• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.40)
Yazar ali lidar
tesirsiz parçalar - ali lidar
"beni affetme... anlama da... hayatımın özeti, düzeltilemeyecek kadar vahim bir anlatım bozukluğu... beni daha fazla konuşturma... ben susayım, sen ağla... gusül abdesti alabileceğim kadar gözyaşı biriktir benim için... sonra beraberce çayıma siyanür karıştıralım. önce göm beni, sonra anla…"

çocukluğa, büyümeye, beşiktaş'a, bayramlık ayakkabılara, içinden oyuncak çıkan yumurtalara, coğrafi uzaklıklara, bakmak için ölünen gözlere bakamaya, âşık olmaya ve olamamaya; bazen deep purple'a, bazen ferdi tayfur'a, bazen salinger'a, bazen oğuz atay'a; anneye, babaya, kardeşe, sevgiliye, insana; kısacası hayata dair tesirli bir bakış açısı...

yanı başımızdaki insanların trajedilerine bir sigara içimi süresince üzülüp sonra unuttuğumuz bir dünyada ali lidar, yazdıklarıyla donmuş insanlığımıza ateşle yaklaşıyor.
(tanıtım bülteninden)


  1. Ali lidar 'ın karpuz kabuğuna yazılar yazmak blogunda yazıp yayınladığı yazıların derlenip toplanmış hali.
    Lidar seven için kitaplıkta da bir kopyası bulunması güzel olur.

    kendimce; blogda okurken aldığım tadı alamadım. belki de "ben bunu tee ilk yazıldığı akşam okumuştum bile" artistliğimdendir. bilmiyorum.
  2. alengirli şiir..
    ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
    nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
    belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
    biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
    parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
    pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
    kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
    iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..


    ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
    işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
    küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    hepsi ağzıma sıçtı..


    ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
    her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
    seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
    ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
    içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
    ben seni severim sevmesine de
    iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
  3. bu kitap bir arkadaşımın hediyesi bana üstünde ali lidar imzalı. çok abartmaya gerek yok güzel bir kitap içinde beğendiğim hikayeler olmuştu.
    özellikle oraletli kısımda kendimi görmüştüm.

    keşke


    “keşke bir gemide olsak” dedi. “nereye gittiğimizi bilmeden denizin sonsuz maviliğinde kaybolsak. başbaşa..” “peki gemiyi kim kullanacak? ne yiyip ne içeceğiz? bu geminin mazotu hiç mi bitmeyecek?” gibi mantık dışı sorularla kafasını kucalamak istemedim. gemiye binmekten pek hoşlandığım söylenemezdi, ama gemiye binmemeyi seviyorum da diyemezdim. bir süre kelime aradım. sonra ‘keşke’ dedim. çok sevdim keşkeyi, yalan söylemiş olmazsın keşke dediğinde. söylememiş de olmazsın. hatta bir şey söylemiş bile olmazsın. ama söylemişsindir de bir taraftan. baştan savar bir temenniyle ağır başlı bir istek arasında nazlı nazlı salınan sihirli bir sözcük gibiydi keşke. “sikeyim gemisini, gel şurada birer oralet içip hiç konuşmadan gelip geçen insanlara bakalım” dedim sonra. demez olaydım. benimle hayal kurulmazmış. o an karar verdim, artık keşkeden başka laf etmeyecektim. “ben gidiyorum” dedi. “keşke” dedim. kalsaydı yine keşke diyecektim. anlamlı olup olmaması umurumda değildi. çünkü anlamıştım, karşımızdaki insanlar, hatta en sevgililerimiz bile hayallerine yancı arıyorlardı sadece. gemide de oralet içebiliriz deyip kalbimi fethedebilirdi isteseydi. aklına bile gelmedi. gelseydi. keşke..
  4. ilk bi kaç parçasını okurken zeki, naif ve samimi bulduğum ama okudukça sıradanlaştığını düşündüğüm metinlerden oluşuyor. açıkçası sözlüklerin bir çoğunda bile çok daha iyi yazarlar okuduğuma inanıyorum.
  5. "benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor.. seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en.. ne en? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır.oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. anlatabildiğim kadarını.. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira.. kırmızı tuborg.. gazeteye sarılı.. ben de ona sarılabilsem.. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?.."