• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.83)
true romance - tony scott
sıradan bir hayatı olan clarence çizgi roman dükkanında çalışmaktadır. bir gün alabama isimli fahişeyle tanışır ve ona aşık olur. fakat onu eski hayatından kurtarmak hiç de kolay bir iş değildir ve bir de alabama'nın patronundan uyuşturucu çalacaktır. tony scott'un kendi çektiği filmler arasında en sevdiği film olan true romance' ın senaristliğini de quentin tarantino yapmıştır.


  1. tarantino'nun yazdığı 3 nolu senaryoyu okudum. tahminimce senaryonun tarantino tarafından yazılmış sondan bir önceki haliydi. bu süreci şöyle sıralayabiliriz; 1. senaryo genelde senaryonun yapımcıya satıldığı halidir. 2. senaryo filmin yönetmeni belirlenene kadar yapımcı isteği ve küçük bir grubun feedbackleri üzerinden bazı sahnelerin düzeltildiği, değiştirildiği halidir. 3. senaryo yönetmen belirlendikten ve kendi bakış açısını senaristle tartıştıktan sonra yazılır. sonra bir 4. senaryo yazılabilir ancak yazar o noktadan sonra çok da dahil olamaz sürece. tarantino'nun o dönem bir çömez, tony scott'ın ise hali hazırda kendini kanıtlamış bir yönetmen olduğunu göz önünde bulundurun. senaryo yapımcıya satıldıktan sonra aslında senaristin senaryo üzerinde çok söz hakkı kalmaz. hatta aslında yasal olarak hiç kalmaz. dolayısıyla scott filmi farklı şekilde çekmiş tarantino da bu yüzden farklı son yazmış hele hele o şekilde çekmesine izin vermiş gibi bilgilerin doğru olduğunu hiç sanmıyorum. son sözü her zaman yapımcı söyler, o dönemki scott-tarantino kariyerine baktığınızda da birini dinleyecekse bu scott'dır. bu işler her zaman böyle yürür de demiyorum, ancak en azından 'normal' gözükeni budur.

    bu 3 nolu senaryoyla film arasındaki önemli-önemsiz farklardan bahsedeceğim, tamamı spoilerdır!

    alabama sinema salonuna girene kadar senaryoyla birebir aynı. alabama'nın clarence ile karşılaşmasında şöyle bir fark var;
    senaryo; clarence, alabama'yı fark eder ve hoşlanır. alabama, mısırı c'nin üstüne döker, özür diler, film hakkında sorular sorar vs.
    film; clarence alabama'nın girdiğini fark eder ama umursamaz. alabama, c'nin üstüne mısır döker ama dekolte kıyafetiyle fahişe gibi kur yapar, üstüne atlar, memesini c'nin ağzına sokar vs. senaryoda bu tarz çakma seksilikler yok.

    sinema çıkışında c, a'ya şehrin en tehlikeli bölgesinde kung-fu filmi izlemeye taksiyle mi geldin yani diye sorar, filmde hatırladığım kadarıyla bunu demiyordu. gerisi aynı.

    senaryoda drexl'ın içinde olduğu ve diğer adamları öldürdüğü pussy eat muhabbeti çok daha uzun. baya baya bunu tartışıyor adamlar. sonra drexl bir kadın adı söylüyor, ünlü biri ve filmde adını kullanmak için izin istemişlerdir ama vermemiştir diye tahmin ediyorum, 'yani o hatun olsa onun da yalamaz mıydın' diye soruyor, karşısındaki de hayır deyince pompalı tüfeği alıyor ve 'yani bunu o kadın gibi düşün şimdi yalamaz mıydın' diye bir daha sorup ateş ediyor. senaryoda çok etkili bir sahneydi. o muhabbetin uzunluğundan dolayı kesinlikle adamları vuracağını tahmin ettirmiyordu ama filmde 2-3laf, o kadının adı da olmadan hemen vurup bir de liseli bebe gibi marty'ye high-five yapınca çok tırt olmuş. senaryoda o sahnede marty de yok. en boktan çekilmiş sahne açık ara bu, bu sahneyi izleyince tarantino'nun neden sadece senaryo yazarı olarak devam etmek yerine yönetmen olduğunu anlıyorsunuz.

