1. sakar ve dengesiz bir insan olarak sürekli gerçekleştirdiğim eylem. bir de diz kapaklarım kayık olunca tabi evde, okulda, sokakta kısacası yer-mekan ayırt etmeden her yerde düşebiliyorum. en kötüsü topluluk içinde olması tabi. ama dün parkta hayatımın en tatlı düşüşünü yaşadım.

    bir taraftan gördüğüm her köpeği sevip bir taraftan hızlı hızlı yürüyorum. hava güzel, park tıklım tıklım. birden ayağım küçük bir çukara takıldı bileğim döndü kendimi toparlamaya çalışırken çapraz taktığım çantam bacaklarıma takıldı bir iki adım sendeleyip ne olduğunu anlayamadan asfalta yapıştım. bi an hareketsiz kaldım sonra oturur pozisyona geldim. olayın şokuyla hasar kontrol yaparken yardımıma kim yetişti dersiniz? 2 dakika önce sevdiğim küçük siyah köpek. koşarak gelmiş. önce yanağımı sonra bacağımı yaladı, etrafımda turlar attı. hiç istifimi bozmadan yakalayıp güzel bi sarıldım teşekkür ettim. karşıdaki kızların bizi işaret ederek 'ayy ne kadar tatlı' dediklerini duyunca yavaşça kalkıp çantamdan yara bandı çıkarttım ve dizlerime yapıştırdım. köpekcik hala yanımdaydı. yanımda yürümeye devam etti ve oturduğum yere kadar beni bırakmayı da ihmal etmedi.

    köpeğin birden gelip yanağımı yaladığı an o kadar duygusaldı ki etraf kalabalık olmasaydı ağlayabilirdim belki de, hayvanlık ölmemiş...

    özlü söz: düşene bir tekme de siz atmayın, dil atın.

    not: içi fesat olanlar burayı derhal terk etsin.