1. tuvalete girdiğinde kapıyı kapatmak zorunda değilsin.

    en büyük avantajı bu bence evet.
  2. bileklik takmaya çalışmaktan başka bir sıkıntısını yaşamadım. arkadaş o klipsini halkaya geçirmeye çalışırken kendi kuyruğunu kovalayan köpek gibi dönüyor bileğimin etrafında.
  3. kamp kurmaya, dağın başına gittiğimde sıkılmıyorum bu durumdan. çeşit çeşit hayvanların, böceklerin çıkardığı sesler bir nebze yalnız olmadığımı farkettirse de, insan doğada yalnızdır lan işte. ötesi yok. keyif verir insana ama bu yalnızlık. sıkılmazsınız, şehirde yalnız kaldığınız anlardaki gibi. mesela, ay bulutların ardından bir anda çıkıp ormanın hızla aydınlanışına tanık olduktan sonra "ne şanslı bir insanmışım" dersiniz. müthiş heyecan verir bu görüntü. sincaplar mesela. güzel hayvanlardır. böyle bir hayvanı görmek mutlu eder insanı. "yalnızım ama mutluyum lan" dersiniz.

    şehirdeki yalnızlık çok yıpratır insanı. ben hiç duymadım evin içinde veya dışındayken "ben yalnızlıktan sıkılmıyorum" diyen insanı. varsa da böyle diyen, kendini kandırsın. evde yalnız kaldığım günlerimde mutfakta otururken bir an gelmişti ve şunları kağıda dökmüştüm:

    ve adam durgunluktan bıkmıştı
    buzdolabına baktı
    sonra çalmayan bozuk radyosuna
    "konuşun biraz be" dedi
    cevap vermedi hiçbiri
    adam umutsuzca başını sandalyeye çevirdi
    "konuş" dedi
    "birşeyler anlat"
    cevap gelmiyordu çağrılarına
    "nasıl bir yalnızlık bu" dedim adam
    "şimdi şu pencereden atlayacağım birazdan"
    tam pencereye gitmek için doğrulmuştu ki
    pencere konuştu bunun üzerine
    çok şaşırmıştı adam
    "biz seni dinliyoruz hiç yoktan"
    "başka kim dinliyor seni böyle konuşmanı durdurmadan"
    adam hakvermişti
    koştu pencerenin boynuna sarıldı
  4. yıllardır aklımdan geçirdiğim.
    bazen çok bencilce bir düşünce olduğu vehmine kapılıp,suçluluk duyarak,bazen de bu suçluluktan kurtulup belkide gerçekten mutlu olacaksın,neden olmasın değerlendirmeleriyle kendi içimde çatıştığım düşünce..
  5. "yalnız yaşayan insanların kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." demiş oğuz atay. (korkuyu beklerken)

    hüzünleri de kendi içinde başlar. biter mi... bilemedim.
  6. yalnız ve yaşamak kelimelerinin biraraya gelmesi oldum olası beni şaşırtır.
    hem yalnızken hem nasıl yaşar insan?

    bence yalnızlık, insanın yaşamayı durdurmasıdır. öyle ya zaman dediğin şey ışık.
    e yaşamak dediğin şey zamanın akması. işığın olmadığı yalnızlıkta nasıl yaşıyor o halde insan?

    bence attila ilhan.

    "bu gece dağ başları kadar yalnızım"
  7. bunu gerektirir.
    edit: evinizin hanımı bir de japonca konuşuyor ki sorma gitsin.
  8. bugün kiraya zam yaptılar, tam 1 yıl olmuş yalnız yaşamaya başlayalı. taşındığım gün saksılar ve toprak almıştım, oradan buradan kopardığım çiçekleri ekmiştim, hepsi kocaman olmuşlar. evdeki eşyaların yarısı evliliğimden kalma, atmamışım hala hiçbirini, eskimeye bile başlamışlar. doğalgazı hala açtırmamışım, ilk taşındığımda 40 lira elektrik geliyordu, 75 lira olmuş. 10 lira civarında gelen su 20 lira civarlarına çıktı. bu eve taşındım taşınalı 50'den fazla kitap bitirmişim, 200'den fazla film izlemişim. ocağım hala yok, ateşte bir şeyler pişirmenin ne olduğunu unuttum galiba. 1 tane beta balığım vardı, hala ölmedi çok şükür. ilk taşındığım gün bu evde kalacağım kesinleşsin kedi sahipleneceğim demiştim, 1 yıl geçmiş, hala kedi sahiplenmemişim.

    ilk taşındığımda 2 tane tablo, bir tane de asmalık ahşap kütüğe işlemeli geyik almıştım. yanında da 1 paket çift taraflı bant. tabloları duvara yapıştırınca bant kalmamıştı, kütüğü de kenara koymuştum bir çıktığımda bant alır yapıştırırım diye, hala koyduğum köşede duruyor bir de yatak odasında yerde duran üçlü prizi duvara monteleyecektim, kablo tutan çivili aparatlardan bile almıştım, hala yerde duruyor.

    ilk duş aldığımda evin banyosu otel banyosu gibi kokuyordu, çok hoşuma gidiyordu. umarım bu koku gitmez demiştim, hala gitmedi, mutluyum.

    arkadaşlarıma dışarıda içilecek yer yok bu şehirde istediğiniz zaman gelebilirsiniz demiştim. son iki haftada 10 kez benim evde toplanmışız, hiçbirinde de içmek için değil.

    en güzel tarafı da ne biliyor musunuz, bunların hepsini tek başıma yapıyorum ve kimseye karşı bir sorumluluğum yok. fark etmemiştim bile bunları ama başlığı görünce birden her şey gözümün önüne geldi. ev dağınık olduğu zaman rahatsız olan bir insanım ama istediğim zaman dağınık bırakabiliyorum. genele her şeyi kapatıp, sessizce yatağımda uyumayı seven bir insanım ama istediğim zaman, televizyonu, bilgisayarı, ışıkları açık bırakıp uyuyakalabiliyorum.

    canım istediğinde evde sigara içmeyi yasaklıyorum 1 ay içmiyorum ama şu an elimde sigarayla bu yazıyı yazabiliyorum.

    yalnız yaşamayın, bir daha asla geri dönüşü olmuyor alışınca.

    ya da yalnız yaşadığınızda ki gibi rahat edebileceğiniz insanlarla yaşayın, sürekli sizden bir şey bekleyenlerlerle değil.

    tabi böyle bir şey mümkünse.

    özellikle benim gibi cehennemden kaçıp böyle bir hayata kavuştuysanız, bir daha asla evinizde adınızı bir şey yaptırmak için, bir şey istemek için seslenen bir insana daha dayanamazsınız.
    isk