1. avusturyalı olmasina karşın, almanlar bu besteciyi alman olarak kabul ederler. aynı almanlar hitler'i de avusturya'ya itelemeye çalışır.

    nefis besteler yapmıştır. melodisi zengin, armonisi güçlü yapıtlar üretmiştir. zaten döneminin en üretken bestecilerinden biridir. dinleyin, küçük yaştaki çocuklara özellikle dinletin.
  2. senfonilerinden sadece iki tanesi minör tondadir. bunlardan 25. senfoni küçük sol minör, 40. senfoni ise büyük sol minör olarak da bilinir.
  3. 18. yy da yaşamış klasik müziğin düayeni 700 küsür eser icraa etmiştir. avusturyalı besteci 35 yaşında zehirlenerek ölmüştür.
  4. tonalitenin esiri, özgün müzik yaptığına inanmadığım sanatçı. tonalitenin ne olduğunu öğrendiğim an hepsinden soğudum. bunlar özgün müzikler değiller, doğaçlama değiller.
  5. müzisyenlik becerilerinden şüphe etmediğim ancak ruhuna dair derin şüpheler taşıdığım insan. laboratuvar bestecisi diyorum kendisine ben. çocukça ve basit melodileri laboratuvar kusursuzluğunda matematiğe dönüştürüveriyor. organiklikten uzak, insana yabancı... yazdığı operalar sanki insanlar söylesin diye değil de enstrümanlar çalsın diye yazılmış. insana enstrüman muamelesi yapma, sesi mekanikleştirme çabası var yoğun şekilde.

    evet, mekanik anlamda bakarsak epey zorlayıcı partiler yazıyor ancak camiada sıklıkla dile getirildiği gibi okul olarak falan görmüyorum kendisini. müzikte duyguyu yadsıyamayız, değil mi? insanlar duygularını kadans yaparak anlatmamalı. keskin partilerin içine sıkışmış minik minik ifadeler can vermemeli müziğe.

    belki de bütün bu sığlık, çoğu eserini çocuk yaşta yazmasından kaynaklanıyordur. bir de tam barok ile klasik arası bir geçiş dönemine denk gelince... klasiğe yaklaştıkça güzel işler çıkarmaya başlamış bak; belki olgunluk, belki akım... ben olgunlaşmanın daha büyük etki sahibi olduğunu düşünüyorum, zira requiem tüylerimi diken diken eder her defasında. ama onda da antonio salieri'nin büyük oranda parmağının olduğu rivayet edilir.