• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.57)
todo sobre mi madre - pedro almodovar
madrid'te yaşayan yalnız bir anne olan manuela, henüz 17 yaşındaki oğlunun doğumgününde hayatını kaybetmesine tanık olur. genç esteban, başarılı bir yazar olmayı ve de bir gün babasının kim olduğunu öğrenebilmeyi umarak yaşamıştır. oğlunun günlüğünü okuyan manuela ardından barcelona'ya gidip oğlunun babasını aramaya koyulur. bu süreçte yaşayacakları aşk, dostluk ve keder dolu anlara sebep olur.


  1. 1999 yılında en iyi yabancı film oscarına da uzanmış, şahane ve buruk bir hikaye.
  2. ispanyol sineması denilince akla gelen ilk isimlerden pedro almodovar'ın, kendisine bolca ödül getiren ve 1999 cannes film festivali'nde açılış filmi olarak gösterilen başyapıtı.

    (yer yer spoiler içerecek şekilde devam edeceğim yazmaya)

    film 4 farklı kadını, 4 farklı hayatı konu alıyor. biri, henüz 18'indeki oğlunu bir trafik kazasında kaybetmiş yaslı bir kadın, biri tanınmış ama cinsel kimliğini gizleyen bir tiyatro yıldızı, biri vücudunda travesti bir bireyin aids'ini ve karnında da onun bebeğini taşıyan genç bir rahibe, ve öteki ise kendisini sırf travesti olarak göremeyecek kadar fazla ve yoğun düzeyde kadın hisseden bir travesti.


    bu kadınlardan ilki, manuela, bir organ nakli merkezinde çalışır ve 18 yaşındaki oğluna tek başına bakar. esteban, yazar olma tutkusuyla elinden kalemini ve not defterini düşürmeyen hevesli bir amatördür. amacı da annesini konu alan bir kitap yazmaktır. defterindeki yazılardan bir kesit şöyle:

    "anneleriyle yaşayan oğullar farklı görünür. normalden daha ciddi, bir entelektüel ya da yazar gibi. benim için bu durum olağan, çünkü ben de bir yazarım."


    esteban, babasız büyümesinin sebebinin, annesinin anlattığı üzere, babasının ölümü olduğunu sanarak yaşar. ama bu doğru değildir. erkek otoritesiyle sürdürülenler haricindeki aile yaşantılarını anormal olarak ele alan bir toplumun içinde manuela, esteban'ın bir travestinin oğlu olduğu gerçeğini, onun kendisine yabancılaşmasını ve toplum tarafından dışlanmasını engellemek için saklar. esteban adına, babasının bir travesti oluşunun verebileceği ötekileștirmedense, babasız bir hayatın sancıları ve yalnızlığını yeğler. bu çarpık korumacılık, esteban'ı her geçen gün babası hakkında daha fazla şey öğrenme merakına iter. soru işaretlerini giderebilecek tek kaynak da manuela'dır; ve daha fazlasını öğrenmek üzere yönelttiği her soru, manuela'yı kendi söylediği yalanın altında biraz daha ezilmeye iter.


    esteban'ın 18. yaş gününde, anne oğul, tennessee williams'ın yazdığı "ihtiras tramvayı" oyununu izlemeye giderler. oyun çıkışında esteban, kendisine büyük hayranlık duyduğu tiyatro yıldızı huma rojo'dan imza almak için annesini yağmurun altında beklemeye ikna eder. huma, rol arkadaşı -ve aynı zamanda gizli sevgilisi olan- nina ile birlikte, hızlı bir şekilde bir taksiye atlar, ve elinde defteriyle birlikte taksinin camını tıklatan esteban'a aldırış etmez. taksinin peşinden koşan esteban, kısa bir süre sonra bir arabanın altında kalır ve o gece ölür.


