1. birkaç örnekle sitem etmek istiyorum bu hiçbir işe yaramaz sisteme.

    birincisi çok ünlü bir vine:

    öğretmen: good morning class!
    sınıf: good morning teacher!
    öğretmen: how are you today?
    sınıf: fine thanks and you?
    öğretmen: fine, yasin tahtayı siliver oğlum be!

    evet, bu sistemde çalışmak zorunda kalan ingilizce öğretmenimizin tezgahından geçen öğrencilerin gelecekteki hali şu videoda.

    ikincisi müzik, resim, spor gibi konuların özel yetenek istediğini bilmeyen bu aptal sistemde resim, müzik, beden eğitimi derslerinde neler çektik hepimizin malumu. sesimiz güzel değildi mesela zorla şarkı söylettiler. ben mesela çöp adam çizemezdim, hoca ise "düşün düşün, hayal et." derdi. ulan hayal ediyorum da beynimde oluşan ürünü ellerime verip de çizemiyorum ki. anlamadınız. ha beden eğitimi dersinde zorla takla atmak var bir de. ısınmadan, açma-germe olmadan. şansa yaşıyoruz ya hu!

    ünlü bir karikatürden bir örnek daha:

    hayat bilgisi dersi: ağaçları sevelim, koruyalım.
    müzik dersi: baltalar elimizde uzun ip belimizde.

    bu öğrenciden ne bekliyorsun şimdi?

    son örnek ise bizzat kendim. tepeden tırnağa her şeyiyle sözel zeka barındıran birinin web programcılığı bölümünü bitirmesi. teknik lise sayısal bölüm. fatal error yani. bu sistemde ben de kayboldum. fakat türk dili ve edebiyatı bölümünü bitirerek sanırım zararın neresinden dönsen kardır lafının güzel bir örneği oldum. ama bu sistem web programcılığı okuyan şahsıma stajda ne yaptırdı biliyor musunuz? çanak anten taktırdı. maalesef.

    son olarak emin çapa'nın ünlü tedx konuşmasını göndererek girimi bitireyim:
    Türk Hamamlarında Suyun Kaldırma Kuvveti Neden Yok?
  2. eğitimi dayayıp, öğretim kısmının altını dolduramayan sistemdir.
  3. tek tipleştirmeye dayalı bir sistemdir. bu yüzdendir ki ne en çalışkanlar ne de en tembeller sevilir.
  4. CUmhuriyetin ilk yıllarında ülkemize gelen eğitim kuramcısı John Dewey bile ta o zamandan "Bu ne lan böyle, bir sürü kağıt kürek, sizden adam olmaz" diyerek çekip gitmiştir.

    İsteyen okuyabilir:

    Rapor
  5. maalesef olmayan sistemdir. uzun zamandır sistem oluşturmak istenmekte ama kararlılık sağlanamamaktadır. öğretmeni bilgi olarak yeterli olsa da mesleki uygulamada yetersiz ve tembeldir. öğrencisi umutsuz, sorunlu ve tembeldir. idareci ve yöneticileri yalakadır ve kaltesizdir. baştan sona yoz bir kurumdur eğitim öğretim kurumu. sistem görmek isterseniz (bkz: finlandiya eğitim sistemi)
  6. tek sorunu, eğitim ve öğretimin tam tersi şekilde uygulanmasıdır. önce eğitim sonra öğretim efendiler..

    eğitimsiz insanlara, bir şeyler öğretmeye kalkarsanız sistem tıkanır. öğrenmeye kapalı, kalın duvarları yıkmanız gerek.. bu da ancak eğitim ile olur.
  7. sistem parlayan ya da parlamayan herkesi sondurmek üzerine kurulmuş olabilir. yaratıcılık öldürür, merakı ve sorgulamayı bitirir. yapılması gereken radikal bir değişim ancak zor değil, maliyeti yok.
    o müfredatın o kadar yoğun o kadar gereksiz o kadar boş olması gerçekten canımı sıkıyor.
    tıp okumayı düşünen birinin türevdir logaritmadır bilmesine gerek yok. hatta tıp okuyan birinin fonksiyon dahil sayısal alanda uzmanlık sayılabilecek gündelik hayatta karşılaşılması mümkün olmayan o konuları öğrenmesi vakit kaybından başka bir şey değil. ve bu sistem bunu istiyor.
    iyi bir üniversiteye gitmek başarı sayılıyor ama öyle değil, o başarı vakit kaybından başka bir şey değil bunu test çözerken anladım.
    uzmanlasilmak istenen alanın daha önceden seçilmesi bile küçük ama etkili bir değişim olacaktır.
    müfredat cok gereksiz, ders dinlerken bunları öğrenmem gerekmiyor diye ağlamak istiyorum.
    örneğin konu enzimlerle ilgili, öğretilen şey ise isimleri hangi enzim nerede bulunur, bunu ezberliyoruz. termodinamik öğreniyoruz, formül test formül. oysa bu konuda bir tane youtube videosu izlesem bir tane de kitap okusaydım termodinamik yasalarını hayatımda kullanabilirdim, öğretebilirdim hatta. ama sınavından bir not alamazdım. eğer cesur birisi olsaydım ve bir dayanağım olsaydı okulu bırakırdım, şimdi yapabileceğim tek şey ise mühendislik yerine sosyal bilimler tercih etmek olabilir.
    bu zülfiyar kim ya?
  8. anca eleştirilir ancak kimse değiştirilmesi adına kullanışlı bir öneri sunmuyor. boş muhalefet. yine de 1970-1995/2000 arası idare etmiştir. daha sonra öğrenci sayısında büyük artış olunca ufaktan değiştirilmesi gerekirdi parça parça günümüze bir nebze uygun olurdu , şimdi anında değiştirmeye kalkıyorlar herşeyi zaten mevcut hükümetin istediği ortadayken iyice kaos. şuan sistem sadece öğrencilerin ezber yeteneğini , kimin ne kadar çok sayıda derse ve ne kadar çalışmaya takat edebiliyor bunu sınayan bir sistem.
  9. - aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. lütf...
  10. o kadar çok şey yazılır ki buraya..
    o kadar çok şey yazmış zaten youserdaşlar.
    yazılanlar yazılması gerekenlerin yanında devede kulak kalır misali.. neler gördü bu gözler daha şimdiden ki daha neler göremediler, görecekler..

