• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
uyku - haruki murakami
"uyuyamıyorum.
tam on yedi gün oldu.
on yedi gündüz ve on yedi gece.
çok uzun bir zaman.
artık uykunun nasıl bir şey olduğunu bile tam olarak anımsayamıyorum…

gözlerimi kapatmayı denedim.
sonra uyumanın nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalıştım.
fakat orada yalnızca uykuya yer olmayan zifiri bir karanlık vardı.
bu, zihnimde ölümü çağrıştırdı. ölecek miyim acaba, diye geçirdim içimden. eğer bu şekilde ölüp gidersem, benim yaşamımın anlamı ne olacak?"

uykuları çalınmış bir kadının öyküsü…


  1. okuduğum ilk haruki murakami kitabı.
    ama kitabın sonu yok, neden kitabın sonu yok?
    o halde ben de kitapla ilgili düşüncelerimi yarım bıra
  2. uyuyamıyorum, tam 17 gün oldu, diye başlayan bir kitap. evli, çocuk sahibi, hemen her gün aynı şeyleri yapan bir kadının uykusuzlukla tanışması... bilincinin bedeninden ayrılışı, dünyanın sessizce ondan uzaklaşması. uyuyamaz hale gelmeden önceki kadınla sonrası arasındaki duygu farkları... bir kadeh, bir kadeh daha; brendi... evlenene kadar çok kitap okumuş, sonra o işi rafa kaldırmış. uykusuzluk gelince aniden, anna karenina’ya sarmış, bir kez bir kez daha okuyup duruyor. anna ve vronski’nin dans partisinde birbirlerine bakışları, aşka düşen kaderleri hakkında düşünüp duruyor. kocası onunla sevişmek istediğinde dahi bir an önce kitaba dönmek istiyor. tabii ki her murakami karakteri gibi o da spor yapıyor. kendine bakıyor. ama gel gör ki, uykusuzluk onu kendinden bile gizli gizli çikolata yemeye götürüyor. ailesine karşı görevlerini yapıyor ama bunlar onun varoluşuna etki etmiyor. sessiz bir rüzgâr gibi etrafından esip gidiyorlar. ama kadın uykusuzluk anında sanki varoluşunun şifrelerini çözüyor gibi, bu duruma sıkı sıkı sarılıyor.

    uyku, murakami’nin türkçeye çevrilerek yayımlanan ikinci öyküsü. ilk öyküsü “kurbağa kardeş tokyo’yu kurtarıyor”, radikal kitap tarafından hüseyin can erken çevirisiyle 2011’de iki bölüm halinde tefrika edilmişti. murakami, bu öyküyü “depremden sonra” başlığını koyduğu öykü derlemesine dahil etmişti. 1995 yılında yaşanan kobe depremi sonrasında yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak yazdığı öykülerinin bir derlemesiydi. ancak şimdi tanışacağımız uyku, türkçe yayımlanan bu ilk öyküsünün yer aldığı derlemenin devamında kaleme aldığı “tv people”a dahil ettiği uzun bir öykü. o yüzden, aslında aynı çizginin ürünü iki öykü olarak değerlendirilebilir.
  3. çok tatlı bir kitabevine gittim bugün kitaplara göz atarken uyku yu buldum oturup göz atayım dedim. baktım yarılamışım kitabı. kimse de ses etmemiş pardon elinizdeki kitap 35 lira ve siz bitirmek üzeresiniz diye.
    e dedim devam edeyim bari.. böylece tek nefes aralığı ile okudum kitabı.

    basit cümlelerle basit anlatımı var ama kaliteyi de hissettiriyor doğrusu. çok büyük bir şey beklememek gerekiyor uyuyamıyor ama neden uyuyamıyor ne oluyor ne bitiyor diye. yalın anlatımla sizi sarıyor.

    ayrıca çizimleri çok iyi. renk tonlamalarınaysa bayıldım.

    murakami kitapları için en büyük iç yangınım fiyatları. bu kitap ciltli ve kuşe kağıt basılı o yuzden 35 lira demişler. kitabevinde okuyamasam okuyamazdım sanırım. diğerleri de öyle. kitaba verilen paraya acınmaz ama 35 lira da koyuyor be...

    hiç ses çıkarmayan, gelip geçerken gülümseyip iyi okumalar dileyen süper tatlı kitabevi çalışanlarını da öpüyor sevgiyle kucaklıyorum
  4. orijinal adı nemuri olan öykü kitabı.

    kitapta kat menschik’in yaptığı müthiş illüstrasyonlar yer alıyor.

    herkesin ‘’eeee daha ne olsun’’ dediği, düzgün bir kocası, iyi bir çocuğu, ekonomik sıkıntı çekmeyen, üniversiteyi okuduğu halde çalışmayan bir ev kadınının mutlu olarak tanımlanan hayatının rutininden bunalışı ve aslında kendisinin yokolduğu, hiçleştiği ve tükendiği bu yaşamdan kurtulma çabaları, varoluş çabalarını anlatıyor.

    evlenmeden önceki zevkleri, hobileri, uğraşlarından eser kalmamış, kapana kısılmış, kısır döngü içine dönenip duran nice kadından biri.

    yeniden var olması ve bu girdabın içinde kendini bulması için tek zamanı var. uykudaki zamanlar.

    haruki murakami kitaplarında alışık olduğumuz üzere yine son yok öyküde. öyle havada kalıyor. hatta bu öyküde bunu daha fazla yapmış gibi.

    "bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır"