• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.79)
yaban - yakup kadri karaosmanoğlu
kendi dönemi içindeki gerçekçilik anlayışına uygun olarak yazılmış olan yaban'da yakup kadri, ı. dünya savaşı'nın bitimiyle birlikte sakarya savaşı'nın sonuna kadar olan sürede bir anadolu köyünde, köylüleri, köyün durumunu, milli mücadeleye ilişkin tavırlarını bir aydının gözüyle verir. yaban için "bu eser benliğimin çok derinliklerinden adeta kendi kendine sökülüp, koparak gelmiş bir şeydir" diyen yazar, bu romanda ortaya koyduğu birçok soruna daha sonra yazacağı ankara'da cevap bulmaya çalışacaktır.


  1. okuduğum en iyi kitaplardan biridir. gözlemler ve aktarım, ülke sınırları içinde galaksiler kadar ayrışan fikir ayrılıkları. okurken kendimi o köyde o insanların içinde hissetmiştim
  2. okuduğum ama okurken değil de yıllar sonra inanılmaz etkilendiğim kendini 'aydın' olarak tanımlayan/etiketleyen insanların okumadan insan içine karışmamasını düşündüğüm efsane kitap. o kara cahillik ne güzel anlatılmış.
  3. dönemini gayet iyi yansıtan, dili, anlatımı başarılı kitaptır.

    fakat, ben bu kitabı lisede zorla okuduğum için ne yazık ki yazarını da kitabı da hiç sevemedim...

    hatta el yazısı ile özetini çıkarmıştım ve hocamız bunun bir bir nisan şakası olduğunu söylemişti.

    bu durumda nasıl seveyim bu eseri bende böyle bir travma yaratmışken...
  4. kurtuluş savaşı döneminde; istanbul'un işgal edilmesi ve kendi içsel bulantısı nedeniyle, 30'lu yaşlarında, gölgesi ve biraz parasından başka hiçbir şeyi olmadan anadolu'nun ortasında bir köyde yaşamaya karar veren entelektüel diyebileceğimiz birinin hikayesini anlatan, kısa, bir günde okuyabileceğiniz roman.

    üslubu ve gerçekçi anlatımı ile başından sonuna saran bir kitap. köylülere karşı acımasız yergiler içerdiği doğrudur ama bu yergi kaynağının nedenselliğini kendinde bulan baş karakter de bir o kadar etkileyicidir. neticede, benim için anlamlı olan kusursuz nitelikleriyle bir karakterin düşünceleri değil. bu bir tarih kitabı ya da tek doğru yolun kendisininki olduğunu iddia eden ideolojik bir kitap değil.

    bu yönüyle, hataları, kusuru ve bana göre yanlışları olan sevebileceğim bir karakterin bana olan etkisi daha güçlü olur. hiçbir zaman mükemmel olamayacak ve kendi mütevazı ideallerime dahi ulaşıp ulaşamama sorunsalını taptaze tutarken bu tip karakterle yapabileceğim empati çok daha anlamlı. mesela karakterin yer yer cinsiyetçi bir tutumu hissediliyor bu beni rahatsız etti ama karakterle bütünleşti.

    anakronizme düşmeden günümüze dair anlamlı, etkileyici izdüşümleri bulabildim. şu da var kitabı çok geç okudum. çok geç okudum derken bir 10 sene önce okuyabilir bugüne yakın anlamlandırma da bulunabilirdim. ancak, bu kitap malum olduğu üzere ilkokulda türkçe öğretmenleri tarafından sıkça "özeti" istenen bir ödev olduğundan o "ben farklıyım" ama afiliyle yeterince önyargılıydım. hala, bu kitapla yazarın sunmak istediğini her yönüyle ilkokul/ortaokul ^:malum sürekli bir güncelleme^ çocuğunun anlamlandıramayacağını düşünüyorum ama daha erken okumalıydım.

    hiç okumadıysanız okumanızı, ilkokulda okuduysanız şimdi bir daha okumanızı tavsiye ediyorum.
  5. bir sahnede ahmet celal kafasını ellerinin arasına alır ve düşünür. oysa birinci dünya savaşı'nda kolunu kaybetmiştir. yani ahmet celal'in elleri yoktur; eli vardır. yakup kadri bu durumu unutmuş ve romanda büyük bir teknik hata yapmıştır.