1. fransız ressam alexandre cabanel' in 1847 tarihli çalışması.

    ismi latince' de " gün yıldızı " anlamına gelen, şeytan olarak tasvir edilen ve tevrat' da geçen "...güzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydin. Eden'de, Tanrı'nın bahçesindeydin. Giysilerin hep güzel taşlarla ve altın işlemelerle süslüydü. Bunlar sana sen yaratıldığın gün verildi. Seni kudretinle ve gücünle bekçim yaptım. Tanrının kutsal dağına gidebiliyor ve ateş tarlalarında yürüyebiliyordun. Yaptıklarından tamamen muaf tutulurdun ta ki için kötülükle dolana dek. Bu varlık içinde bile daha büyük şiddet yarattın ve günahkar oldun. Seni tanrının dağından men ettim ve seni bekçilik ettiğin ateş tarlalarından sürgün ettim. Güzelliğin yüzünden için kibirle doldu ve bilgeliğini kendi ünün için harcadın. Seni içine hapsettiğim ateşle beraber dünyaya attım. Seni takip edenlerle beraber sonunuz ateşler içinde küle dönecek. Çok feci bir sona geldin. " kısmında kastedilen lucifer resmedilmiştir. hırsına yenik düştüğü ve kendinden daha alt seviyede olan insanlara itaat etmeye karşı çıktığı ve tanrılaşmak istediği için lanetlenen ve cennetten kovulup yeryüzüne sürgüne gönderilen lucifer, cabanel tarafından tek başına, acı, kin ve öfke dolu bakışlarla betimlenir.

    bu duyguları bir bakışa sığdırmak ne kadar zorsa, bakıldığında içine çekilmemek de en az o kadar zor. öfke, kin ve acı, neredeyse gıpta edilecek kadar hakiki bir güzellikle onurlandırılmış. öte yandan, kovulmuş olduğu rivayet edilen sözde cennetin de nasıl bir yer olduğunu da merak etmiyor değilim, yeryüzüne geldiğinde bu yoğun nefreti ve kırgınlığı henüz düştüğü an yaşamasına bakılacak olursa, aldous huxley' nin de dediği gibi; " belki de bu dünya, başka bir gezegenin cehennemidir. "