    oğlunun ölümünden sonra manuela, kucağında bir yığın endişe ve acıyla esteban'ın babası lola'yı bulmak üzere barcelona'ya döner. aramaları sonuçsuz kalır, ama lola tarafından soyulan ve bir zaman onun yakın arkadaşı olan agrado ile yolları kesişir. fahişelik yapan agrado, o geceki müşterisi tarafından dövülmüştür. ertesi gün bu işi bırakmak istediğine karar verir, ve manuela ile birlikte bir toplumsal yardım merkezine giderler. agrado'nun yolda sarf ettiği replik, kadının toplum içindeki yerinin altını çizer niteliktedir:


    "-her zaman iyi görünüp estetik cerrahi ve kozmetikteki gelișmeleri takip etmek zorundasın. saygın görünmek istiyorsan, chanel’den șașmayacaksın.
    - bu gerçek chanel mi?
    -tabii ki hayır! o kadar aç insan varken gerçek chanel alır mıyım hiç? gerçek olan tek șeyim hislerim. bir de silikonlarım. bir de 40 yıldır yediğim dayak."


    bu noktada toplum içindeki kadının saygın, bakımlı, ve güzel olmasının gerekliliği, toplumun kadınları bu kavramlar üzerinden yargıladığı ve etiketlediği, kendi güzellik kriterine adaptasyon sağlayacakları şekilde kadınları dönüştürmeye çalıştığı vurgulanır.


    yardım merkezinde rahibe rosa ile kısa bir görüşmeleri olur. kendilerine verilebilecek işler konusunda danıșırlar. fakat çöp toplayıcılığı ve masa örtüsü işlemeciliği dışında iş yoktur onlar için. kamusal istihdama yönelik işlerde çalıştırılmazlar. bu kısımda agrado'nun cinsel kimliği hakkında bir başka detay öğreniriz:

    "travestiler çıktı bir de şimdi sokaklara. bunu taklitçilik sanıyorlar. kadını kadın yapan saçlarıdır, tırnaklarıdır, iş gören dudaklarıdır. ucuz safsatalar!"

    agrado, esasında bir travestidir ama kendisini böyle görmez, zira kendisini tamamen bir kadın gibi hissetmektedir. silikon göğüslerden, yüz dolgularından, makyajdan öte bir feminenliktir ondaki. travestilerin görünüşte dişileșmesi bu yüzden agrado'ya iki yüzlülük ve taklitçilik gibi gelir.


    ilerleyen kısımlarda rahibe rosa'nın da lola'dan hamile kalmış olduğunu öğreniriz. kendisinin yaptığı hatayı rosa'nın da yaptığı gerçeği suratına tokat gibi çarpan manuela engelleyemediği bir öfke nöbetine girer. ve olayın iç yüzünü henüz kavrayamamıș olan rosa'ya üstü kapalı bir şekilde, kendi hikayesi olduğunu söylemeden kendi hikayesini anlatır. hikayeye göre lola, manuela'yı iki yıl boyunca barcelona'da bekletmiș, ve paris'ten bir "kadın" olarak döndükten sonra burada bir bar açmıştır. manuela kendisini, artık silikon memeleri ve makyajlı bir suratı olan sevgilisine karşı bir kabulleniş göstermeye ikna etmiştir, buna gerekçe olarak da " kadınlar yalnız kalmamak için her şeyi yaparlar" önermesini gösterir. rosa kadınların hoşgörülü olduğunu, ve buradaki sorunu tam olarak anlamadığını söyler. manuela'nın hikayesinin devamında ise daha farklı detaylar vardır. lola, bikiniyle dolaşıp önüne gelenle yatabiliyorken, manuela'nın etek giymesine bile izin vermez. manuela "öyle memeleri olan bir erkek nasıl maço olabilir ki?" diyerek bu çelişkinin anlamsızlığını vurgular. lola'nın bir travesti olması, ama sevgilisine karşı muhafazakar ve maço bir tutum sergilemesi nasıl değerlendirilebilir? bunda da şüphesiz ataerkil toplumun dayatmalarının ve erkeği yücelten tutumunun parmağı var. bir erkek, travesti bile olsa, istediğini giyip istediği insanlarla duygusal ya da cinsel ilişkiye girebilirken, bir kadının bunu yapması anormal karşılanıyor, hatta yapmasına müsaade bile edilmiyor. erkek otoritesi, erkek birey hangi formda olursa olsun, hangi tercihte bulunursa bulunsun devam ediyor, ve kadın birey edilgenliğe itiliyor. toplumun empoze ettiği kadın-erkek rolleri ve bunların uygulanıșı, cinsiyetler ve fiziksel tercihler değişse bile yıkılmaz bir duvar gibi dikiliyor; ve toplum içinde yaşamaya çalışan kadının her hamlesi muhakkak bu duvara toslamakla sonuçlanıyor. bu da toplumsal cinsiyetin statikliğini her koşulda koruduğuna işaret ediyor.


