
Kimdir?
1926 yılında tarsus’ta doğan ümit yaşar oğuzcan, eskişehir ticaret lisesi’nden mezun olduktan sonra bankacılık alanında çalıştı. ancak yayın dünyasıyla bağını her zaman korudu ve 1960 yılında ümit yaşar yayınları’nı kurdu. daha sonra 1965 yılında yeni dergi adlı bir hiciv ve mizah dergisi çıkartan ümit yaşar oğuzcan, çeşitli gazete ve dergilerde de yazılarını yayımlamaya devam etti. şiirleri ve taşlamaları her zaman büyük ilgi gören oğuzcan’ın birçok şiiri de bestelendi. 1984 yılında aramızdan ayrılan ümit yaşar oğuzcan’ın yapıtları ölümünden sonra şiir denizi 1-2, taşlamalar hicivler 1-2, rubailer dörtlükler, anılar düşünceler, aşka dair nesirler adıyla yeniden derlenmiştir.
-
"aşka dair nesirler" adlı kitabında takdire ve beğeniye değer pek çok eserinin bulunduğunu söylemek mümkün. -
şiirleri aşk şiirinden öteye gidememiş şair. -
siirlerinin aşk şiirinden öteye gidemediğini iddia edenlerin olduğu şair. yani sanatci kimdir görevi nedir kime sanatçı denir sorunsalı yine karşımızda. malesef iki facebook sözünü görünce bir adamı bundan ibaret sananların haksız ithamlarda bulunduğu gayet başarılı sair. sanat nasıl yapilir ve sanatçının ne yapması gerekir derseniz bu adamı size örnek gösteririm. -
çok seviyorum ya, gerçekten çok seviyorum. şiire beni alıştırmış, sevdirmiş şairdir kendileri.
!---- spoiler ----!
korkma yaklaş karanlığa, orada ben varım
çaresizliğimize zavallılığımıza,
gel beraber ağlayalım.
!---- spoiler ----! -
beni dağıtmış bir şiirine örnek olarak;
(bkz: kekeme - ümit yaşar oğuzcan) -
okul da hazırladığımız oyunu şiirleri dramalaştırarak hazırlamıştık. ümit yaşar oğuzcan ile böyle tanıştım. bana "bir gün anlarsın" şiiri düşmüştü. kader bu ya o anımı en iyi anlatan şiirdi belki de. evdeki halim gibi kucağımda yastıkla okudum/konuştum şiiri. sonra bir bakmışım sahnenin ortasında sebepsizce ağlıyorum. herkes de oyunun bir parçası olduğunu sanmıştı. -çaktırmayınız.-
"uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
ne çarşaf halden anlar ne yastık.
girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
onun unutamadığın hayali,
sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
vurursun başını soğuk taş duvarlara.
büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
duyarsın,
ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
niçin yaratıldığını.
bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
dolar gözlerin, için burkulur.
sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
sevilen gözlerin erişilmezliğini.
o hiç beklenmeyen saat geldi mi?
düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
uzanır, gökyüzüne ellerin.
ama çaresiz,
ama yorgun,
ama bitkin.
bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
bir gün anlarsın hayal kurmayı;
beklemeyi, ümit etmeyi.
bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
lanet edersin yaşadığına...
maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
o zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
seni sevdiğimi işte o gün anlarsın."
edit:imla -
öncelikle ''şiirlerinin gözle değil dudakla okunmasını aziz okuyucularından bilhassa rica eder''
adının aksine ümitsiz aşklar şairidir. ispanyol meyhanesinin şairidir. ancak sadece aşk değildir şiirlerinin konusu. şiirlerinde yoksulluk vardır. ölüm vardır. geçip giden zamana sövüş vardır. yaradana sitem vardır. ilginç bir şekilde trajikomik/ironik şiirleri de vardır ki okurken gülümsersiniz.
karın var
çocuğun var
paran var
mesudum desene
unun var
şekerin var
yağın var
ulan hödük oğlu hödük
helva yapıp yesene
eniştesinin çilesini anlatır bir şiirinde:
eniştem altın dişli
eniştem orta yaşlı
eniştemin burnu büyük
eniştemin boyu kısa
ablamı alır mıydı
eniştemde akıl olsa
sonra o enişte ölür bakın ne olur:
ölüm denen maskaralık
başına gelir her kulun
kul olur da ölmez mi
eniştem öldü, siz sağ olun
rahmetli iyi adamdı
temiz kalpli, doğru sözlüydü
allah rahmet eylesin
eniştem badem gözlüydü
bazen de o kadar sade o kadar gerçektir ki şiirleri tüyleriniz diken diken olur.
lizst'ten çaldı
chopin'den çaldı
yakaladılar
fırından ekmek çalarken
sizin de içinize dokunmuyor mu? bir de yaşamak şiiri vardır ki...
orhan'a ölmüş diyorlar
inanma şahap inanma
ne orhan öldü
ne biz yaşıyoruz
ben de onu aşk şiirleriyle tanıdım yalan yok. mesela ''nefes almak hüner değil / seninle ölmek istiyorum'' mısralarını bilmeyen yoktur. ama ötesi var çok ötesi...
insanca
kötülükten ne çıkar kardeşlerim
çekin ayaklarınızı yattığım topraktan
bırakın biz de nasibimizi alalım
insanca yaşamaktan
biz de biliriz şarap içmesini, kadın sevmesini
çekin ellerinizi yediğimiz ekmekten
bırakın biz de nasibimizi alalım
insanca ölmekten -
ötesi yok
aşk için yeryüzünde,uzaktan ötesi yok .
en uzun gecelere,şafaktan ötesi yok.
yaklaşanlar tanrıya, o gerçek aşıklardır,
nehirlerce denize varmaktan ötesi yok.
taş bir duvardır her gün dikilen karşımıza
en ulu ağaçlara, yapraktan ötesi yok.
elverir bunca keder, yeter bunca ayrılık
tutuşmuş bir dal için ocaktan ötesi yok
ne çıkar, bu son ateş isterse hiç sönmesin
yanan için,çöllerde sıcaktan ötesi yok .
elbette ömür biter, can gider ey sevgili
aşkı sende bulana,topraktan ötesi yok. -
yazdıkları ile beni derinden etkileyen, aşka dair nesirler adındaki muhteşem kitabın yazarı.
beni bunca saracak ne vardı?
kanıma girecek
gözbebeklerime oturacak
bir senfoni gibi kulaklarımdan eksilmeyecek
ne vardı?
hiç karşıma çıkmasaydın
bu kör olası gözler görmeseydi seni
ne vardı
güzelliğini hiç bilmeseydim
bir dua bellemeseydim adını
ne vardı bütün gece
gözlerimi tavana dikecek
seni düşünmeseydim -
milyon kere ayten siirini cok severim. herkesin bir ayten'i olmustur hayatinda.