1. sabah,annenin sesiyle değil de öğretmeninin "kalkın kahvaltıda sosisim varr" demesiyle uyanmaktır
  2. çok süper anılar ve çok süper arkadaşlıklar dışında insanın en zor zamanlarının geçtiği yerdir bana göre. en ağır yenilgiler, en büyük pişmanlıklar, en kötü yalnızlıklar burada yaşanmıştır. hatta ilk aşklar da burada yaşanmıştır. sevgili için ilk gözyaşları tam da buradaki demir ranzanın üzerinde, devletin verdiği kahverengi battaniyenin altında dökülmüştür. benim için, olgunlaştığımı hissettiğim yerdir. kapısından ilk kez girdiğin zamanki o çocuksu umut, o insanlığa ve kendine karşı hissettiğin uçsuz bucaksız sevgi, güven ; 4 yılın sonunda eski yerinde durmaz.
  3. çocukluk dönemlerinde yatılı okumuş olan arkadaşlarımı gözlemleyerek edindiğim izlenimlere göre; gerçekten karakterleri güçlü oluyor.
    kendilerini ifade ediş biçimleri, istekleri net.
    hata yaptıkları zaman sorunu çözmek için üzerine yürüyüp, özür dileyebiliyorlar. aynı şekilde kendilerine haksızlık yapıldığında, şımarıklık yapmadan konuşup, özür bekliyorlar.
    bunu çocukluk zamanlarından beri, ayaklarının üzerine durmalarına bağlıyorum. ben halen annemin kuzusu gibi davranırken, çelik gibi sert iradeleri, mantıklı bir yapıları oluyor. sürekli taşındıklarından mı bilmem ama, birilerine kolay bağlanmıyor, bağlandıkları insanlarla arkadaşlıklarını ömür boyu sürdürüyorlar.
    düşmanlıkları da fena oluyor. serengeti'nin bozkırlarında bir başına yaşam sürdüklerinden, çok iyi gizlenip bir anda ümüğüzü sıkabilirler.
    o konuda da uyarmış olalım efem.