• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (6.00)
the shape of water - guillermo del toro
soğuk savaş yıllarında amerikan hükümetinin gizli bir araştırma tesisinde temizlikçi olarak çalışan dilsiz eliza esposito (sally hawkins), sıradan geçen günlerinde mesaisine devam ederken, günün birinde arkadaşı zelda (octavia spencer) ile birlikte büyük bir sırdan haberdar olur. amazon ormanları'nda dünyada eşi olmayan bir yaratık bulunmuştur. hem karada hem de suda yaşayabilen yaratık, zamanla eliza'yla çok yakın bir bağ kuracaktır. (sinemalar.com)


  1. bazı noktalarda çok beğendiğim sıradan seyirlik bir filmdi. bazı şeyleri çok güzel yakalamıştı. seyredilmesi gerek.

    !---- spoiler ----!

    parmakların kopması, geri monte edilmesi, onun ara ara olmadık yerlerde dikkati üstüne çekmesi ve zamanla kokması ve nihayet tam kaynamamış parmakların çekilip koparılması. hepsi güzeldi adım adım sona getirildi. en çok da kötü karakter vurgulanmıştı, ilginç bir filmdi bence.

    !---- spoiler ----!
    abi
  2. prensle prensesin pek orijinal olduğu yeni nesil peri masalı. derinlikli değil ama hoş seyirlik, görsel bir şölen. bir çok başka filmi, hikayeyi anımsatıyor gene de yakalanmış değişik bir şeyler var.

    derinleşmeyen karakterleri, tahmin edilebilir ilerleyişi, salt iyi ya da salt kötü olan karakterleri filmin bir masal tadında oluşuna bağlayıp, işin içinden sıyrılabiliyorsam da iyilerin tamamının "farklı" olması fikrini pek sevemediğimi de belirtmeliyim. yetim ve dilsiz bir kadın, işsiz gay bir ressam, soğuk savaş zamanında amerika'da bir rus, 50'lerde zenci bir temizlikçi ve bir de insansı deniz yaratığı. ne bileyim bu kadarı da biraz fazla değil mi? fazla romantik, saçma bir ön kabulün ürünüymüş gibi.

    sally hawkins gene sıra dışı bir rolde, michael shannon gene kötü adam, octavia spencer neredeyse hidden figures'teki aynı karakter. ama garip bir şekilde tüm bu aynılıklar rahatsız edici değil.

    müzikler, danslar, filmin genel atmosferi, 50'ler şahane. izlemeye değer. benim puanım 7. trailer
  3. -Yazı spoiler içerebilir-


    Filmin genel havası hoşuma gitti. Üstteki yorum da bahsedildiği üzre bilimkurgu gibi değil daha fantastik ve masalsı izler taşıyor. guillermo del toro, olağanüstü olanın, doğanın yaratımları üzerinden çoğunlukla sıradışı ve anlaşılmaz olanin insanlar olduğu gibi bir algıyı sürekli filmlerinde veriyor. İnsan dışında Her şeyin kendi gibi olduğu, bunu bozmaya çalışanın ise arzuları ve açgözlülüğü yüzünden mutlaka yenildiği hikayeler anlatıyor.

    Zira filmin sonunda, kendi gibi kabul gören eliza, aslında geçmişinden beri eksik değil, yalnızca "bu kulaklara göre bir ağız" olmadığını farkediyor.

    Yan karakterler klişe olmadan, kendi şahsiyetlerine sahip farklılıklarıyla işlenmiş. Ama yine de karakterler bu kadar çeşitli olunca seyirci bi duraksamiyor değil.

    Ve bir ayrıntı olarak; ressam ve bilim insanının dizide kesiştiği "tanrı"ya yardım etme noktaları, kaybedecek bir şeylerinin kalmadığı anlar.

    Ayrıca, zelda'nın ortanca ismi delilah ve ihanet ettiği samson hikayesi için 1

    Benim çok sevdiğim bir site: 2

    Not: -incil göndermelerini akılda tutarak- yine bir del toro filmi olan hellboy'da ki abraham sapiens (hellboy un yanında ki balık adam) ile bu filmde ki yaratığın benzerliğini farkedenler olacaktır. Yalnızca bir göndermeden ziyade, bu filmde eliza ve yaratık, abraham'ın ailesi olabilirler. Bu fikri düşündükten sonra internette benim gibi düşünen insanların olduğunu farkettim ve açıkçası bu ihtimal az değil.
  4. güzel değişik bir filmdi. çok süper denemez ama en azından konu olarak biraz farklı. sürükleyici bir senaryosu var.
  5. sinema salonundan çıktıktan hemen sonra sevgilimle birbirimize bakıp wtf did we just watched şeklinde tekrar tekrar anlamlandırmaya çalıştığımız film. en azından kötü günde birbirimizin yanında olduk diye teselli ettik kendimizi.
  6. ben bu yönetmenin izlediğim diğer tüm işlerini sevmişimdir ama bu...olmamış demenin bile az kalacağı, oscar için yapılmış hissi veren bir dolu klişenin birleşmiş bir haliydi. konunun sıradanlığını daha da göze sokan ilkokul müsameresi tadında replikler, her anı tahmin edilebilir bir akış, derinleşmeyen karakterler, mutlak iyiler, mutlak kötüler... ödülden ödüle koşmak isteyene bu dikensiz yolu sanırım amelie açtı, o zamandan beri de ekmeğini yemeyen kalmadı. ablanız amelie'yi de sevmezdim, size de ısınamadım elisa...
    mesut