1. nedenini araştırmaya koyulmadan önce "ahlak nedir" sorusundan başlamak gerekir. maazallah bahsedilen islam ahlakı, devrimci ahlakı, fenerbahçeli ahlakı ya da youreads ahlakı da olabilir. çöken ahlak tam olarak hangi ahlak? bunlardan biri değil de sanki daha böyle genel geçer evrensel ahlak olarak düşünmek istiyorum. zira bu tip yerel ahlak çöküşteyse bırakalım çöksün hatta arkasına geçip itekleyelim de bir an önce çöksün.

    ikinci seçenek olan evrensel ahlak yasalarından yola çıkmayı deneyelim, tartışma devam edecekse. hatta ödev ahlakı 'na da bir göz atalım. türkiye'deki ahlaki çöküş neyi simgeliyor? cinayet, yalancılık, hırsızlık, gasp, darp almış yürümüş mü? iyilik yapmaktan kaçınmak trend mi oldu. insanın iradi eylemlerinde bir kötüleşme eğilimi mi var denmek isteniyor.

    bir ahlak eleştirisi yapmadan önce bazı soruların cevaplanması gerekiyor. mesela türkiye'de artık ebeveynler çocuklarını sevmiyor mu? ya da bir kadın ve bir erkek birbirlerine saygı, sevgi ve aşk besleyip evlilik mi gerçekleştirmiyor? ahlakın çöktüğü yerde sevgiden nasıl eser kalıyor.

    bence olay şöyle bir şey; ortada bir çark var dönüyor. bunu döndürenler sistemin alt tabaka insanları, sen, ben. sefasını sürenler de üst tabaka insanları. hem çarkın dinamosu olan hem de kendini yeterince eğitemeyen-keşfedemeyen alt tabakada hukuki ve ahlaki olarak sorun çıkaran, bir yerel ahlaka entegre olmada sorun çıkaran, olsa da bir ara bunun dışına çıkıveren, kabaca tabirle suç işleyen, ahlaksızlık eden köleler peydah oluyor sonrasında da topla tüfekle lafla sözle bastırılıyor. sonra yine çıkıyor. oturup herkesin kendini keşfetmesini sağlayacak ne sermaye var ne de zaman çünkü bu ırgatlar ilk hedef olarak çalışıp sistemi döndürmeliler. dolayısıyla yerel ahlaklar pompalanıyor, milliyetçilik, islamcılık, devrimcilik, solculuk, fenerbahçelilik, muhafazakarlık vs. herkes kendini keşfetmeye zaman ve sermaye ayırmak yerine kendini bu disiplinlere yamıyor. herkes kendi ahlakı zannettiği yerel ahlakı rasyonalize etmek üzere ahlaksızlar üzerinden ahlak geliştiriyor. bir insan bir diğerine tecavüz etmiş, bir başka insan intihar bombacısı olmuş, seri katil bir aileyi sıradan doğramış. hepsinin allah belasını versin, yahu siz böyle şeyler yapmasanız her şey ne kadar güzel olacak. ne olacak? en fazla ne olabilir? mesela her gün 12 saat tekstil atölyesinde çalış, ama senin maaşın kiraya yetmez karın ve çocuğun da olsun ve onlar da çalışsın, anca ödersiniz, yemeye gelince işte bulduğunuzu yersiniz daha çok çalışır, daha az yerseniz belki para biriktirip bir ev bile alabilirsiniz. 300 bin tl civarı bir şey 20-30 sene çalışırsanız neden olmasın, bir ihtimal olabilir. ama bak yaşamak değil hayatta kalmak, sisteme hizmet etmek, buna karşılık sadece borçlanarak hayatta kalmak. bunların hepsi yerel ahlak kılıfına girmiş zengin ahlakıdır.

    ahlak dediğimiz şey insanın kendi ahlakıdır ve bunu kendisini keşfettikten sonra keşfeder, insan önce kendinin ne olduğunu anlar, kendi doğrularını ona göre belirler, bu bir keşiftir; sermaye, eğitim ve zaman ister ve bunu bireylere kimse kolay kolay vermez, biri olsa öbürü olmaz. yani bunlar verilince herkes kendini keşfeder anlamı çıkarmak da doğru değil ama sanki bunlar zaten veriliyormuş da kişiler bir şekilde ahlaksızlığa sapıyormuş gibi anlatılması bana tuhaf geliyor. bence şu an dünya düzeninde anormal bir sakinlik var ve muhtemelen de sebebi bu yerel ahlak anlayışı. yoksa bu saçma sapanlığın içinde köle yaşayıp ölmek fikri kimseye cazip gelmiyordur. velhasıl topluluğun ahlakı olmaz, olur da kılıf olur, çarkı döndürmekten başka bir işe yaramaz, en tepede insan neslinin devamını sağlar, fakat bunu neden yaptığını da çok açıklayamaz.

