1. Mitolojik anlatımına ve nietzsche'nin tanımına göre açıkladığım umudu bir de kendim yazmak istedim bu sabah.
    Yaşama içgüdüsüyle paralel bir yaşam umudu taşıyor insanlık. Yarın neler yaşayacağını bekleyerek, iyiyi umarak, iki gün sonra yola adımını atar atmaz korkunç bir kazada can vermeyeceğini, sevileceğini, başaracağını, akbilinde son bir basım kaldığını umarak. Küçük küçük, gizli ve sessizce, bir bakteri gibi vücudunda yaşar. Umuda tek bir bakış açısı sunmak pek yanlış olur elbette, ben de umuda iki yönlü bakmanızı öneriyorum. Bu bakteri sizi hasta edebilir, ister işkence deyin buna, ister hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir yanma hissi. Umudun işkenceyi uzattığı olmuştur. Ama en umutsuz yaşam bile hala nefes almayı seçtiyse yarından bir umudu vardır, ölümün yaşamdan daha boş olacağı umudu. Umutsuzluk yüksüzlük gibi gelir insana acılarından ve işkencelerinden kanamayan yeri kalmadığında. Oysa Ölümü istemek de birnevi umuttur başlı başına. Ölümün hayattan daha güzel olacağı umudu, devam edebilecek bir varoluş daha olduğu, ya da sadece yok oluş umudu.
    Umut işkenceyi uzatır evet ama daha ağır işkencelerden de koruduğu olmuştur, farkli bir açıyla bakarsak. Uyku gibi, kısa süreli avunuş, annenin göğsünde uyuyakalma hissi. Acının ani bıçak saplama hissinden neonun kurşunlardan eğilerek kaçması gibi çeker alır insanı. "Belki" dir ve herkesin hayatının bir döneminde şükrettiği belkileri olmuştur.

    Olması da olmaması da koyan yegane hislerdendir.
    jole