1. bunun başlıca sebepleri toplum tarafından maddi imkansızlık olarak addedilse de, böyle bir şey mümkün değildir. yaşınız, mevkiniz ne olursa olsun aylık yahut haftalık bütçeniz belirlidır. hepimiz bütçemizin büyüklüğüne göre çeşitli kaynaklara gelirimiz aktarırız. nasıl ki yeme içme kaynağına diğer kaynaklara oranla daha fazla aktarım yapıyorsak edebiyat kaynağına da bir o kadar kaynak aktarmalıyız. elbetteki en temel gereksinimi yeme içme de olsa ikinci en temel gereksinimiz edebiyat yani okuma olmalıdır. çünkü insan okuyarak anlar, anlayarak yorumlar,yorumlayarak bakar. toplum bu yönde geliştirilmemiş bugüne kadar. bunun en büyük sorumlusu da bizi yönetenlerdir. çünkü bilirler ki toplum ne kadar okursa o kadar çok sorgulayacaktır. okuyun, okutturun, sorgulattırın. gerekirse günü bir simit ile kapatın ama bir kitap okumadan asla o günü bitirmeyin.
  2. bu tür işlerin bazı kesimlerce "antin kuntin" ve "boş beleş" bulunması hasebiyle türkiye'de edebiyat, sanata, şiire ilginin az olduğunu düşünüyorum. (bkz: edebiyat karın doyurmuyor)

    kendi hayatımdan örnek vermek istiyorum:

    1
    -çarşamba günleri 5-6 kişi sahafta buluşup kitap okuyalım mı mükemmel yazılar da buldum halihazırda?
    +ya bırak kitap okuyacağıma soru çözerim.

    2
    -anne şiirlerimi derledim, bir editör bulsak ya? bunları bastıralım bir an önce.
    +ne uğraşıyorsun bunlarla doktor olsana sen.

    bu ve bu gibi diyaloglara muhatap olmanın yaşama sevincimi sömürdüğünü en derinden hissedebiliyorum.

    edit: sistemin köleleriyiz.
  3. ülkede hangi sanat türüne ilgi var ki.
  4. maddi imkansızlıktan çok kültüre bağlıyorum değerini bir türlü kavrayamıyoruz sanırım. türkmenistan, gürcistan gibi sovyet rusya'dan ayrılmış ülkelerde yaşam ülkemizden çok daha zor ama türkmenistan'da pazar gidin müşterisi olmayan satıcıların ellerinde bir kitap vardır. ya da batum'a gidin şehrin göbeğinde muhteşem bir tiyatro vardır bizde şehir tiyatroları can çekişir.
    çok enteresan bir şey var bizde yahu, ilkokulda çalışıyorum çocuklar kitap okumayı gerçekten seviyor, en başarılı oldukları ve sevdikleri dersler ingilizce ve matematik sonradan nerede yanlış yapıyoruz ki bunlar tersine dönüyor.

    şunu yazınca aklıma ne geldi alakasız gerçi ama, bir kitapta okumuştum yanılmıyorsam fransadan bir bakan 80li yıllar olması lazım ülkemize gelmiş "delikanlı" kelimesinin anlamını ve kelimeyi oluşturan diğer kelimeleri açıklamışlar, gençliğin enerjisini içerisinde barındıran bir kelime olduğundan söz etmiş. adam bir kelimeye, gençlere bir de yetişkinlere bakmış siz bu çocuklara ne yapıyorsunuz ki büyüyünce bu hale geliyorlar demiş.
  5. annemden geliyor... 'kitap boş zaman işidir ve senin boşa harcayacak bir dakikan bile yok'
    edit: buna karşılık her ay belirli miktarda kitap alıyorum evet.
  6. tvlerde gelin , evlilik , giyim programları oldukça aslında pekte şaşırılmaması gereken durum. kafa yapısı olarak cahiliği benimsemiş insanların ülkesi olarak biz kitap denen kavrama oldukça uzak olacağız. en kısa zamanda gideriz buradan umarım.
  7. edebiyat öğretmenlerinin öz eleştiri vermesini gerektirir.
  8. türkiyede yaşamanıza izin verilmez. götünüz tehlikede iken hayatta kalmaya çalışır, yiyecek bulursanız yersiniz. alelacele sevişir, düşmana donsuz yakalanmamaya çalışırsınız. erken boşalmalarınız bu yüzden. daha barınma sorununu çözememişsin ki kira 2000 lira. hangi edebiyattan bahsediyorsunuz siz. bu tip şeyler siki taşağına denk olanlar için.
  9. kullanma kılavuzunu okumaya bile üşenip "aman kullanırken öğrenirim zaten" diyen bir millet olmamız sebebiyledir.

    okumayı sevmiyoruz. milyonerler, siki taşağına denk olanlar bile okumuyor.
  10. daha ilkokul siralarindayken öğrencileri sinav maratonuna sokan sistemin sonucudur. öğretmenler bir yandan cocuklara okumanin onemini vurgularken diger yandan da onlari sinava hazır hale getirmenin telaşı icindedir.-kimi öğretmen(!) okumanın üzerinde durmaz, konuyla alakali ya da alakasizca dersini verip gecer.- bu süreçte çocuk ne okulun ne de oyunun tadını kusursuzca alamamıştır. bir şeyler yaşı ilerledikce eksilerek devam etmektedir.
    liseye bir şekilde geldiğinde ise edebiyat/dil anlatım sınavlarında türk ve dünya klasiklerinden sorumlu tutulacaktır. yaşıtlarıyla birlikte bir heves x klasigini okumaya başlamış çocuk; ne okurken haz alacak, okumadaki hazzın da ötesinde, ne de okuduğundan bir sey anlayacaktır. burada da çocuğa verilen komut sınav odaklı okuma yapmasına dairdir, böyle olmasa da onun ilkokul siralarinda evrilen beyni ona bu komutu dayatmaktadir. cocuk nihayetinde duvara "çakozlayacaktır." bir daha eline ne edebiyata da ne felsefeye dair bir kitap almak isteyecektir. bunlar onun anlam dünyasında yer almayacaktır.