-
- izledim
- izlemek istiyorum
-
youreads puanı (8.00)
cormac mccarthy'nin oyunundan uyarlanan bu film, ten renklerine göre beyaz ve siyah denilebilecek iki karakterin etrafında döner. siyah dindar bir hristiyan, beyaz ise ateist bir profesördür. film siyah'ın beyaz'ı, bir trenin önüne kendisini atmaya çalışmasından kurtardığını öğrenmemizle başlar. film boyunca bu ikili tanrının varlığı yokluğu, hayatı yaşamanın anlamının olup olmadığı, insanın kötülüğü, her şeyin geçiciliği gibi konularla ilgili bir tartışmaya koyulurlar.
-
birkac yerde aktörlerin soru-cevap bütünlüğünden kopup, karşısındakinden soyutlanarak konuştuğu gibi bir hisse kapıldım. yani kendileri çalıp kendileri söylüyorlar gibiydi.
samuel l. jackson'ın, filmin 3te 2si boyunca yönelttiği soruların çok büyük kısmının altı boştu. yani tabii ki öyle olacak; fakat biraz sırıtıyordu. gerçekten inançlı olan insanların sonuca ulaşamasa bile daha akla yatkın çıkarımları oluyor. ben şahit oldum.
filmin sonunun ise bu şekilde bitmesi inançsız biri olmama rağmen hoşuma gitmedi pek. neden? çünkü din saf dışı bırakılıp tanrı olasılığı hakkında konuşulmaya başlanınca, bir inançlı ve bir inançsızın ortak payede buluşabileceğini biliyorum. bu yapılsa, daha klas bir son olurdu.
yine de farkettiğiniz üzere, ıkınarak eleştirebiliyorum. genel çerçevesi iyi bi filmdi denebilir yani. -
din üzerine yapılmış en kaliteli sohbetlerden biri olsa gerek bu film.
bir odada sadece iki erkekle çekilen bu film bir an olsun izleyici sıkmayacak diyaloglara sahip.bunda samuel l jackson faktörünün de olduğunu es geçmemek lazım. -
profesörün sonlara doğru bayrağı alıp finishe koştuğu ve hemen her noktada haklı olduğu, defalarca izlediğim muhteşem bir film. inancın iyimserliği ve gerçekçiliğin acı-umutsuzluk verici yalınlığının çarpışmasıdır bir bakıma.