1. milliyetçilik.

    16. yüzyıl itibariyle batı avrupa'da belirli şartlar altında gelişen burjuvazinin siyasal hak talebinin belli bir coğrafi sınır içinde tabana yayılmış halidir. napoleon'un askeri başarılarının altında yatan önemli etmenlerden biridir.

    milliyetçiliğin hangi esaslara dayanması gerektiği 19. yüzyıl sonlarına kadar uzun uzun tartışılmıştır. türkiye cumhuriyeti kurucu kadrosu ernest renan'ın kültür milliyetçiliğini anayasa metinlerine sokmuştur.

    nasyonal sosyalizmle alakası yoktur. 3. reich, hitler, ikinci dünya savaşı ve holokost kendine has tarihi vakıalardır. her halta nazizm, her tipe hitler demek işi sulandırmaktadır.

    sol mudur? o ne kadar b.ka battığınıza veya hangi yüzyılda olduğunuza göre değişir. padişah ve saltanata karşı elbet soldur.

    sanayi devriminden itibaren sosyalistlerden tut post yapısalcılara kadar haklı bir şekilde eleştirilmiş bir akımın normalde şimdiye kadar aşılması gerekirdi gibi bir fikir çok da sağlıklı değil zira bu mantıkla dinlerin de çoktan aşılması, okullarda yunan mitolojisi yanında yerlerini almaları gerekirdi.

    sosyal yaşamda benim için milliyetçiliğin enteresan tarafı, her milliyetçinin bir yıkım miti olması (türk olur, kürt olur, sırp olur) ve kendi milliyetçiliğinin doğrulamasını yapmak adına kendi milletinin ayıplarını bu yıkım mitiyle örtmesidir.

    bir türk, kürt, yunan, sırp, fransız, ermeni vs. milliyetçisi dil farklılığı olmayan bir ortamda milletlerini durmadan överek, kendilerine yapılan mezalimden dem vurarak, düşmanlarını nasıl hakladıklarını ballandırarak saatlerce güzel vakit geçirebilir. ta ki bahsettikleri milletlerin farklı olduğunu anlayana kadar.
    pinot
  2. bildiğimiz veya ülkedeki genel ulusalcı algısı aklınızda farklı olabilir. herkesin kafasında başka bir ulusalcılık vardır.

    benim aklıma gelen; amerikan tipi. ( türkiye'de ulusalcılık için söylüyorum, en azından olmasını istediğim ) farklı milletlerden olalım, farklı yerlerde yaşayalım, dilimiz farklı olsun isterse, isterse dinimiz de farklı olsun; hiç önemli değil. bir ülke olarak herkesi eşit ve hür vatandaş olarak görmek ve onlara bir birlik algısı vermek için bir ulus yaratmak veya kurmak gerek.

    şuan bir türkiye ulusu veya bir anadolu ulusu gibi bir şey yok tabi ki. ama kurulması ülke bazında güzel olurdu. bu bir çok şeyi önümüzde engel olmaktan kaldırabilirdi ülkede veya en azından hafifletebilirdi. doğu ve batı başka bir ülkeymiş de birbirlerine karşı çok fiziki olmasa da hayali bir düşmanlık besliyor. ne kadar ön yargısızım deseniz de tatil planlarınızı çukurca'da kurmazsınız, kemer'de kurarsınız.

    türk diye arkamdan laf edilmesini, kürt diye dışlanmayı veya ermeni diye hor görülmeyi istemezdim. sokağa çıktığımda bir adım ötesinde "insan" diye bakmadan önce bana herkes. en azından bu ülkenin vatandaşı desin önce. türk, kürt diye dışlamasın beni. insanı insan diye anmak bir sonraki gayemiz olsun?
  3. bürokratik oligarşileri yıkılıyor, yıkıldı. biraz kabullendiler ve hala toplumun en tuzu kuru kesimlerinden biriler ama artık herkesi tahakküm altına alıp, kafalarına göre at oynatamadıkları için çıldırıyorlar.

    derin derin nefes alın, yüzünüzü soğuk suyla yıkayın, bir bardak buz gibi su için, ferahlarsınız.

    kimsenin sizin ideolojinizle derdi yok. siz adalet, eşitlik, özgürlük, hak, hukuk gibi kavramları ayaklar altına aldınız. rütbenize, payenize göre bölüşüyordunuz, artık bu iş kurumsallaşmıştı. kimse kimsenin tavuğuna kışt demiyordu ve birbirinize sonsuz iltimaslar geçiyordunuz. yaptınız, ettiniz, yediniz, içtiniz, efeliği de, ben bilirimciliği, ben yaptım olduculuğu da bırakmadınız. insanların gözünün içine baka baka, sırıta sırıta yaptınız tüm bunları. o yüzden tarihin tozlu raflarına doğru yavaş yavaş gidiyorsunuz.

    mükemmel diye bir şey yok, hatasız, noksansız bir şey yok. belki de her şey tamamen hatalı ve noksan. demem o ki devran değişir, değişmez orası ayrı da adınızı, ideolojinizi de değiştirseniz siz artık bir alternatif değilsiniz.
  4. türkiye siyasi tarihinde nazım hikmet'ten önce ve sonra olarak ele alabildiğim ulusçuluk fikri. mesela markopaşa gibi bir oluşumu, yanında sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz'la şu aralar anti-amerikan görünümlü iktidar uşaklarını aynı sepette görmek yakışır mı hiç?
  5. türkiye'deki ulusalcılığı birkaç örnekle açıklamak mümkün: laikliği, "din-vicdan-ibadet hürriyeti/din-devlet işlerinin ayrılması" olarak tanımlayıp sonra da "dini değerleri aşağılamak ya da yok etmek" şeklinde uygulamaktır. ya da "dünya üzerinde her iki haftada bir dil ölüyor", "dile sahip çıkalım" şeklinde kamu spotu yayınlayıp kürtçeyi ve "kürt" kelimesini yasaklamaktır.

    ikinci dünya savaşından önce avrupa'da uygulanıp sonuçları acı bir şekilde test edilmiş olan tüm saçmalıklarda ısrar etmektir de.

    aslında birileri kafalarında uçuk kaçık bir "türk" şablonu oluşturdu. ellerinde sopayla herkesi bu şablona uydurmaya çalıştı. o bi'şey değil, kendileri de olamadı. olmadı yani
    yok
  6. yok