• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (9.01)
true detective
2012′de, louisiana eyalet polisi dedektifleri rust cohle ve martin hart, 1995 yılında çalıştıkları bir cinayet vakası ile yeniden karşılaşır. farklı sorgulamalar ile günümüzde dosya yeniden açılırken, iki eski dedektif, sorgulamalarının, iyileşmeyen yaraların yeniden açılmasının ve 1995 yılında tuhaf bir ritüele dayanan cinayetin çözümüne dair soruların hikayesini anlatır. zaman akışı, her ikisi de arkada bıraktıklarına inandığı bir dünyaya geri çekilirken örülür ve birbirine yaklaşır. birbirleri ve katilleri hakkında bir şeyler öğrendikçe, karanlığın adaletin her iki yanında yaşadığı açığa çıkar.


  1. senaristler grange romanlarından esinlenmişler mi bilmiyorum ama ilk sezonun başlangıcı, gelişimi ve bitişi tam bir grange romanı gibiydi. uzun zamandır bu kadar güzel gerilmemiştim, izleyince kendime geldim.
  2. yer yer hannibal'a benzettiğim felsefi derinliği de olan, insan olmakla ilgili konuları uzun uzun işleyen bir dizi. uygun vakitte izlenebilir.
    abi
  3. 2. sezon prömiyeri 21 haziran'da yayınlanacaktır.

    tamam bir hannibal değildir, tamam 2. sezonda tüm kadroyu silip atmışlar ve matthew mcconaughey hiç olmuş ama gene de merakla beklemiyor değilim açıkcası.

    2. sezon trailer
  4. açılın ! çok pis true dedective fanboy'u geldi .

    öncelikle dizi tarihinde ki en sağlam dizilerden birisidir. six feet under , oz , the wire ile kafa kafaya gider. 2001 yılından itibaren 11.2 milyon izleyici ile HBO'nun en çok izlenen dizisi olmuştur ki bu rakama bizler gibi torrentten indirip izleyen guruh dahiil değildir. benim için uzun bir entry olucak , benim gibi üşengeç bir adama bile bu kadar uzun entry yazdırabilecek yegane güzelliklerden birisidir.

    !---- spoiler ----!

    dizinin yaratıcısı ve senaristi Nic Pizzolatto senaryosunu şekillendirirken emil cioran ve Thomas Ligotti den etkilenmiştir. Dizinin genel çehresi bir felsefe içerisin de dönerken , özellikle felsefi düşünce içeren diyalogları emil ciarona'dan esinlenmiştir. kült tarikatı ve pagan ainleride thomas ligotti nin izlerine sahiptir. senaryo sizi ters köşe yapmaz , size büyük sürprizler sunmaz. dedektiflerimiz üstün zekaya veya üstün teknolojiye sahip csi ajanları değildir. sıradan hayatları olan sıradan insanlardır. bu yüzden dram'ı çok kuvvetlidir , diyalogları çok gerçekçidir. nasıl ki nuri bilge ceylan'ın kış uykusu filminde diyalogları rahatsız edici ölçütte gerçekçiydiyse , true dedective'de de aynı durum söz konusu. dedektif rust ve marty'nin araba içerisinde ki yol alırken yaptıkları konuşmalar , girdikleri tartışmalar , hayata farklı gözlerden bakan iki insanın girebileceği en güzel konuşmalardandır. senaryonun kabası , cinayet soruşturmasını çözmeye çalışan iki dedektifin hikayesiymiş gibi görünse de sahip olduğu karakterler , detaylar , diyaloglar ile çok farklı bir rotaya yelken açar. iki kahramanımız ile bir yandan cinayeti çözmeye uğraşırken bir yandan rust ile nihilizm'e dalarsınız , onun haklı olduğunu düşünüp insanlığın sonunun gelmesinin herkes için hayırlı olacağını düşünürken bir yandan marty'nin çocuklarını görürsünüz , hayat yaşanmalıdır dersiniz ki bu sadece en basite indirgenmiş hali , genel olarak rust'un sözlerinin analizini yapıp bununla birlikte dizinin kurgusu dahilinde felsefi olarak bakmaya çalışırsak sayfalarca yazı çıkabilir ortaya , belki başka bir entry de olur.