    öyleyse ahlak nedir? köle ahlakı mı bahsettiğimiz şey. varsın çöksün.
    abi
  2. ahlaki çöküş nedenlerinden bahsetmek yerine bizim ahlakımızı nelerin oluşturduğuna bakmak lazım. ahlakımız, amiyane tabirle hemşehricilik üzerine ; dolayısıyla, yardımcı olun toprağıma, tanırım iyi çocuktur, müspet bir arkadaşımızdır gibi kayırmacılık üzerine inşa edilmiştir. meritokrasi, topraklarımızda, fularlı insanların ağzında gevelediği demir leblebiden başka bir şey değildir. kendimizi yalnız hissetmemek için yamandığımız gruptan biri, bir yanlış yaptığı zaman bunu elbirliği ile örter, hiç yaşanmamız gibi davranırız. aksi halde, diğer grupların, içinde bulunduğumuz grup içindeki herkesin bu yanlış içinde olduğunu düşeneceğini varsayarız. halbuki, böyle bir beklentinin tek nedeni, aynı hatada, bizlerin karşı grubun tüm bileşenlerinin homojen olduğuna inanıp herkesi yekten suçlamamızdan geçer. kısaca, bize göre, bizden biri, ceza ehliyetine sahip olmayan masum bir bebektir.

    bunun yanında ise ahlaki yozlaşmayı cehalet ile bağdaştırmak, üst perdeden konuşmaktır. aşık veysel'i hangi ahlaksızlıkla suçlayacağız o zaman?^:"ama o istisna" diye bir şey yok. ^ mesele, "tahsilat cehaleti alır eşeklik baki kalır" atasözü kadar açıktır. nice profersörün, din görevlisinin çocuk pornocusu, tacizci olduğu çıktı. bu durumu ben köy öreneğine benzetiyorum. her köyün bir iki tane delisi olur. şimdi de global köyümüzde, nüfusa oranla aynı sayıda deli var. ama maalesef bunlar akıllı deliler ve en tehlikelileri. bunlar, vücudumuzun hergün ürettiği kanser hücreleri. bağışıklık sistemiz olan, toplumsal adalet anlayışımız ise yukarıdaki sebepten ötürü pek iyi çalışmıyor. buna bir de, işlenen suçlara verilen caydırıcı olmayan cezalar veya hiç verilmeyen cezalar eklenince, sapıtmaya meyilli olanlara içeri girmek için kapıyı aralıyor. sanıyorum otorite, doktor tarr rolüne soyunmuş ve bu delilerin tedavisi için yatıştırıcı sistemini^:the system of soothing^ seçmiş durumda^:the system of doctor tarr and professor fether - edgar allan poe^. halbuki bunlara, güllabici odunu lazım.
  3. cehalet, cehalete övgü
    şark kurnazlığı
    sahte, yobaz din adamları
    çıkarcılık
    basiretsiz politikacılar
    güce tapma
    demokrasiyi içselleştirememe

    özellikle son 15 yılda kasten eğitimin içi boşaltıldı. okullarda hiçbir şey öğretilmiyor. her ile üniversite açıldı ama doğru düzgün hoca yok. kalite yerlerde.

    alt kademedeki okullarda her çocuğun eline tablet tutuşturuldu.

    sonra, ülkenin yarısı ahlakı sadece kadının açık giyinmesi, kadının sevişmesi olarak anlıyor. çünkü ülkede muhafazakar geçinenler zinadan, alkolden pek kaçmıyor ama kendi kızları bunu yapacak olursa namuslarını(!) temizliyorlar.

    bir de bakıyorum da koyun gibi güdülmeye bu kadar meyilli başka millet yok sanırım. siyasetçilere en münasip haliyle "lider" diyoruz. neyin lideri ki bu? "usta, reis, başbuğ, önder" gibi bir sürü saçma ifade var. hala içten içe saltanat istiyor tüm ülke. istiyoruz ki biri çıkıp idare etsin bizi, her şeyi düzeltsin. sadece sağcılar değil solcular da aynı. hala atatürk çıkıp gelse de bizi kurtarsa diyorlar. ciddi ciddi mezarından kalkıp gelsin istiyorlar.

    demokrasi, diğer ülkelerde uzun mücadelelerle, halkın bilinçlenmesiyle kabul edildi. bizde atatürk mucizesiyle ama tepeden inen bir demokrasi geldi. halkın çoğu o zaman da padişaha aşıktı, şimdi de aşık. maalesef bu bilinci aşılayamadık. ülkenin yarısından fazlası saltanatı islami bir yönetim biçimi, allah'ın emri olduğunu sanıyor. halbuki islam devletinde ilk 4 halife seçimle göreve gelmişti. tabii yobaz din adamlarının bundan bahsetmesini de bekleyemiyoruz.

    bilmiyorum, savaş gibi ciddi bir belaya maruz kalmadıkça aklımız başımıza gelmeyecek gibi.
  4. başlıca nedenleri cehalet ve din. halk bilimi sevmeyip tarihten kalan saçmalıklara yönelmeye devam ederse medeniyet kalmayacak.
  5. caydırıcılığı olmayan cezalar, eğitimsiz aileler ve beceriksiz politikacılardır.