    ilerleyen sahnelerde rosa, bebeğini doğuruyor fakat aids'e yenik düşüyor. bebeği madrid'e götüren manuela'nın yerine, agrado, huma ve nina'nın asistanlığını yapmaya başlıyor. travestiliği sebebiyle agrado, tiyatrodaki herkes için merak konusu oluyor. hem silikon göğüslerinin hem de penisinin oluşu, bu insanlarda daha fazla merak uyandırıyor. agrado pek çok defa, kadın erkek fark etmeksizin tiyatro çalışanlarının ve oyuncuların tacizine de uğruyor. nina, agrado'ya penisini görmek istediğini söylüyor ama o reddediyor örneğin. oyundaki kowalski rolünde oynayan mario, agrado'ya kendisine oral seks yapmasını teklif ediyor sonrasında. artık huma'nın asistanlığını yapıyor olması onun için hiçbir şey ifade etmiyor çünkü mario'nun bakışıyla agrado hala bir fahişe. agrado mario'ya bir penisi olup olmadığını soruyor, mario olduğunu söylüyor. bunun üzerine agrado, sırf penisi var diye ona oral seks yapmasını teklif eden, ona musallat olan insanların olup olmadığını soruyor, mario buna başını iki yana sallayarak cevap veriyor. agrado kendisini ne kadar kadın hissederse hissetsin, toplum onu sapkın bir erkek figürü olarak görüyor. bireyin kendisini karşı cinsten biri gibi hissetmesi ve bu doğrultuda geçirdiği değişimler, onu bir sapık yahut cinsellik düşkünü olarak yansıtıyor topluma. birkaç sahne sonrasında, huma ve nina'nın tartışmaları sebebiyle bir oyun iptal ediliyor ve bilet parasını veren seyirciyi mağdur etmemek ve durumu kurtarmak için sahneye agrado çıkıyor. ilk aşamada birkaç seyirci tiksintiyle salonu terk etse de agrado, kendisine bir dinleyici kitlesi oluşturabiliyor. kadın olmak uğruna çektiği manevi ve maddi sancılardan, ameliyatların çok pahalı oluşundan bahsediyor. esasında agrado'nun anlattıkları, travesti bir bireyin hayatı açısından trajik detaylar. fakat seyircinin sanki agrado bir stand up gösterisi yapıyormuş gibi bunlara güldüğünü görüyoruz. kendi içinde hissettiği cinsiyete bedenen de kavușmaya çalışan bireyin çektiği sıkıntılar, acılar ve ona yöneltilen dışlanmalarla alay edilișini vurguluyor bu sahne.


    almodovar, kadın olan ve kadın olduğunu hisseden karakterleri ekrana en net şekilde yansıtmak ve onlara kendilerini anlatacakları boşluğu sunmak için erkek baskınlığını masadan çekiyor. dikkat ederseniz, filmin ilk sahnelerinde ölen esteban, ve rahibe rosa'nın çok kısa süreliğine kadraja giren babası, birkaç repliği olan mario haricinde filmde hiçbir erkek karakter yok.


    film almodovar tarafından bette davis'e, gena rowlands'a, romy schneider'a, tüm kadınlara, kendini kadın olarak hisseden herkese, tüm annelere ve kendi annesine adanmış.