim yoktu bayağı bi sonra öğrendim, malum esas oğlanımızdan 7 ay boyunca haber alınamadığı için. ama sonuç olarak o ara terkedilmişim yani öyle açıkşamıştı kendisi..
    kibarcası: piskolojim bozuktu
    diyemedik sokasalar piskolojine diye, sonra barıştık ve ben onu terkettim. valla misilleme olsun diye düşünmedim, ilişki ıkınıyordu yani ama misilleme oldu sanırım eheh
  9. aciz insanların başına gelebilecek olay. kaliteli bir insan neden terk edilsin ki.
  10. bazen 'keşke terk etseydi de bunları yaşatmasaydı' dedirtenler de çıkar karşınıza.

    insan gibi pılısını pırtısını toparlayıp gidenin kıymetini bilmek gerekiyor.