1. old town'u gördüğünüzde çok etkileyen ama aslında biraz çakma bir şehirdir kendisi. çünkü malesef savaşlar sebebi ile bir ruslar bir almanlar derken şehir tamamen yıkılmış. hani yetmemis hasar görüp kalanları da yakıp yıkmışlar. son 60 sene içerisinde özüne sadık kalarak yeniden inşa edilmiş. ama yenilemeyi iyi yaptıklarını söylemek lazım. zira bilmeyen bir insanı kolayca ikna edebilecek bir görüntüye sahip. burası yerine eski başkent krakow'a gitmek çok daha mantıklı bir hareket olur.

    ama asıl değineceğim kısım yemekler. bize mi denk geldi bilmiyorum ama ben böyle porsiyon açıkçası görmedim. tatlısına kadar her şey en az 2 kişiye yetecek büyüklükte geliyor. bazı yemekleri, özellikle balık içerikli olanlar açıkçası benim damak zevkime pek hitap etmedi ki çok da severim. ama av yemekleri - ördek vs - muhteşem lezzetli. doğu avrupa kültürüne uygun olarak genelde tatlı yan ürünler ile servis ediyorlar ve gerçekten çok lezzetli. ayrıca dumblinge benzeyen domuz eti ile doldurdukları bir yemekleri daha mevcut. eğer yiyorsanız kesinlikle denememezlik etmeyin.

    bir de votkası meşhur tabi, bir sürü çeşidi var ama ağır bir içki olduğu için alışkın olmayan bünyelerde garip etkiler oluşturabilir, o sebeple fikir sahibi olacak kadar tüketemedim.

    1-2 gün için güzel bir şehir.
  2. erasmus için gittiğim şehir...
  3. tam bir düzen şehri. şehir merkezi dışında kalan banliyölerinde durum nasıldır, tekinsiz semtleri var mıdır çok bilemiyorum ancak old town bölgesi (stare miasto) güzelce korunmuş, daha doğrusu aslını yaşatır şekilde restore edilebilmiş. onun dışında kalan merkezdeki yeni şehir bölgesi ise şehir yıkılıp sıfırdan yapıldığı için gelecekte doğacak altyapı ihtiyaçları düşünülerek inşa edilmiş; yollar geniş, kentleşme düzenli, ulaşım ağları iyi, rahat nefes alabilmek için bolca yeşil alan mevcut. zaten duyduğum kadarıyla avrupa'nın en yeşil başkentlerinden bir tanesiymiş. ben söyleyenlerin yalancısıyım ancak 200 küsur metrelik kültür ve bilim sarayı'nın seyir terasına çıkarsanız, şehri çepeçevre saran yemyeşil ormanları görüp bu iddiaya ikna olabilirsiniz. çekebildiklerimden: 1 2

    bunun yanında lazienki park adında, şehrin orta yerinde çok büyükçe bir şehir parkı var. şehirde hiçbir aktiviteye denk gelinmese dahi burada sabahtan akşama kadar gezip -müzesi de var- iyi bir gün geçirmek mümkün. yine yukarıda bahsettiğim "zorunlu" düzenli kentleşmenin bir sonucu burası da, nitekim avrupa'da bu denli büyük bir şehir parkını şehrin orta yerinde bulabilmek zor olsa gerek.

    yalnız ağzı burnu kapatmadan idrar kokusuna dayanabilmenin mümkün olmadığı bir merkez tren istasyonu vardı vaktiyle, birtakım inşaatlar sürüyordu ama tam şehrin göbeğinde ve yer altında olduğu için bitecek gibi değildi. -hala aynı durumdaysa elbet- varşova'da o "geri kalmış doğu avrupa" olgusunu hissedeceğiniz bir yer varsa orasıdır. onun dışında gayet de batılı ilham kaynaklarına ayak uyduran bir avrupa şehri bana kalırsa.
  4. sanildigi gibi ucuz bir sehir degildir. ucuzluk kriterinizi ne uzerinden gerceklestirdiginiz ile de alakali olabilir. sayet bana ucuz gelen tek sey alkol.