    lise sonda bizzat yaşadıgım trajik-komik diyalogu paylaşmak isterim. yıllardır unutmam, her hatırladıgımda hem güler, hem üzülür, hem sistemi sorgularım.

    seçmeli ders olarak kulüp saati adı altında toplanan ve aynı kademedeki her sınıf ögrencilerinin tek bir saatte karma olarak alabildigi müzik, resim, beden egitimi derslerini seçmemiz için müdür yardımcımız sınıfımıza geldi. yaptıgı listeden kimin hangi dersi aldıgını okuyarak bize duyurdu. pardon bir dakika seçmeli der yazıyor ama?!
    okul hayatımda her zaman oldugu gibi seçecek oldugum müzik kulübündeydim. tuzum kuruydu. ama yinede bizim seçmemiz gerekiyordu. bundan rahatsız olmuştum.
    -hocam dedim
    -hemen elini kaldırdı sus anlamında. ne söyleyecegini biliyorum hyperion.
    ilk günden beri okulda en çok ses çıkaran ögrencilerden biri olmam vesilesiyle idareyle haşır neşir olmuş karşılıklı olarak birbirimizi çözmüştük.
    -hocam ben yinede söyleyeyim dedim
    -hadi söyle hadi, söyle içinde kalmasın zaten bir kerede!
    -hocam bu işlemi yönetmeliğe göre bize dagıttıgınız ve istek sıralamasına göre yapacagımız 'kendi' tercihlerimizle gerçekleştirmemiz lazım
    -yönetmelik der ki maddeler okulun olanakları ve şartlarına göre, ayrıca ek madde olarak müdürün insiyatifine göre uyarlanabilir hyperion.
    ve can alıcı cümle geldi
    -seçmeli ders dedik ama siz seçeceksiniz demedik ben seçtim sizi yormadım eheh :)

    işte bu kafa o kadar güzel, o kadar derin özetliyor ki kokuşmuş sistemimizi..
    uzatıyorum ama eklemeden geçemeyecegim. bu ülkede;
    *müzik dersi dedigin flüt çalmak, şarkı söylemek, koro oluşturmak, muhabbet etmekten,
    *resim dersi dedigin lise son kademesine kadar alınan(almamız gereken) resim dersi egitimlerinin ve o yaştaki bireylerin küçük kas gelişiminin yanında gülünç kalan bir iki çalışmadan,
    *beden egitmi dersi dedigin ise bahçede boş boş takılma, voleybol, basketbol oynamadan ibaretken ve bu durum eminimki ülke genelinde neredeyse bütüne yakın her okulda böyle iken hangi olanak? hangi şart? hangi imkan? bizim seçim yapma hakkımızı elimizden alıp bu badem bıyıklara karşı elimi kolumu baglayan maddeyi ekletti soruyorum sana eiiyy meb.

    hatta sırf bundandır ki; ögrencilerime her gün okudugum 3 hikaye kitabını onların ortak seçimine bırakıyorum. birbirinize neden o kitabı okumam gerektigini anlatın ve ikna edin. bana ortak bir kararla gelin diyorum. ve o saçma sapan kitabın üzerindeki çiçegi, kızı, ayıcık oyuncagı birbirlerine pazarlamaya çalışmalarını bile hiç sıkılmadan 15-20 dk keyifle izliyorum.
    okuyan, anlayan, anladıgını yorumlayan, yorumladıgından kendine kazanımlar çıkaran, bilgisini her ortamda korkmadan paylaşan-dile getirebilen, hakkını bilen, hakkını sorgulayan, hakkının peşine düşen, sesini çıkaran, kendini ifade edebilen,sinmeyen çocuklar yetiştirmeliyiz. gerisi gelir, mutlaka gelir.