1. ubuntu, insanların birbirlerine bağlılık ve ilişkilerine odaklanan etik ya da hümanist bir felsefedir. sözcük güney afrika'daki bantu dilleri'nden gelmektedir. ubuntu klasik bir afrika anlayışı olarak görülmektedir.

    ubuntu linux dağıtımı adını bu felsefeden alır.

    "ben, ben olduğum için sen, sensin" sloganı üzerinde şekil alır.

    desmont tutu, ubuntu'yu şu şekilde açıklar;
    ubuntu'ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde, zulüme uğradığında ya da ezildiğinde kendini de aşağılanmış hisseder."

    ubuntu, koloni öncesi afrika’nın hatırlanabilecek imgelerinden birisidir. ubuntu’nun ne doğrudan bir çevirisi vardır ne de kolaylıkla tanımlanabilir. kökeni insaniyete yüksek bir değer atfeden geleneksel afrika toplumlarına dayanmaktadır.

    toplumsal bir bağlamda ifadesini bulan hümanizmdir.

    güney afrika’da çoğunluk diğer kişilerle ilişkilerinde kişiliğini ve onurunu hisseder. bireyin kimliği, ötekinin ve toplu halde diğerlerinin kimliklerine saygı göstererek şekillenir. bu prensip, insancıllığı, insanlığı ve sadece bağlılığı değil aynı zamanda birbiriyle bağlılığı da kapsar: toplumun bir üyesi topluma aittir, onun bir parçasıdır ve ona katkıda bulunur. bu sinerjik ve kapsayıcı bir toplum duygusunu ima eder.

    bir başkasının insanlığının incitilmesinin, her bireyin toplumun bir parçası olması nedeniyle bireyin ve toplumun insaniyetine zarar vereceğini kabul eder. prensip, birbirini gözetmeyi ve her bir bireyin diğeri için sorumlu olmasını önemser.

    ubuntu sadece bir hayat felsefesi değil, aynı zamanda sosyal davranış için bir rehber oluşturmaktadır.

    her bireye kendisine saygı duyulmasını isteme hakkını veren zorlayıcı bir standarttır.

    öç alma ve yaptırıma kesinkes karşı durmaktadır.

    ismail mahomed:

    "ubuntu ihtiyacı, kadınlarımız ve erkeklerimize karşı duyulan sevgiden zevk alma ve onlar için içgüdüsel bir kapasitenin değerler sistemini; doğuştan olan insanlıklarını tanımanın sevincini ve sorumluluğunu ortak toplum içerisindeki etkileşimde bunun meydana getirdiği karşılıklılığı; onun doğurduğu yaratıcı duyguların zenginliği ve hem vericilerde hem de hizmet ettikleri ve hizmet edildikleri toplumda serbest bıraktığı ahlak enerjilerini ifade etmektedir."

    afrika'da çalışan bir antropolog bir kabilenin çocuklarına, birlikte oynayacakları bir oyun önerir:

    "ben karşıdaki ağacın altına bir sepet meyve koyacağım, siz de şuradaki çizgide sıralanacaksınız ve yarışın başlaması için benim işaretimi bekleyeceksiniz. ağacın altına ilk hanginiz ulaşırsa, sepetteki ödülü o kazanacak, tüm meyveleri o yiyecek." dedi.

    sonra da, çocukların başlama çizgisinde sıralandıklarını görünce "başla" işaretini verdi. o an tüm çocuklar el ele tutuştular, koştular, ağacın altına birlikte vardılar ve sepetteki meyveleri birlikte yemeye başladılar.

    antropolog, şaşırmıştı. neden böyle yaptıklarını sordu: "ubuntu yaptık" dediler. antropolog bunu ilk kez duyuyordu. ne anlama geldiğini sordu.

    "birbirimizle yarışa girseydik, yarışı sadece birimiz kazanmış, beşimiz kaybetmiş olacaktık. beş arkadaş üzülünce, yarışı kazanan bir kişi nasıl ödül meyveyi yiyebilirdi?"
    dediler ve ubuntu'nun anlamını açıkladılar.

    onların dilinde ubuntu, ben, biz olduğumuz için ben'im demekti.

    ubuntu, country of my skull - john boorman filminin de ana konusudur.