1. "başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi" tesettürün arka planındaki felsefeyi savunanların, bu felsefenin gereği gibi yaşamamaları sonucunda eleştiriye uğramaları kaçınılmazdır. mcdonalds'a giden bir komünist nasıl eğreti duruyorsa, vücut hatlarını belli eden kıyafetler giyip, orada burada lüks içinde yaşayıp, aşırı makyaj ile instagramda beğeni bekleyen bir kadın da, giydiği tesettürle eğreti duruyor. bu gözler, göğüs dekoltesi veren tesettürlü gördü.

    belki de tesettür ile başörtüsünün ayrımını iyi yapmak gerekiyor. 90'larda, beyazıtta eylem yapan kadınlar ile şimdiki süslüman diye tabir edilen stereotipin farkına iyi varmak gerekiyor.

    1998 beyazıt meydanından fotoğraf 1
    1998 beyazıt meydanından fotoğraf 2

    bir tesettür modacısı
    düzce üniversitesinde bahar şenliğinden

    not olarak şunu eklemek istiyorum. başörtüsü veya tesettür adı ne olursa olsun kesinlikle karşı değilim. tesettürlü biri istediği, gibi "marjinal" bir hayat da yaşayabilir ancak samimiyet konusunda en azından beni ikna edemez.
  2. kişinin kendi isteğiyle giydiği bir şeye laf söylemek kimsenin haddi değildir. ister altına mini etek giyer isterse komple çarşaf giyer bu da kimseyi ilgilendirmez. isteyen bikinili gezsin isteyen çarşafla kime isteyen ikisini birlikte gitsin kime ne?
    fakat durum küçücük çoçuğu o kıyafetlerin içine hapsetmeye gelince iş değişir. sen o çocuğun kafasını örttüğün an ondan tahrik olacak pedofili ruh hastalarına karşı onu sorumlu tutmuş olursun.
  3. bir tercih eyvallah. lâkin bu tercih kişinin kendisini kapsar sadece. başkasının özgürlüğüne müdahale etmemek gerekir. hele ki bu kişi daha çocuk ise...

    bir çocuğun teseddure bürünmesi elbette onun isteği olamaz. çocuk bu, tesettür nedir bilmez.

    çocuklara zorla kullandırılmadığı sürece ve kişinin kendi özgürlüğü için kullanabileceği bir aksesuardır.
  4. oldukça iç tırmalayıcı bir kelime biliyorum pek çokları için. beraberinde çeşitli düşünceler tahayyül ediliyor hatta. islam'a göre bir örtünme şekli. bir davranış, bir inanış. benim tayt giyme isteğim olduğu gibi, kendimce uygun gördüğüm yerlerde de örtünebilirim ya da tamamen örtülü bir biçimde günlük hayatıma devam edebilirim.

    başka açılardan ele alalım. makyaj yapmayı severim, her gün mutlaka belirli kullandığım ürünlerle yaparım ya da yapmak istemiyorumdur, yapmadan çıkar günlük işlerimi hallederim.

    bu açılardan bakınca son derece kişiyi bağlayan bir durum. benim tayt giymemden kime ne, başımı örtmemden kime ne. tabi dini inancın siyasilerce sömürülmesi ve bir iktidar propagandasına dönmesinden beridir "kişilerin özgürlüğünü" belirlemeden uzaklaştı. hali hazırda inancı için örtünmek isteyeler bile bu uğurda damgalanıyor, fişleniyor. sen neden ona inanıyorsun deme lükse sahip olamazsın. çünkü yaşadığımız yer yüzünde milletler, devletler, kabileler... olduğu kadar da inanma şekli var. inanmıyor dediğimiz insan bile bilimin ya da düşüncelerin rotasına kaptırmış gidiyor kendini. bu mana da da kimse kimseye karışma lüksünü elinde bulunduramaz.

    lakin yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi, çıkar gruplarına kendi çıkarları için ya da kabul ettirme açısından dün nasıl değişik şekillerde bıyık biçimleri, kılık kıyafet üslupları, okunan kitaplara varıncaya kadar bir ayrım olmuşsa; bugün bunun adı da, şekli de budur. herkese göre aldığı terbiye ve kültür ışığında, geliştirdiği kişiliğin öncülüğünde belli bir "tarz" ortaya çıkmıştır.

