1. üzerine domates sosu dökülen gömleği kuru temizlemeciye vermek için evden çıkmadan önce diğer gömlekleri de vereyim bari diye düşünülüp çamaşırlar bi poşete doldurulup kuru temizlemeciye gidilir, gömlekler teslim edilir.
    yolda farkedilir ki temiz gömlekler bile kuru temizlemeciye verilmişken üzerine domates sosu dökülmüş olan gömlek üzerinizdedir.
  2. hakli bir nedenden huylandım. ellerime bol bol saf etil alkol döküp, bir güzel ovuşturdum. sonra kapının önüne çıktım, sigaramı dudaklarımın arasına yerleştirdim. bir elimle siperlik yaptığım çakmağı diğer elimle yaktım.

    söndürmek için canhıraş kollarımı sallarken ellerim meşale gibiydiler. pek canım yanmadı.
  3. akşamdan kalınan bir ofis sabahında koltuğa oturunca emniyet kemeri aramışlığım var. üstüne üstlük kemeri çalmışlar diye panik olmuştum. koltuğun etrafında kuyruğunu kovalayan köpekler gibi döne döne kemer aradım.
    dede
  4. az önce ekran görüntüsü alırken görünmesini istemediğim yeri parmağımla kapattım. işe yaramıyormuş...
    keşke öyle bir özellik olsa, bunu ilgili kişilerle paylaşmalıyım.
  5. komşumuz aşure dağıtırken sağolsun bizim kapımızıda çalmış,bütün tepsiyi almaya çalışmam ve onun tepsiyi geri çekmeye çalışması.neyse ki 10 saniye sonra durumu anlayıp özür diledim ve bir tabak aldım.
  6. yanlış tuvalete girdim. bir de üstüne çığlık attım. yine de göz göze geldiğimizde işini halletmekte olan beyefendi pisuvara gömüldüğü için kendimi şanslı sayıyorum.
    o panikle erkek mescidine girmem de ilginçti. çok şükür kadın mescidine de girdikten sonra tuvaleti bulabildim.

    *bugün de yanlış minibüse bindim. aklım başımda değil de bu aralar nerelerde hiç bilmiyorum...
  7. geçen fırına doldurulmuş patates atıp pisireyim dedim. size de tavsiye ederim, yağsız olunca daha sağlıklı.

    neyse daha öncesinde patatesleri firina atıp fırını çalıştırmayı unutmuslugum var, fırının fişini takmayı unutmuslugum var, patatesleri fırında unutup yakmisligim var. bu yüzden fişe, süreye falan dikkat ederek patatesleri tepsiye koydum geçtim bilgisayar başına. yaklaşık 20 dk sonra fırın zili çaldı, kalktım baktım, fırın boş. patatesler tezgahın üstünde duruyor. gerçi bunlar benim için sıradan şeyler.

    bir sefer kuzen börek yapmıştı, tarifini istedim. böyle kaymaklı, mantarlı, sosisli falan sigara böreği gibi bir şey. yufkaya malzemeleri koyup rulo haline getirdikten sonra kaymaklı yumurta karışımına buluyorsun. sonra da tepsiye. bir tepsi böreği hazırladım bu şekilde. sonra gözüm tezgahın üst tarafına takıldı. mantar mi sosis mi ne orada unutulmuş. sardigim börekleri tek tek açıp dışarda unuttuğum malzemeyi koyup tekrar sardım.

    yine bir yemek olayı: bir gün yemek bahsi oldu, arkadaş dedi ki kremalı sebzeli makarna yapsana çok güzel oluyor. bunu diyen de ciddi zengin biri. dışarda buluşup yemek yiyeceğimiz zaman biz köfte, kebap alırken bu hıyar makarna istiyordu ki makarna kebaptan pahalı. neyse bu kremalı makarna al deyince ben de gittim marketten krem şanti aldım, önce rondoda cirptim sonra da makarnaya nova ettim. ulan yiyorum, bildiğin şekerli. "ulan bu zenginler ne zevksiz, şu yemek yenir mi!?" diye söylene söylene yedim makarnayı. aradan epey zaman geçti, olayı birkaç kaşık arkadaşa anlattım da yaptığım mallığı uzun uzun izah ettiler.

