• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.00)
the machine - caradog w. james
vincent, askeri bir tesiste, hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış askerler üzerinde tanrıcılık oynarken, çıkan sonuçlarla hasta kızının da hayatını kurtarabilmeyi amaçlamakta, hatta tüm motivasyonunu bunun üzerine inşaa etmektedir. ava ise, üstün zekası sayesinde bu programın bir parçası olup ve vincent ‘a yardımcı olmaya hak kazanmıştır. ancak sonu ava ‘nın makineye dönüşeceği bir duruma evrilen istenmeyen olaylar yaşanır.


  1. the machine - caradog w. james

    çıktığı senenin ( film 2013 yılına ait ) gene hemen hemen yakın aralıklarda çıkan (bkz: ex machina) ve (bkz: automata) ile birlikte kafayı aynı derde takmış diğer etkileyici filmi. bu üç filmi de belli bir konsept olarak kabul edip değerlendirmek gerekirse, her iki filminde arasında olduğunu, ve izlenecekse sıralamada ikinci film olarak seçilmesinin daha anlamlı olacağını düşünüyorum.

    her iki filme nazaran daha düşük bütçeli ve özellikle automata ‘ya göre daha bir “b filmi” havasında olduğunu da eklemek lazım. buna rağmen, özellikle aksiyon sahnelerinde hissedilen bu ucuzluk filmin genelinde hiç bir rahatsızlık yaratmamakta.

    tekinsiz atmosferi ve bunu destekleyici tema müziği ile birlikte aksiyon sahneleri gelene kadar doğru görünen oyuncu seçimleriyle birlikte karanlık bir film çıkmış ortaya. aynı zamanda mekan seçimi ve mekana bağlı karanlık ortamlarda bir noktada b film havası veren bu tatminkar atmosfere katkı yapmış.

    kabaca hikayeye değinmek gerekirse; vincent, kafayı sibernetik organizmalara takmıştır. askeri bir tesiste, hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış askerler üzerinde tanrıcılık oynarken, çıkan sonuçlarla hasta kızının da hayatını kurtarabilmeyi amaçlamakta, hatta tüm motivasyonunu bunun üzerine inşaa etmektedir. ava ise, üstün zekası sayesinde bu programın bir parçası olupi vincent ‘a yardımcı olmaya hak kazanmıştır. ancak sonu ava ‘nın ölüm makinesine dönüşeceği bir duruma evrilen istenmeyen olaylar yaşanır.

    hikaye, insan eliyle yaratılmış androidlerin bilinç kazanmasının önüne geçilmeye çalışılması ile ilgili temelde. özellikle terminator serisiyle yakın dönem popüler kültürde yerini almaya başlayan bir konu ve yukarıda değindiğim automata ve ex machina ‘dan çok da farklı değil yani. belki biraz da, kazanılan bu bilincin, insan doğasından ne farkı olduğu sorusu üzerine kafa yorulmaya çalışılmış diyebiliriz.

    filmden bir alıntı:
    -spontane birleştirilmiş bilgi. bilinç.-beyninin bölümlerini kapatmamamıza gerek olmasının tam da nedeni bu.
    -bekle, neden bahsediyorsun?
    -bilinçli makineler ihtiyacımız olan son şey. bunun ne kadar tehlikeli olabileceğine dair fikrin var mı? bu prototipi ancak anlıyoruz. yeni nesil tasarlandığında ve o nesil makinede başka bir tanesini tasarladığında ne olacak? o kadar gelişecekler ki, onlara karşı çaresiz olacağız. aylar içinde yok edilebiliriz. teknolojik bakımdan gelişmiş sınıf hep kazanır.

    vincent ile patronu arasında geçen bu konuşma sonrasında, vincent ‘ın makine ile konuşması da, tüm olayı özetliyor işte:
    -senden korkuyorlar. çok insansı, çok zeki olduğunu düşünüyorlar. seni daha çok makineye benzetmemi istiyorlar.
    bunların toplamı aslında teknoloji karşısında yaşamamız gereken korkuyu bize göstermekle beraber, yabancı olana karşı duyduğumuz öfkenin de bir yansıması gibime geliyor film adına.
    vincent: gerçekten nesin sen? yaşamın usta bir taklidi değil de, canlı olduğunu nereden biliyorsun?machine: thompson ‘un ya da kızının canlı olduğunu nereden biliyorsun? benim yaşamı ustaca taklidimi diğerlerinden ayıran ne?
    vincent: onlar insan. onlar canlı.
    machine: ama nasıl bilebilirsin? onların düşüncelerini göremezsin. bedenlerinden başka onları benden farklı kılan ne?

    filmin, kusurlu diyebileceğimiz yegane noktalarından birisi sanırım vincent ‘ın kızı ile ilişkisi. vincent tüm hayatını ona adamışken, o ilişkinin bize yansıyan tarafında hep bir soğukluk, mesafe mevcut. bu baba – kız ilişkisinde ( ki vincent ‘ın tanrıcılık oynamasının arkasındaki tüm motivasyonun bu olduğu hesaba katılırsa ) daha fazla derinlik olabilirmiş dramatik havayı güçlendirmek için.

    vincent ‘ı oynayan toby stephens ‘ın dingin tarzı, verdiği ani tepki ve yükselmelerde inandırıcılığını arttırıyor ve filmden kopmamanızı sağlıyor (oscarlık bir performanstan bahesetmiyorum tabi ki, filmin b film tanımını gözden kaçırmamak lazım).

    vincent ‘ın şirketin zoruyla makine ‘den zorla “bilincini” çıkardığında fena şekilde 21 grams çağrışımı oldu bende, ki o da bunu “bilinç ya da ruh” diyerek destekliyor sanki.

    kısa olmakla birlikte akıp giden bir film. özellikle sonlarda izlediğimiz aksiyon sahnelerindeki başarısızlık ( belkide kareografi ) her ne kadar filmin sükunetine gem vursa da, bilim kurgu sevenler için kaçırılmaması gereken bir film bence...

    vincent: seni ne mutlu eder?
    machine: gözlerimi açmak.vincent: seni ne mutsuz eder?
    machine: gözlerimi açmadan önceki karanlık...