    şunu da eklemek gerekir ki; şu an göze çarpanlar, tutarsızlığın da dik alasıdır.
  5. geçenlerde bir konu vardı, "atatürk manevi kızına bira şişesi.." falan diye. şimdi de 5 yaşındaki çocukların tesettürü konuşuluyor. ikisi de beni zerre kadar ilgilendirmiyor.

    bir vasat belli etmeliyiz. insanların çocuklarını nasıl yetiştireceğine karışırsak ilerde bizim de çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize karışırlar, ki 14 senedir malum parti iktidarında bu açıkça görünüyor. en iyi devlet en küçük devlettir.

    bunun ahlaki karşılığını tartışıyorsak eğer, insanlar çocuklarını kendi inançlarına göre yetiştirebilmeliler bana kalırsa. mesela ülkemde yaşayan bir hrıstiyan 5 yaşındaki çocuğunun elinden tutup kiliseye gitme özgürlüğüne sahip olmalı. neden olmasın ki zaten? ancak çocuğunun psikolojisini bozacak şekilde bir baskıya hakkı olmamalı..

    ne demeye çalışıyorum: biz insanları inançlarından dolayı yargılayabilecek konumda değiliz, ancak şu noktada devreye girebiliriz: insan hakları, çocuk hakları gibi müşterek değerler etkileniyorsa, mesela çocuğumun bira şişesi ile fotoğrafını çekerim kimse karışamaz ancak pedagoglar ya da doktorlar bunun veya küçük yaşlarda alkolün zararlarını anlatıp buna dair yasa çıkarabilirler.

    yani bir anne baba çocuğu kapanmadığı için baskı uyguluyorsa burada devreye girebilirsin, öteki türlü her çocuğun nasıl yetiştirileceği ailesinin kararıdır, hakkıdır.

    gizlemek demektir bu arada tesettür. setr etmek yani. mantalitesi günümüzde çoğunlukla gördüğümüzle alakasızdır, asıl mesele başa geçirilen bir kumaştan çok daha fazlası hal ve davranışlarla alakalıdır. hatta islamda kadınlar için gerekli ve geçerli olduğu kadar erkek için de gerekli ve geçerlidir.
  6. islama göre örtünmek.

    sadece kadının değil erkeğin de tesettürü vardır.

    bu arada tesettür = ahlak sanan birileri var mı bilmiyorum ama varsa söyleyeyim; yanılıyor.

