• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.90)
trois couleurs; rouge - krzysztof kieslowski
genç ve güzel manken valentine arabasıyla emekli bir yargıcın köpeğine çarpar. yargıcın evine giden valentine, onun gizlice komşularının telefonlarını dinlediğine tanık olur. bu rahatsız edici duruma rağmen aralarında beklenmedik bir dostluk gelişir ve yaşamları rastlantıların gizemi ile şekillenir. aşkı kaybeden yaşlı bir adam ve aşkı arayan genç bir kadın, olası bir birlikteliği belki de 40 yıl farkla kaçırmışlardır.


  1. bugün hayata ve insan ilişkilerine çok daha farklı gözle bakmamı sağlayan, sinemayla az çok ilgisi olan herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm, kieslowski'nin meşhur üçlemesinin son filmi.

    film izlerken ne kadar süre geçtiğine/kaldığına bakmayı hiç sevmem. sürenin olası gidişatlar ve sonlar hakkında azımsanmayacak ipuçları verdiğine ve filmin üzerimde yarattığı etkiye ket vuracağına inanırım. ama rouge'da, bitmesine ne kadar süre kalacağına bakmam gerekti ertesinde bir yere yetişmem gerektiği için. kontrol ettiğimde finale on beş dakika vardı, izlemeye devam ettim. ama film öyle içine çekiyor ki, zaman mefhumum tamamen yok oldu ve bitiş jeneriği birden girdiğinde ağzım açık baktım bir süre ekrana. filmin ne zaman biteceğini bilmeme rağmen, beklenmedik bir anda beklenmedik bir şey yaşamış gibi sarsıldım. böyle bir etki yaratan bir film izlememiştim son zamanlarda.

    vermek istediği fikirleri ve duyguları anlatmayan ama çok dokunaklı ve isabetli şekilde gösteren bir film rouge. rouge'u, bir filmi film yapan elementlerine tek tek ayırıp bakarsanız büyüleyici ya da görkemli bir şey göremezsiniz, ama kieslowski bu elementleri öyle bir ustalıkla bir araya getirmiş ki, bunların çıktısı karşısında etkilenmemek çok zor.

    !---- spoiler ----!

    aşık olduğunu söylediği tek kadının sadakatsizliği sonrasında içine kapanan ve neredeyse kimseyle iletişim kurmayan yargıcın, komşularının konuşmalarını dinleyerek bu insani iletişimlere görünmez bir surette dahil olma çabası; valentine'in söylemlerinden sonra bunun etik olmadığını fark edip kendisini ihbar etmesi çok dokunaklıydı. bunu yapmasının bir diğer sebebinin, artık iletişim kurabileceği ve bundan çok fazla hoşlandığı bir insan olarak valentine'in hayatına girmesi olduğunu düşündüm. ikilinin arasındaki sıradan, sakin, mümkün olduğunca az kelimeli, birçok kez sessizlikle bölünen diyaloglar tüm bunlara rağmen çok çarpıcı ve hakikiydi. yalnızlıklarını sessiz sedasız bir şekilde birbirleriyle dindirmeleri de öyle. yargıcın suratındaki katı ifadenin, valentine'le görüştüğü her sahnede biraz daha yumuşaması da dikkatimi çeken detaylardandı. finalde valentine'in televizyondaki görüntüsüyle, afişler için verdiği pozun istemsizce aynı olması da bunlardan biri.

    !---- spoiler ----!