1. "yıl 1517: martin luther adında katolik bir din adamı, kendi kilisesini “protesto” ediyor ve şikâyetlerini madde madde yazarak wittenberg kilisesi’nin kapısına asıyor. söylediği, özetle, şu: gerçek hıristiyanlık bu değildir; kilise adamları kendilerini dünya nimetlerine kaptırdılar; dine ihanet içindeler. ve böylece tarihe “protestanlık” diye geçecek hareket başlıyor. “gerçek hıristiyanlık” arayışı...

    yıl yine 1517; bu kez kahire’deyiz. yavuz sultan selim şehri fethetmiş ve başını toprağa dayayarak ağlıyor. öyle ki, hammer, üç yüz yıl sonra ünlü eserinde, “osmanlı sultanlarının tarihinde buna benzer başka bir sofuluk örneği görülmemiştir” diyecektir. (paris, c. ıv; s. 347). selim, üç yıl önce iran seferinde kırk bin kadar alevi’yi kılıçtan geçirdikten sonra kahire’de “gerçek islam”ı bulmuş görünüyor. onun için ağlıyor.

    aslında bu eşzamanlı iki olayın hem benzer hem de farklı noktaları var. benzer noktalar şunlar: luther de, selim de “gerçek” bir din arayışı içindeler. dini duyguları güçlendirmek istiyorlar; daha sağlam temellere oturtmak istiyorlar inançlarını. ikisi de fanatik. farklılık, gerçek inancın araçlarında ortaya çıkıyor.

    luther, kilise’ye isyan halinde. halka, (mealen), “çıkarın allah’la aranızdan şu rahip denilen sahtekârları!” diye sesleniyor; “işte incil burada! kilise’nin emrettiği gibi latince’sini değil, onu anlayacağınız dilde, almanca okuyun! okuyun ve kendiniz yorumlayın.” matbaanın en çok incil ve protestan bildirileri bastığı bir dönem böyle başlıyor. marx’ın “rahipler laikleşirken, laikler de rahipleşiyordu” dediği dönem.

    selim’e gelince, o, kahire’de aradığını bulmuş görünüyor. halife el-mütevekkil’i istanbul’a getiriyor ve kendisini islam’ın kutsal şehirleri mekke ve medine’nin hizmetkârı (hadim-ül haremeyn el-muhteremeyn’i) ilan ediyor. halkın kur’an’ı aracısız ve türkçe okuması diye bir derdi de yok. zaten her fethettiği islam şehrinden yüzlerce ulema ve şuarayı istanbul’a taşıyor. kutsal metinleri okumak ve anlatmak, bu “seçkin”lerin görevi. kaldı ki kendisi de şair ve şiirlerini farsça yazıyor. işte farklar bunlar… ilerleyen yüzyıllarda sonuçları daha da netleşecek ve vahimleşecek olan farklar... sonunda batı’yla “efendi-köle” ilişkileri yaratacak olan farklar..."

    http://birgun.net/news/view/charlie-gercek-islam-ve-reform/12165
    mutlu
  2. sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
    herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
    sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
    yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur

    ayrıca bu dizelerde kendisine aittir.soldan sağa yukarıdan aşağı aynı dörtlük okunur
  3. bırakın türk tarihini, dünya tarihinin gördüğü en büyük katillerden biridir.
    kahve
  4. bölgeye hükmetmek ve cihangir olma niyetinde olan 2 bölge liderinden biridir. diğer lider ise safevi devletinin lideri şah ismail`dir. rivayete göre kendi aralarında geçen yazışmalarda, yavuz sultan selim mektuplarını farsça, şah ismail ise osmanlıca yazmıştır. diğer bir rivayete göre, yavuz derviş kılığında şah ismail`in sarayına girip, şah ismail ile satranç oynayıp kazanmıştır. oyun sonunda `şah mat` demiştir. bu galibiyetine ve son sözüne karşın şah ismail cok sinirlenmiş fakat yine de oyunun galibi olan dervişe cok değerli bir yüzük hediye etmiştir.
  5. muhabbeti geçmesi en muhtemel yerlerde , erkeklerin küpe takma mevzusuyla da sıkça anılan padişah.
  6. türk tarihinin en büyük kardeş kırgınında ( 23 ağustos 1514 çaldıran ) galip tarafın hükümdarı.

    osmanlı imparatorluğunun 9.hükümdarı. büyük kartal veya büyük türk olarak bilinen fatih sultan mehmet'in torunu.