    - eğer hala aileler, belli bir yaşa gelmiş çocuklarını teorik olarak cinselliğe hazırlayamıyorsa,
    - eğer hala kızına tecavüz eden baba 20 yılla yargılanıyorsa,
    - eğer hala 'bir kereden bir şey olmaz' diyen kişi o koltukta oturabiliyorsa,

    bu çöküş devam edecektir.
  6. tabu olan ile ilgili azgınlık her zaman olur. bizde daha çok cinsellik problem oluyor. tabi başka problemler de var ama ben cinselliğe değineceğim. zira şu sıralar ülkede genç, yaşlı, kız, erkek farketmeksizin tecavüze uğruyor.

    oğlan yapınca aslan oğlum kız yapınca edepsiz dersek bu iş olmaz. bu oğlanlar bu işi bir kızla yapıyor neticede. o kızlar da birinin kızı. bir tek biz mi namusluyuz ki oğlumuzun başkasının kızıyla yediği haltlara eyvallah da kızımızın yaptıklarına auuvv?
  7. hayatındaki en önemli an'ı, bir adamın elini sıkarken çektirdiği fotoğraf olarak görüp duvarlara, otobüslere, binalara, billboardlara, yakalara astıran adam acizliğinin halkça değer gördüğü bir ülkede aranmaması gereken sebeplerdir.
    yalan
  8. birkaç on yıldır bilinçaltımıza bazı unsurlar tarafından vahşice pompalanan "kolay yoldan kazanma" düşüncesi bizim ahlaki çöküşümüzün tek sebebidir.
    yoksa evini yamaca yapıp her sabah düzlükteki tarım arazisine onlarca kilometre yürüyerek çalışmaya giden büyük büyük babalarımız/annelerimizden mutlaka bize insaniyet namına bir şeyler kalmış olmalıydı.

    şu an içinde bulunduğumuz "bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık", rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, başarının zenginlik olarak kabul edilmesi vb. gibi durumlar hep bilinçaltımıza kazınan "kolay yoldan köşeyi dön" mesajının yan etkileridir.

    yozlaşmanın ne dinle ne de eğitimle alakası vardır. birkaç nesildir yozlaşan toplumun etkisiyle yetişen yeni nesil; yozlaşmamak için direnen küçük bir kısmı içinde eriterek yok etmektedir. yine bu büyük topluluk kolay yoldan kazanmak için dini, eğitimi, ahlakı, etiği işine geldiği gibi şekillendirip çöküşünü ivmelenerek hızlandırmaktadır. tek bir sebepten koskoca toplum sonsuz döngüye girmiştir.
  9. 1999 gölcük ve düzce depremlerinden sonra bir televizyon programında konu edilmişti. sosyolog ve psikologların tartıştığı programdı ve bu derece büyük travmalardan sonra toplumca ahlaki çöküş yaşanabileceğini tartışıyorlardı.

    not: konuyla ilgili bir makaleye rastlarsam editlerim.

    toplum mühendisliği diye bir şey var ve her zaman toplumun menfaati için kullanılmıyor. bilinçli olarak geri bıraktırıldık.
  10. şimdi yine ya tayyibin korumaları gibi eeeeööööööaaaaaaaahhhh çekecekler ya da özel mesaj yoluyla adam edileceğim ama çok basit bir nedeni vardır.

    etkisini ilk kez de göstermemiştir. biat kültürü oturdukça aşırılığın cezası hep ölüm olduğu için uzun zaman susulmuştur. fakat bu topraklara getirilen yüce demokrasi ve cumhuriyet anlayışı yeterli özgürlüğü sunarken, tüm ahlaksızlıkları kanun yoluyla bastırmak gibi bir lüksü sunmuştur buradaki insanlara.

    eeee ne demişler? alışmadık götte don durmaz. yine biat kültürü oluşturacak biri geldiğinde ise yine zıvanadan çıkılmıştır bu topraklarda..

    kısacası asıl sebep talas savaşıdır aslanım.

    fakat illa yükü omuzlardan atmak istiyorlarsa, suda ışığa karşı ilk tepkimeyi göstererek "göz" oluşumuna sebep olan canlı hücreyi de suçlayabiliriz. sonuçta cevap verebileceğini sanmıyorum.