    sen bağcılarli adamsın, senin neyine kremalı makarna yapmak?

    yine de şimdi anlatacağım olayın yanında bunlar devede kulak kalır sevgili arkadaşlar.

    ofis arkadaşım izne çıkarken çiçeklerini bana emanet eder. ben de arkadaşın hışmına uğramamak için özenle sularim tüm çiçekleri. kaktüs, menekşe, adını bilmediğim agacimsi bir bitki ve iki tane aloe vera...

    bu çiçek emanetciligi 4-5 senedir devam ediyor ama bir yıldan fazla zamandır arkadaşım doğum izninde olduğundan bu süre zarfında çiçeklerle tamamen ben ilgilendim. geçen yine sularken kendi kendime dedim ki "ulan ne güzel baktım çiçeklere hicbiri solmadi." tam bu esnada elimi meneksenin yapraklarına attım. evet, yapay cicekmis.

    insan bir saniye, bir dakika dalgın olur da 5 sene hiç mi uyanmaz?
  8. gece geç saatte sevgiliye atılacak mesajı google arama çubuğuna yazmak, cevap gelmeyince sevgiliye kızmak, sonra geçmişte aramayı görmek, utanmak, kızarmak, bozarmak..
    sonra gönlünü aldım^:swh^
  9. zilli sınav denen illette her soruya 20 sn. gibi bir süre verilir ve siz sorular için masadan masaya koşturursunuz.

    tarihin en zor zillilerinden birine girdiğimiz 4. komite sınavında bayağı bi' rezilim. sınavım korkunç geçiyor. elim ayağıma dolanmış filan, böyle şaşkınlıktan kadavranın üzerinde filan yazmaya çalışıyorum..

    neyse, artık sonlara doğru gelmişim. kan ter içindeyim de, hala bi' umudum var. yeni gelen soruda ise kocaman bi' maket var. devasa, yuvarlak bir şey.
    bu koca maketi hırçınca kavçaklamamla, kafamda dünyanın en panik teorileri çarpışmaya başlıyor. ' ne ya bu' diyorum kendimce. hayatımda görmemişim böyle bir şey.

    bi' 5-6 sn. böyle düşündükten sonra, yok olmayacak diyorum. kaybedeceğim her soruya deli gibi muhtacım ve sonunda dayanamayarak, nereden estiyse, baş diyorum bu. tabii tabii, kafa bu hatta burnu filan var..

    ama o burnun yanında milimetrik kaslar da var tabii. parmak hesabıyla ölçülebilen kaslar. şöyle burnun hemen yanına bi' parmağını koyarsan labii süperioru bulursun, bize öyle öğrettiler.

    hiçbir şekilde burun diye tanımladığım cismin yanına bi' parmağımı sıkıştıramıyorum ve sonunda hışımla asistana dönerek soruyorum, koca maketi kucaklamkşım filan: ' ben bu burna parmağı sığdıramadım. o yüzden zygomaticus minör yazıcam.. '

    asistan hayatımda gördüğüm en dumur yüz ifadesiyle yanıma koşuyor. arkada birkaç başka asistan hem kızarmış, hem de gülmemek için yırtınıyor. wtf, anlayamıyorum neler döndüğünü.

    asistan elimden maketi alıp arkadaki koca penisi gösterene değin.

    kası hatırlıyorum tabii de, o sıra zil çalıyor.
    zırzırzır filan diye. direkt cehenneme atılacağım sanıyorum.
    yani direkt cehenneme filan atılsam daha iyi, değil mi!?
  10. çok aç olduğum bir anda, iki arkadaş^:ki biri kimya mühendisliği öğrencisi idi^bana lavabo açıcı tanelerinden bir iki tanesini "patlayan şeker aldık yer misin?" diye uzatmış, ben de bakmadan hüpletmiştim. ilk bir iki saniye hakkaten de patlayan şeker gibi mübarek. o panikle bir de üzerine su içmiştim...bugün markette jel formunu gördüm, gözlerim doldu...
    mesut