1. türk takımları tarafından icra edilen futbol oyunun adı.

    tanımımızı yaptığımıza göre yorumumuza geçebiliriz. efendim, sözlüklerdeki aynı isimli başlıkların girdilerini incelediğimde içimi bir hüzün kaplıyor. türk futbolu ve hatta dünya futbolu öyle garip bir cihazdır ki, konu açıldığında istisnasız herkesin söyleyecek sözü vardır. kimisi takım direktörü gibidir, kimisi antrenör, kimi her oyuncuyu tanır, kimi topu bile ayırt edemez. fakat herkeste mutlaka bir laf vardır. nefret edenler de var futboldan. insanların tribünlerdeki taşkınlıklarına anlam veremeyenler var. futbolu ve hatta türk futbolunu yüksek lisans tezi yapanlar var ki kanımca akıllıca bir çalışma. ^:linklerde görülebilir^ diyeceksiniz ki bunun neresine hüzünleniyorsun. anlatayım:

    efendim, bu kardeşinizin zamanında anadolumuzun güzide takımlarından birinin altyapısında kalecilik yapmışlığı vardır. bu macera üniversite eğitimi için terk edilmiştir. geçen süre zarfında yetişmiş olunan çevre itibariyle de kaliteli bir spor disiplini edinilmiş, çok yönlü sporcularla tanışılmış ve unutulmayacak anılar depolanmıştır. benzer durum tribünde de benzer şekilde cereyan etmiştir. tribün lideri abilerimizin birbirinden yaratıcı marşları ve tezahüratlarıyla büyümüş ve maç sonrası toplantılardaki şakalaşmalarla doruğa ulaşmış bir takım sevgisi edinilmiştir. oyunculardan ziyade renklerin sevgisi içimizde yeşermiş ve başarıların yanında başarısızlıkların da olabileceği gerçekleri ile yüzleşilmiştir. deplasmanlara ve hatta yurt dışı maçlarına tıklım tıklım otobüslerde gerekirse ayakta seyahat edilmiş, maçlardan sonra rakip takımın ikram ettiği çayları bazen gururla bazen de buruk bir tebessümle yudumlamışızdır. gün gelip de biz o özendiğimiz abilerden biri oluverince dönüp etrafımızdaki gençlere bakıp iç geçirmişiz, acı tatlı anıların gözümüzdeki haleleri içinde ufak gözyaşlarına gark olmuşuzdur.

    "kardeşim, futbol için bu kadar edebiyat yapmaya ne gerek var?" dediğinizi duyar gibiyim. işte, bir zamanların futbolu ile bugünün futbolunun farkı da budur kanımca. evet, türk futbolu bir zamanlar edebi bir yazı gibiydi. en azından hakkında edebi bir şeyler karalanacak kadar edebi idi. türk futbolu bir resimdi, bir şiir belki. heyecanlıydı, beklentisizdi. oyuncular çamur içindeydi belki; fakat oyun tertemizdi. ayakkabıları bugünkü kadar teknolojik değildi, şortlar k.çına girebiliyordu kısa olduğu için. ama en azından kimse şortun nereye girdiğine bakmıyordu o zamanlar. maç sonunda futbolcular eleştirilirlerdi; fakat öyle ekrandan ya da gazete sayfa köşelerinden değil. bizzatihi saha kenarından yüzüne karşı eleştirilirdi oyuncular. gerekirse yerin dibine sokulurdu. evet, yaptık bunu da; fakat kavga etmedik. cevabını bir sonraki hafta verirdi oyuncu. ya iki ya da üç golle. belki de kahveye gelip mazeretini anlatırdı. vardı böyle günler.

    sanmayın ki bu anlattıklarım bir hikaye kitabının bir kaç sayfasıdır. bunlar tahmininizden daha yakın zamanda yaşadığımız şeyler. ve benzer durumlar sadece ülkemizde değil avrupa'nın göbeğindeki büyük kulüplerde de yaşandı. fakat kim ne kadarını biliyor. bizler ekran seyircisiyiz.

    ülkemizde düzenlenmiş olan U20 uluslararası futbol turnuvasına bile gitmedik. organizasyonun en az seyircili turnuvası ülkemizde yapıldı. 2013 Türkiye u20 kupası katılım istatistikleri tüm turnuva tarihinin en düşük rakamlarına sahip. buradan ülkemizde yapılan turnuvanın seyirci sayısına ulaşabilirsiniz. yakın geçmişte yapılan aynı turnuvanın seyirci katılımı ise dudak uçurtan seviyelerde. örneğin; 2011 kolombiya seyirci katılımı; 2009 mısır aynı istatistikler; 2007 kanada benzer rakamlar. 2013 turnuvası ülkedeki neredeyse tüm stadlarda oynandı. bu turnuvalarda geleceğin messilerini, neymarlarını görme fırsatını elde edebilirsiniz. bir futbol şehri kabul edilen trabzon avni aker stadyumunda oynanan maç raporuna bakalım: türkiye - el salvador bu konu daha çok su kaldırır.

    bir zamanlar efsane dediğimiz futbolcuların bugün ne durumda olduğunu bilmiyoruz. ancak kanal bilmem nerede çıkarsa biliyoruz beşiktaşlı fevzi'nin başına gelenleri.

    diyeceğim odur ki; okumuyoruz, araştırmıyoruz, bilmiyoruz. sadece gazetede ya da tv'de ne varsa onu gerçek kabul ediyoruz. avrupa'da maç sonrası gidilen pub'lar sırf maçın geyikleri yapılabilsin diye insanları bir araya getirir. takımınız hakkında ne kadar çok şey bilirseniz takımınızı o kadar çok sahiplenirsiniz. bu anlamda bizim takımını sahiplenecek taraftarımız da pek azdır. sorarsanız herkes bir takım tutar.

    hakkını vermek diye bir deyim vardır dilimizde. işte biz türk futbolunun hakkını veremiyoruz.

    not: bir kaç link paylaşmak istedim merak edenler için. farklı kişilerden farklı yorumları takip etmek vizyonumuzu arttırabilir. herkese iyi seyirler.

    pisburun
    Türkiye Futbol Federasyonu
    sırf futbol
    Futbol akademi
    yarı saha
    türk futbol
    Bahis Medya
    futbol üzerine akademik çalışmalar