    maalesef günümüzde tesettürlü olmayan hanımlar bazı tesettürlü hanımlara göre daha edepli. herkes tesettürü taşıyamıyor. bu durum saçları boyalı, kulağı küpeli, kırmızı pantolon giyen (güzel kombin yaptım) bir adamın tesbih sallaması gibi bir şey. tesbih sallayana da kulağı küpeli olana da lafım yok ama hiç ikisi bir arada olur mu ya hu? tesettür, yani örtünme de böyle işte. tesettüre girmek kimseyi ahlaklı, günahsız veya süper insan yapmaz. ama illa gireceğim diyorsan da o vakit biraz usturuplu olmalısın. hem baş örtüsü hem dudakları büzüp özçekim yapmak yaptığın işin doğasına aykırı bir kere. ben şimdi seni itici ve samimiyetsiz bulmayıp da ne yapayım?
  7. baskıya veya güce karşı durmak yerine, sıyrılmanın daha mantıklı olduğunu düşünürüm. bir ara wing-tsunn (böyle yazılıyordu herhalde) kursuna gitmiştim. hocamız (renkli adamdı) bu sporun mantığının bu olduğunu söylemişti. kuvvete karşı su gibi olmak gibi bir şeyler zırvalamıştı işte, karşı durmak yerine sıyrılıyorsun. daha az güç, daha fazla teknik yani. bilmiyorum bunun sebebi, bu sporu yaratan kişinin bir bayan olması olabilir. taktir edersiniz ki bayanlar fiziksel olarak görece güçsüzlerdir. bence türkiye'de tesettüre giren kadınların genelde yaptıkları da bu. daha az ağrıyan tesettürlü bir baş. mantıklı mı değil mi tartışılır. ama baskı altında olmayı bilirim, bu konuda allah herkesin yardımcısı olsun. yine de baskı altında olmamasına rağmen tesettüre giren, bir o kadar da açık fikirli kadınlar var. yani kimseyi toptan etiketlemeyin derim ben, her zaman %0,01 vardır bir yerlerde.
  8. "...tüm mahremiyetini kapıda bırakıp tüm doğallığıyla girdiği evinde, çıplak beyaz elleriyle yoğurduğu hamura son şeklini salonunun orta yerine serdiği serginin üzerinde bağdaş kurarak ve siyah kakülleri yüzüne düşerekten veriyor kadın. ve yine salonuna kurulu odun sobasının kuzunesine sürüyor ekmek hamurunu. sıcaktan şakakları terliyor hafiften, hafiften de kızarıyor bembeyaz yanakları. sobanın yanında fazla terlememek için giydiği ince buluz bile fayda etmiyor. yine de bedeni terliyor. ekmekler pişene kadar bir koşu banyosuna gidip soğuk suyla vücudunu soğutuyor. üzerine bir havlu sarılıp hemen sobadaki ekmeklerini çıkarıyor ve hamur olmasın diye bir beze sarıyor teker teker. sonra alalacele yatak odasına gidip havlusunu üzerinden atıyor. ve pazara gitmek için giyinme faslına başlıyor. vücudunu büsbütün kapatan yalnız gözleri ve beyaz ellerini açıkta bırakacak şekilde burkasını geçiriyor vücuduna. ekmekleri plastik bir sepete dolduruyor, sepeti başının üstünde tutarak evinden ayrılıyor ve doğruca semt pazarının yolunu tutuyor kadın. yaz sıcağında pazar yerine varana kadar epeyce terlemiş bulunuyor. yaz sıcağı kadar burkanın sıcak çekiciliği ve vücudunu havadan mahrum bırakan yapısı da ciddi etkili oluyor vücudunun ter içinde kalmasında. pazarın ücra bir noktasında bir köşe bulup ekmek sepetini bırakıyor bir domates kasasının üzerine ve el emeği göz nuru ev yapımı ekmeklerinin müşterisini beklemeye koyuluyor...

    ...halk pazarının ücra bir köşesinde evinde yaptığı ekmekleri satmaya çalışan, simsiyah bir örtüyle sadece beyaz elleri ve kara gözleri açıkta kalacak kadar kendini örten, kendini saklayan bu kadının elinden 3 paraya aldığım bu ekmekle birlikte kadının herkesten hatta tanrıdan bile gizleyip koruduğu mahremiyetini de satın almış olmuyor muyum?..."
  9. Bana bu fotoğrafın mantığını biri açıklarsa şahane mutlu olurum ki tesettür denen olgu bu mudur diye de sormak istiyorum...
    Bu nedir?
  10. öncelikle kadınlarla ilgili temel düşüncem şu şekilde: . yani giyim kuşamları ilk öncelik değil. dini anlamda da değil zaten. karakterli haysiyetli insan olmak örtünmeden önce gelir. faiz gibi, fitnecilik gibi, adaletsiz yöneticilik gibi kebair günahlar örtünmenin günahından önce gelir. ibadetler açısından namaz kılmak mesela tesettürden önce gelir. tabii her şey kitaplarda kalmıyor.

    günümüzde akp iktidarı ile birlikte başörtülü olmak belirli noktalarda eşit olmayı da geçip üstünlük haline gelmeye başladı. 20 sene önce başörtülü olmak ikinci sınıf olmaktı, şimdi eşitler arasında daha eşit olmak haline geldi. bu ülkecek yaşadığımız karakter sorunu. ideolojilerden, siyasetten, toplumsal yaşayıştan vs. çok daha öte bir şekilde ahlak sorunumuz var. bakış açısı sorunumuz var. bunları tamir edemedikçe de tesettür değişen iktidarlarla birlikte her daim toplumun bir kesiminde sıkıntı olarak görülmeye devam edecek.

