1. görgü tanıkları polise hayati önemli bilgiler verirken cümlenin başında "işinize yarar mı bilmem ama" derler. mesela: "komiserim işinize yarar mı bilmem ama olay günü ahmet'i, nurcan'ın kafasına baltayla vururken görmüştüm." ^:öeh^ behzat ç'de pek çok kez ironik şekilde kullanılmıştır.
  2. "halk bunu istiyor" düsturuyla kendisine meşruiyet alanı açmayı başarmış dizilerin genel ruh haline hakim olan özellikler.

    kalitesizliğe itiraz edenlerin elini kolunu bağlamak için uydurulmuş bir sözdür "halk bunu istiyor". halk bunu istemiyor. sen, yapımcı, tv kanalı, reklamcı, siz bunu istiyorsunuz. çünkü herkesin bildiği şeyin bizim tarafımızdan bilinmediğini sanıyorsunuz. kalitesizlik ucuzdur! e siz değil misiniz her gün maliyet hesabı yapan. senarist yok, yani var da yok, yönetmen yok, yani var da yok, doğal olarak maliyet de yok. oyuncu desen, oyuncu da yok, güzel kadınlar yakışıklı adamlar, oyunculuk kıstasınız bu. az buçuk yeteneği olanı da kendinize benzetiyorsunuz bir süre sonra.

    "halk bunu istiyor." kim bu halk? tamam tanıyorum, mahallemden, kahvehaneden, akrabalardan biliyorum o halkı. iyi de ben neyim? ben halk değil miyim? bu sefer de "hedef kitle" giriyor devreye. bu dizilerin hedef kitlesi sen değilsin kardeşim. sen, şu an youreads'ta bu yazıyı okuyan insan. dizi sektörü seni n'apsın? öyle basit bir konuda, dram müziği eşliğinde uzun uzun bakışanları görünce kahkahayı patlatırsın sen, "ulan bu ne!" dersin. seninle dizi izlenmez. dizi arası reklamda bahsedilen deterjandan da almazsın sen.

    halkın çoğunluğunun değerleriyle diğer geri kalanın değerleri karşı karşıya geldiğinde aklıma hep şu haber gelmiştir: "hindistan'da otobüsteki bir kadına elli kişi tecavüz etti!" haberi açayım. kadın otobüse biniyor. otobüste 50 erkek var ve kadınla da sayı 50 erkek 1 kadın oluyor. nasıl oluyor, nasıl gelişiyor bilmem bu elli adam o bir kadına tecavüz etmekte karar kılıyor. yani aslında oylama yapılsa da baya ezici bir üstünlük var. yüzde 98 evet oyu çıkması gibi bir şey bu referandumdan. işte demokrasi. yani onların demokrasi anlayışları. bizimki de şudur: değil o elli kişi, tüm hindistan da o kadına tecavüz etse, tecavüz insanlık dışı bir suçtur. çok olmaları hiçbir şeyi değiştirmez.

    türkiye için güzel olan şey ise biz azınlık olanlar, aslında çoğuz. facebook'ta karikatür dergilerinin sayfalarına hiç baktınız mı? 3 milyondan fazla takipçileri var. hangi tv kanalı çıkıp da bu halk karikatür dergisindeki kaliteli, muhalif mizahı istiyor diyip bu karikatüristleri bir araya getirip, family guy, south park gibi bir iş yapalım dedi? breaking bad'in, game of thrones'un ilgiyle izlendiğini görüp yahu 300 bölüm arka sokaklar çekeceğimize 10 bölüm dexter çekelim ya da en azından bi çekmeyi deneyeylim dedi. kim dedi! ben prison break izledikten sonra yemin ediyorum disipline girmiş bir adam olarak, sen kimsin beni yargılıyorsun, sen kimsin? sana bi tavsiyem yazık, git o iyi senaristlerine sahip çık önce. inşallah allah seni leyla ile mecnun'la terbiye etmesin. inşallah allah seni, o geride bıraktığın behzat ç. ile terbiye etmesin.

    neyse her yerde göğüs göğüse karşınızdayız. siz kendi dünyanızda, biz kendi dünyamızdayız, şimdilik. ama o dizileri izleyen, o dizilerdeki karakterler gibi davranmaya çalışanlarla her yerde karşılaşıyoruz, karşılaşacağız. bu yüzden mücadeleden kaçamayız. ve gelecek bizim, biz kazanacağız.
    pavk
  3. başrolünde emrah'ın oynadığı ağalı bir (büyük yalan) dizi vardı. emrah'ın ağa olması bile yeterince saçma ama devam edelim. emrah, ailesinin isteği üzerine başka bir ağanın kızıyla zorla evlendirilecektir ve emrah ağa çok mutsuzdur. düğünden birkaç gün önce kafa dağıtmak için istanbul'a gelir ve burada bir kıza aşık olur. kızı alıp köyüne gelir düğün iptal olur, aileler öfkeli, kızı istemezler falan. olaylar gelişir ve aslında emrah'ın evlatlık olduğu, ailenin gerçek çocuğunun emrah'ın aşık olup evlenmek istediği kız olduğu bilgisine ulaşırız. daha fazla devam edemeyeceğim.
  4. minimum yarım saat süren, sessiz bakışmalar. ben bırak insana bakmayı, herhangi interaktif bir şeye bile o kadar uzun süre tepkisiz bakamıyorum...
  5. istisnasız her dizide bir dna testi olayının olması. çok merak ediyorum dna testinin olmadığı kaç tane türk dizisi var acaba
  6. fakirlerin zenginlerden daha çok taksiye binmesi.
  7. saymakla bitmez. beyin hasarı garantili dizilerdir. toplum akıl sağlığını tehdit etmektedirler. hep bir tarafta zenginler diğer tarafta fakirler bulunur. tüm hikayeler bunun üzerine kuruludur. toplumumuzun tavan yapmış insan sınıflandırma arzusu dizilere de yansımıştır. bir amerikan dizisinde 2 saniyede bitecek bir sahne traumatik hale gelinceye kadar dakikalarca ağır çekimler ve hüzünlü müzikler eşliğinde deşilmektedir. sürekli bir huzursuzluk havası hakimdir. böyle olunca 1,5-2 saatlik akıl sağlığını zorlayan seanslara dönüşmektedirler. bu konuların çok uzmanı değilim ama akademik seviyede incelense eminim ruh sağlığını tehdit edici bulgulara rastlanacaktır. bence bir çoğu yasaklanmalıdır.
  8. sanırım bu gayet açıklayıcı bir saçmalık.
  9. şimdi dizideki karaktere bakıyorsun, ev halkı perişan... faturalar ödenmiyor, baba kumarcı.. kızına bakıyorum fakir ama onurlu, gururlu, melek.. ama dudağında müthiş mat bir ruj.. benim diyen alamaz.. velvet bile alamaması lazım.. kıyafet desen öyle.. neden komplike düşünülmüyor bu tür şeyler bilmiyorum.. müthiş bir güzellik algısı var, doğallık çok uzakta.. böyle olunca samimiyet se sıfır haliyle..
  10. "o çocuk/adam / kadın ölürse dizi biter. ölmez o. "