    şair.

    merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
    giryemi füzun eşkımı hun etti felek
    şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
    beni bir gözleri ahuya zebun etti felek



    edit.ilk yazdığım şiiri 2.selim'e namı ile meşhur sarhoş selim'e aitmiş onu altta belirtiyorum. 1.selim'e ait şiiri ekliyor ve uyardığı için lafi dinlenmeyen insan'a teşekkür ediyorum.

    2.selim'in şiiri;

    biz bülbülü muhriki dem-i gülzarı firakız
    ateş kesilir geçse saba gülşenimizden

    cihanın gerçi nuş ettim yedi tastan zehrini
    velakin zehri katilden yine buldum meğer kahren

    benim şol dilberi râma habibi gülzarımdır.
    enisim, munisim, yarim azizim gam küsarımdır.

    edirnem, stanbulum kalanam bursam engürüm
    sinayılı kayseri rumun acaip şehriyarımdır

    semerkant ve horasanım rey ve şiraz ve bağdadım
    hucend ve belh ve tebrizim mısır tahtında varımdır.

    irakım hem sfahanım demeşkim, bosna pazarım
    benim çin ile maçinim cezirem siz varımdır.
  7. kuyucu murat’ların ki de bir tarih, celalîlerin ki de…

    "şelaleye
    düşmüştür
    zeytinin dali;
    celaliyim
    celalisin
    celali. "
    mutlu
  8. bunun bir de cami olanı var. fatih çarşambada. çocukluğumda yaz dönemleri gelir oralarda oynardım, çukurbostan o zamanlar dutluktu( harbiden incir ağaçları vardı, şimdi tesis olmuş) yavuz selim camiinin bir bir bahçesi vardır ki bana göre istanbul2un en güzel yeri orasıdır. ne zaman gitsem başka yere de istanbul'a dönsem ilk zamanlar orayı havasını suyunu özlerim. oradaki ortam hoşuma gider, çocukluğumun iyi anılarını hatırlatır. oradan bir haliç manzarası vardır ki sorma gitsin, sigara üstüne sigara yaktırır. bazen de vapurla haliç'ten geçerken derim acaba oradan burası nasıl görünüyor, çünkü yukarıdayken de ben vapura bakıyor oluyordum. felsefik bir boyutu va aslında için dün ben yukarıda caminin bahçesinden denizde yüzen vapura bakıyordum, bugün o vapurun içindeyim. he boğulmadık daha ama.
    abi
  9. ilginç ve heybetli ve gizemli ve duygulu ve hassas bir padişah diye hayal ediyorum.
    şirler pençe- i kahrımda olurken lerzan
    beni bir gözleri ahuya zebun etti felek!
    dizelerini yazmış ve şir pençesi denen hastalıktan vefat etmiş bence bu onu gizemli yapıyor.
    bir cariyenin yazdığı nota:
    derdi olan neylesin
    hemen derdin söylesin yazan ve cariye şu notu ekleyince :
    ya korkarsa neylesin
    hiç korkmasın söylesin notunu düşmesi
    onu duygulu ve hassas yapar.
    cariye cevap yazmış, heybetinden korksa bile, aşkından güç almış sanırım:
    seni seviyorum, yazmış.
    ölürken hasan can adlı veziri:
    devletlüm şimdi hakla beraber olma vaktidir dediğinde:
    sen bunca zaman bizi kimle bilirdin? diye cevap vermesi onu ölümden korkmayan bir heybetli yapmaz mı?
    ve leff ü neşr sanatının dünyada bir örneği daha yazılamayan bir örneğini yazması onu dahi bir şair yapar benim gözümde:
    sanma şahım herkesi sen sadıkane yar olur
    herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
    sadıkane belki ol bu alemde dildar olur
    yar olur ağyâr olur dildar olur serdar olur
    not: leff ü neşr sanatı söz simetrisi yapma sanatıdır. ve yavuz'un dizeleri orijinal ve benzersizdir.
  10. bütün seferlerini doğuya yapan tek padişah.
    ege