    devam eden şu toplumsal hayatta ise tesettür evrildi kapitalizmle. tesettür modası denen şey icat oldu ve bu da sonuçta bir tüketim alanı doğurdu, sermaye sahipleri için cazibe merkezi oldu. bunun olumludan çok olumsuz sonuçları olduğu kanaatindeyim genel olarak. çevremde kapalı olan birçok kız hakkını veremediğini söylüyor tesettürün. çünkü makyaj yapıyorlar, cafcaflı kıyafetler giyiyorlar, rengarenk şallar kullanıyorlar. özellikle bu konuda 2 kızın görüşünü ciddiye aldım. kendi isteğiyle kapandığını bildiğim, ailelerinin kapanma dönemlerinde karşı çıktıklarını bildiğim 2 insan da bunu söyledi. tabii yargılama değil benimki. sadece anlamak istedim uzun uzun konuştum bu insanlarla. gencecik bu insanlar, hem modern görünmek hem de dinin gereğini yerine getirmek istiyorlar. bu durum imkansız değil ama yaygın yanlış kanaatler mevcut. mesela en önemlisi ismailağa cemaati ve buna benzer tarikatların görüşlerin dediği gibi çarşaf esas tesettür filan değil. sadece vücut hatlarını belli etmemek temel esas. ilgi çekmeyici olacak. temel 2 esas budur aslında. ancak geleneği, din gibi gösteren bu gelenekçi islami oluşumlar kendi başlarına birçok konuda olduğu gibi ali şeriati'nin deyimiyle şirk dini oluşturuyorlar.

    aslında abartı renkler yoksa, abartı makyajlar yoksa ve vücut hatları belli olmuyorsa gayet de modern çizgide ve dinin gereğine uygun kapanmış olur kadınlar. bunları da başarabilen birçok kadın gördüm. hem eğitimlerine devam ediyorlar veya çalışma hayatlarına devam ediyorlar, hem çağa uygun görünüyorlar hem de temel esasları yerine getirmiş oluyorlar. takdir edilesi kişiler tabii bu insanlar. ancak gelelim diğer tiplere...

    sayıları çok arttı bunların. aile baskısıyla kapanan insanlarda çok görülüyor bunlar. hem aile hem mahalle baskısı insanları mecburi anlamda türbana yöneltiyor ve sonrasında her fırsatta açılmaya yöneliyorlar. hatta bir kız vardı lisede bizim okulda. ailesi şehir dışında yaşardı. yatılı kalırdı. kız sürekli makyajlı gezer, kısacık etekler giyerdi. ancak babası okula geldiği zamanlarda eteğinin boyu uzar, makyajı silinir ve okul çıkışında da hiç görmediğimiz şekilde bir anda eşarbı başına geçerdi. tabii kız benim derdim değil, babası derdim. onun zoruyla kapandığı çok belliydi. sorun da burada zaten. içinden gelmeyen insanı herhangi bir dini farza, ibadete yöneltmek asla doğru sonuç vermez. belirli yaşlarda bu zorlama yapılıp namaza yönlendirilebilir ama büyüdüğünde, reşit olmaya başladığında çocuk hala bu yöne meyletmiyorsa zorlamak doğru değildir. imtihan denen dini mantığa da başlı başına ters zaten bu durum. ancak alim adı altında kendi fetvasını insanlara, iktidarlara, erklere aktaran kişiler maalesef bu durumu meşru gösteriyorlar.

    başını kapatıp daracık taytlar giyenler de, parklarda bahçelerde öpüşenler de aile ve mahalle baskısının tezahürleridir. hiçbir zaman dini anlamda doğru sonuç vermeyeceği gibi dünyevi anlamda da asla rasyonel sonuçlar doğurmayacaktır. gelenekçi islam anlayışı yıkılmadıkça, din kuran'dan değil de şeyhlerden, gavslardan öğrenilmeye devam ettikçe de bu algı değişmeyecek. toplum kesimleri birbirlerini yiyip duracak. alimim diye geçinen herifler de sağda solda insanları gene kendi kafalarına göre cennete cehenneme yollamaya devam edecek. allah akıl fikir versin.
    ae