    bunun dışın da gelelim oyuncularımıza , Matthew McConaughey "alright alright alright" ve Woody Harrelson.
    Woody harrelson hakkın da çok bir fikrim yok , true dedective dışın da izlediğim tek performansı no country for old men. Matthew McConaughey'e gelecek olursak (evet ismini kopyala yapıştır vasıtası ile yazıyorum) kendisi favori aktörlerimden birisi , "motherfucker" diyişi , sigarasını çıkartıp yakışı , efkarlı gözükmesi , kafası iyiyken girdiği tripleri , bu kadar iyi olabilirdi sanırım. rusthin cole karakterinin hikaye boyunca gösterdiği evrim için 450 sayfalık bir analiz oluşturmuştur. ben kendisinin true dedective de ki performansını Interstellar dan daha çok beğendim ama dallas buyers club la kafa kafaya gider. bunun dışın da şöyle mükemmel oynamışlar böyle harikalar demeyeceğim , bunları zaten her yerde okudunuz . dizi içerisinde ateist rust , dindar olan marty dir. gerçek hayatta tam tersi söz konusudur. on bölüm boyunca Matthew McConaughey kırk dokuz sigara , on tane bira içmiştir kamera karşısında. bunun dışın da başrol oyuncularından sıyrılırsak , yan rollerde ki aktörlerde çok yerin de seçilmiştir. benim favorim Joseph Sikora tarafından canlandırılan ginger karakteri. bunun dışın da bayan oyuncuların hepsi birbirinden güzel. Alexandra Daddario tarafından canlandırılan Lisa Tragnetti karakteri hepimize google'ın varlığı için teşekkür ettirmiştir^:swh^
    gelelim müziklerimize ... sonrasın da açıp defalarca dinlediğimiz , bu entryi yazarken dinlemeye devam ettiğim müziklere.

    The Handsome Family - Far From Any Road

    The Angry River (The Hat ft. Father John Misty & S.I. Istwa) (favorim)

    Kris Kristofferson - Casey's Last Ride

    The Black Angels - Young Men Dead

    son olarak değinmem gereken bir nokta varsa sanırım diziden akılda kalanlardır.

    plan sekans tekniğiyle çekilen sahne

    rust cohle dan pesimizm felsefesi

    Rust Cohle ve Dine bakış açısı
    bunun dışın da diziden bazı alıntılar ;

    "- Eğer insanlar inançlı olmasaydı, neler yapardı düşünebiliyor musun?
    - Şuan ne yapıyorsak aynısını. Sadece biraz daha açık.
    - Hadi lan oradan, ortalık kan gölüne dönerdi, ahlaksızlıktan geçilmezdi.
    - Eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa dostum, o kişi adinin tekidir."

    "- Bence türümüzün yapması gereken en onurlu davranış, programlamamazı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa son vermektir.
    - O halde neden sabah yataktan kalkıyoruz ki?
    - Ben de kendime bunu soruyorum. Ama aslında bu sorunun cevabı, intihar etme cesaretimin olmamasıdır."

    "Bence insan bilinci evrimde trajik bir şekilde ilerledi. Çok fazla bilinçlendik. Doğa kendinden bağımsız bir bakış açısı yarattı. Bizler doğa kanunlarına göre var olmaması gereken yaratıklarız. Hepimiz bir yanılsama içindeyken, duyusal deneyimler ve hislerin gelişimi sayesinde birey olduğumuzu sanan fakat, aslında bir hiç olan bireyleriz."

    !---- spoiler ----!

    daha fazla uzatmayacağım sanırım , aslında hakkın da yazılabilecek çok fazla düşünce , inceleme var . mükemmel bir ilk sezon , mükemmel oyunculuklar , mükemmel kurgu ve hikaye. izleyin , izlettirin , izlemeyenlerle dalga geçip küçük düşürün. dilerim ikinci sezon da bu kadar iyi olur , hatta üstüne birşeyler ekleyerek devam eder.

    not : bu entry de bol bol imdb den ve farklı kaynaklardan faydalanılmıştır.
  5. ex machina'de de "insan türünün yok olmaması için hiçbir neden yok" deniyor. filozoflar, bilim insanları, senaristler, edebiyatçılar ve kahvedeki hüseyin emmi bu konuda hemfikir görünüyorlar. o halde dizideki soruyu yinelemek lazım sabah neden uyanıyoruz?
    abi
  6. 2. sezonuyla alemlere akan dizidir...
    ancak oyuncularından tutun da introsuna kadar her şeyi değiştirmişler...
  7. !---- spoiler ----!

    2. sezon açılışı çok güzel yaptı. karakterlerimize uzaktan bir bakış atarken aynı zaman da bölüm sonunda yollarının kesişmesine tanık olduk. bölüm boyunca en çok hoşuma giden müzikler oldu sanırım.

    sezon 2 opening song : Leonard Cohen - Nevermind

    bar sahnesinde çalan şarkı : Lera Lynn - My Least Favorite Life

    ve son olarak kapınış müziği esasen gatlin brothers'a ait all the gold in california fakat dizi için nick cave abimiz tarafından yeniden yorumlanıp bu hale geliyor.

    son olarak "Ill butt-fuck your father with your mothers headless corpse on the front lawn"

    !---- spoiler ----!