1. karl marx'a göre yabancılaşma, kapitalist düzende üretenin ve aynı zamanda tüketenin faaliyetleri kapsamında, bu faaliyetlerin ilerleyişinde ve sonucunda sosyo-psikolojik çıkarımlar yardımıyla ulaşılan toplumsal bir sorundur.

    şöyle ki emek sarfeden bir işçi, yaptığı işinde karşılaştığı hiyerarşik ayrımcılıklar, insan kayırma, ötekileştirme, emeğinin karşılığını alamama gibi etmenler sonucunda marx'a göre işçi, işinde yabancılaşmaya başlar. yaptığı iş artık o işçi için herhangi bir anlam ifade etmeyen ama yapılması gerekenden öteye gidemeyip hem işine hem toplumsal yapıya yabancılaşmasını doğurur.

    diğer yandan işçiyi alt sınıf bazında değerlendirirsek de kendi emeğini sarfederek ürettiği ürünü satın alamaması gibi bir durum da işçi için yabancılaşmanın bir sebebidir. bu açıdan marx, toplumsal yabancılaşmanın çözümünü sınıfsız bir toplumda görür. çünkü yabancılaşma bir ötekileştirmenin ürünüdür ve sınıflı bir toplumda insanlar kademelere ayrıldığından bu yabancılaşma kaçınılmazdır.

    edit: daha sonra ekleme yapacağım.
  2. ait olamama hissi. "burada ne işim var", "bu insanların içinde ne arıyorum"larla başlayan soruları, "kimim ben" gibi kimlik sorgulamasına yol açan sorular takip eder. nihayetinde kendi içinize doğru yapacağınız bir yolculuğun başlangıcıdır.
  3. sosyo-psikolojik anlamıyla ilintili olarak ayrıca kapitalist birikim biçimiyle ortaya çıkan bir durum.

    üretimde emeğin, üretim sürecinden koparılarak ürettiğine yabancılaşması durumudur.

    basit bir örnek üzerinden izah edilecek olursa;

    bir zanaatkar olan terzi, üretmek için gereken malzemeleri (kumaş, iplik, makas, dikiş malzemeleri vb.) kullanarak kafasında oluşturduğu tasarı ya da sipariş edilene göre bir pantolon üretir. bu pantolunun nasıl olacağından, nasıl yapılacağına değin terzi üretim sürecinin içindedir. ürünü salt kendi emeğiyle ortaya çıkmıştır. bunun doyumunu yaşar. kullanım/değişim değerini kendi yaratır.

    bir de parçabaşı üretim yapılan bir fabrikada üretilen pantolonu ele alalım. pantolonun üretimi onlarca hatta yüzlerce birbirinden bağımsız ama birbirine muhtaç küçük işlere ayrılmıştır.

    düğmeyi diken, kesimi yapan, kumaşı seçen, marka basan vb. bir çok küçük iş her birinin başında da artık zanaatkar ol(a)mayan, tek başına üretebilme yetisi ve araçları elinden alınmış işçiler vardır.

    sadece düğmeyi makine yardımıyla dikebilen işçi, ürün olarak ortaya çıkan bir pantolonun üretimi sürecindeki yüzlerce parçadan birisidir. artık, ürünün bütünü ile yaptığı işi özdeşleştiremez, emeğine ve tüm sürece yabancılaşır. sadece göreli/mutlak artık değeri arttırabilme aracına dönüşür.
    ozee
  4. modernleşme, kapitalizm, teknoloji bir araya gelince bireylerin kendine bile vakit ayıramaması durumunu ifade ediyor. bir çeşit soyutlanma hali, boşuboşunalık. hayatı ve olanları anlamladıramama sonucunda kendinden uzaklaşma, yalnızlaşma, topluma dahil olmakta sıkıntı yaşama durumu. insanların köleleştirilmesiyle doğrudan ilintili. bugün toplumun bir kesimi (zenginler, yöneticiler vs) sürekli insanlara köleliği sevdirmeye, olmazsa zorlamaya çabalıyor. bir kısım azınlık ise buna karşı gelmeye çabalıyor kendince. büyük çoğunluk yabancılaşma eşiğine gelmemek için mutlu kölelik olayını içselleştiriyor.

    bu şartlar altında baş edemeyeceği güçler karşısında yabancılaşma boyutunda soyut ve mutsuz bir hayat ile köleliğin verdiği nimetlere kanaat getirerek az buçuk mutlu bir yaşam sürme arasında gidilip geliniyor.

    en merak ettiğim husus şu; doymak bilmemek nasıl bir ruh hali? mal mülk arsalar, yatlar, katlar, villalar, yalılar, sülalesine yetecek mevduat hesapları, bırakacağı milyarlık miraslar tüm bunlara sahip olma arzusu ve paylaşmamaya meyil etmek hali nedir? nasıl bir tür lüks bir hayattan sonra depolama biriktirme kendi soyuna bırakma hevesiyle yaşar. bunun boşunalığı çok net değil mi?
    abi
  5. en iyi camus'dan dinlenir. bir de john gardner- grendel' dan. dışlanmak organizmanın işine yaramayan parçaları sistemden atmasıdır. bu sebepten dışlanmak dışkılanmaktır.
  6. kendine yabancılaşma diye bir duygu durumu oluşmaya başladı son zamanlarda. oluşmak diyorum çünkü bu ve bunun gibi kavramları modern yaşamın defoları şeklinde değerlendiren ciddi bir kesim mevcut.
    one