    senaryo'da c, a'ya evlenme teklif etmeden önce 'seni yeterince tanımadığımı biliyorum ama annemle babam liseden beri beraberlerdi ve sonunda boşandılar, yani ne kadar tanıdığının önemi yok' diyor. bence senaryoda çok önemli bir diyalogdu, filmin son halindeki bir çok değişikliği anlıyorum ama bunun çıkartılmış olması garip geldi. ve filmde bu sahneden biraz sonra alabama'nın dış sesinde true romance dan bahsediyor. drexl öldükten sonraydı sanırım. oysa senaryoda true romance adı, alabama balayı odasında öldüresiye dayak yediği halde clarence'ın nerede olduğu ve ne zaman geleceğini söylemediği için clarence'ın dış sesi tarafından söyleniyor. ancak şöyle bir mantık hatası var ki clarence odaya girdiğinde alabama zaten adamı öldürmüş olduğu ve sonra arabada da uyumuş olduğu için clarence'ın orada ne konuştuklarını bilmesinin ihtimali yok. ufak bir düzeltmeyle falan oraya konulabilirdi yine ama değiştirilmiş. yanlış da olmamış.

    bu arada senaryoda clarence'ın arabası kırmızı bir mustang ama filmde mor bir chevy ya da lincoln bir şey.

    dick, senaryoda girdiği oyuncu seçmesinde başarılı rol yapıyor. bunun üzerine seçmesini yapan kadın, bu karakterin new york'lu olduğunu söylüyor ve bunun üzerine değişik bir aksanla tekrar yapıyor ve kadın beğeniyor, zaten filmin sonraki sahnelerinde de telefon geliyor ve rolu aldığını öğreniyor. bunu filmde hangi akla hizmet çok kötü rol yapan bir hıyar yaptılar anlamadım. hayır filmde yine telefon geliyor ve rolu aldığını öğreniyor, herhalde seçmesine girdiği şova laf sokmaya çalıştılar. yoksa filmde telefon gelmese seçildiniz diye espri yapmışlar derdim.

    clarence babasının yanına alabama'yla gittiğinde alabamayı içki almaya yollarken 'tavuk da al' diyor. filmde bu sahne olmamasına rağmen alabama döndüğünde 'tavuk bulamadım, saat 9 ve restoranlar açılmamış' diyor. yani tavuk da al diyaloğunu çekmişler ama çıkartmışlar. bunu şuna bağladım, aslında senaryoda clarence maço bi karakter, alabama'ya onu yap çunu yap şeklinde çok konuşuyor, mesela dick'i telefonla aradıkları sahnede de dick onu de bunu de şunu sor bastırıyor, alabama da haliyle sünepe gözüküyor ama filmde bunu törpülemişler. o telefon kulübesindeki sahnede de diyaloglar aynı olsa da cilveleşiyorlar bir yandan falan yani filmde yumuşatmışlar ikisi arasındaki ilişkiyi, iyi de olmuş bence.

    clarence'ın babasıyla mafya coccotti'nin efsane sahnesi... senaryoda coccotti, clifford konuşmasını 'şimdi yalan mı söylürum de bakalım' dediğinde direk öldürüyor. yani dinlediği hikayeye sinirleniyor. öldürdükten sonra da zaten 30 yıldır adam öldürmüyordum diyor. filmde ise coccotti gülüyor, bence bunu italyanların tepkisini çekmesin diye yapmış olabilir. inanılmaz bir oyunculuk olduğu için de iyi ki o şekilde yapılmış. o siniri gösterme yerine de coccotti senaryoda olmayan şekilde elini akvaryumda yıkadıktan sonra utanç verici gibi bir şey söylüyor.

    brad pitt'in canlandırdığı floyd karakteri ise tam bir oyunculuk başarısı. senaryoda floyd acemice duruyor. yani sadece los angeles'a gelen mafya üyelerine clarence ve alabama'nın yerini tarif etmekten başka bir bok yapmıyor, senaryo devam edebilsin diye uydurulmuş bir amele. ama filmde brad pitt'in oyunculuğuyla bu belli olmuyor pek ve film doğal akıyor.

    elliott senaryoda malın önde gideni değil ama filmde öyle. zaten ilk buluşmaya senaryoda hayvanat bahçesine gidiyorlar ve adam gibi konuşuyorlar. filmde ise roller coaster'da elliott'a bi haller oluyor, üstüne kusuyor, o haliyle telefonda konuşuyor falan, fazla karikatürize etmişler, hiç beğenmedim.

    balayı odasında alabama'nın dayak yediği sahnede adam baya bir tekme atıyor normalde, filmde hatırladığım kadarıyla sadece yumruk var. sonra da dediğim gibi true romance ı ilk kez bu sahneden sonra clarence'ın dış sesiyle duyuyorduk.

    lee'yle son alışverişi yapmaya gittikleri sahnede arabadan iniyorlar ve clerance 'vazgeçmek için son şansınız' diyor senaryoda, biraz konuşuyorlar ve hepsi vazgeçip arabaya dönüyorlar. senaryoda çok etkili bir sahneydi ama filmde yoktu diye hatırlıyorum. sonra clerance 'ama şimdi yapmazsak ilerde çok pişman olacağım galiba' diyor ve eh hadi gönlün olsun diye bir kafada dönüyorlar.

    clarence asansörü birden durdurup elliott'a silah çektiğinde aslında polisler clerance'ın bir şekilde olaya uyandığını düşünüyorlar ve elliott'u kurtarmak istiyorlar ama asansörde oldukları için operasyon yapamıyorlar. senaryoda çok heyecanlı bir sahneydi, nerden anladı lan diye düşündürüyordu, kabloyu mu gördü diye. filmde ise niyeyse polisler devamlı 'oh adamım bu clerance çok kafa ahaha' diyip duruyorlar. tarantino bu sahneyi izlerken kusmuştur herhalde, piç etmişler sahneyi amına koyim.

    clarence, lee'yle ilk muhabbetinde filmde, şu filmler çok güzel filmler diyor sadece. senaryoda ise orada bir sürü başka film adı söylüyor, bunlar film değil amına koyim bunlara oscar veriyorlar diyor, film dediğin bunlardır diyip sıralıyor sonra. senaryoyu okurken zaten bu kesin filmde yoktur diyerek okumuştum, olmaması da normal. ama olsaydı efsane olurdu. bir kaç yıl önce çıkan tarantino'nun kendi montajı olan hali var, ne zamandır izleyemedim ama onda da yoktur yani o haliyle hiç çekmemişlerdir diye tahmin ediyorum.

    lee'nin malı almak için beni ikna et dediği ve c'nin hikaye sıktığı sahnede senaryoda elliott'dan uzaklaşma, sesin kayda gitmemesi gibi bir durum yok ama filmde güzel olmuş, heyecan da katmış, dozunda kalmış, beğendim. o andan sonrası da filmin finali dahil senaryoyla birebir aynı.
    cre
  2. tarantino tarafından yazılmış, romantizm odaklı film. true romance deyince her zaman açıp izlemek istediğim sahne, alabama'nın bir yandan hafif hafif ağlarken clarence'a karşı itirafta bulunduğu, şu repliklerin mevcut olduğu sahnedir:
    -i've been a call girl for exactly four days and you are my third customer. i want you to know that i am not damaged goods. i'm not what they call in florida "white trash"! i'm a really good person. and when it comes to relationships... i am 100 percent... 100 percent... monogamous.
    +you stay with one guy?
    -exactly. if i'm with you, then i'm with you. and i don't want nobody else.
    eğer onunla birlikte olacaksa bir daha başka kimseye gidememek gibi bir huyu olduğunu clarence'a itiraf ederken, filmin ilerleyen sahnelerinde de alabama'nın bize ya da clarence'a yalan söylemediğini anlıyoruz. öyle ki kendisi sıradan, hatta içinde biraz kafayı sıyırmış olan clarence için film boyunca "you're so cool" diye sayıklamıştır. üstelik brad pitt'in sinema kariyerinin en pasif karakteri olan floyd'u bu filmde görmek mümkündür.
  3. quentin tarantino'nun yazdığı ve yönettiği filmler içerisinde sanırım romantizmin en baskın olduğu bu olabilir, adından da belli zaten. christian slater ve patricia arquette'in fiziksel uyumunun yanında, arka plandaki gary oldman, samuel l. jackson, brad pitt ve christopher walken müthiş iş çıkarmış diyebilirim.
    nesli
  4. alabama'nın otelde kendisi döven dombiliyi öldürürken silahı tekrar tekrar ateşlediği sahne ve tabi ki, drexl'ı (durex xl değil) öldüren clarence'in ruh hali, "bir insanın öfke potansiyelinin üst limiti nedir" sorusunun yanıtı olarak verilebilir.

    envayi çeşit farklı duyguyu 2 saat içinde hücrelere kadar işleyen hasretle anılan film.