• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (10.00)
yeşil papa - miguel angel asturias
toprakları, çaresizliklerinden ya da zorla ellerinden alınan köylüler ve yerliler, birleştirilerek büyük muz tarlaları hâline getirlmiş kendi eski arazilerinde, çok ağır sömürü şartları altında çalıştırılırken; yeşil papa da, güçsüz, örgütsüz, saf insanları sömürmekteki dehası sayesinde, büyük bir servet biriktirmektedir. peki, yeşil papa'ya karşı bir direniş mümkün müdür; mümkünse kimlerle, nasıl, ne zaman?..
muz hevenklerini tarlalardan vagonlara, vagonlardan gemilere yük hayvanları gibi sırtlarında taşıyan köylülerin çetin hayatı bir yanda, yeşil papa'nın zalimliği ve hükümetteki adamların alçaklığı diğer yanda… bu kavganın kazananı kim olacak sonunda?
yazar, edebiyat tarihçisi ve folklor araştırmacısı tahir alangu, asturias'ın bu büyük kavgayı anlatırken geliştirdiği özgün dilini şu sözlerle anlatıyor: "o, ele aldığı temalara ve yurdunun gerçeklerine uygun düşen, canlı, avrupa roman geleneğini aşan bir anlatım tekniğine ulaşmıştır. dünya romanında başka öncüleri de olan bu yeni ve güçlü roman anlayışında, gündelik gerçekleri, olağanüstü bir söz gücü ve canlı bir lirizmle aktaran, iklimin, tropikal bitkilerin, eski inançların, büyücülüğün, geleneklerin, kültür çatışmalarının, iktisadi savaşların birleşerek ortaya konduğu, okuyanları sarsan bir etkileme gücü var." (tanıtım bülteninden)


  1. celâl üster’in “yaşar kemal’in yakın akrabası” adlı yazısını okuduğumda kitaplığımdaki 1967 basımlı “yeşil papa”yı yeniden okumak istedim. celâl üster, “asturias, benim gözümde, ülkesinin ve söylencelerini özümseyip yaşadığı toplumun bağrından çağdaş romanlar yaratmasıyla yaşar kemal’in ‘yakın akrabası’ olmuştur hep” der. okumayı bitirdiğimde “yeşil papa” benim gözümde de sadece yaşar kemal’in akrabası değil, sömürülen, ezilen ve dışlanan bütün insanların akrabası olmuştu.

    “guatemala efsaneleri” ile adını duyuran asturias, muz üçlemesi’nin ikinci romanı olan “yeşil papa” ile romancılığın zirvesine çıktı. maya söylenceleriyle destansı ve şiirsel bir dil oluşturdu. bir muz şirketinin orta ve güney amerika’daki sömürüyü ve halkın bu sömürüye karşı direnişini büyülü gerçekçi bir söylemle aktarıyor.

    asturias, büyülü gerçekçiliği şöyle tanımlıyor, “küçük bir köyde yaşayan bir yerli ya da melez, kocaman bir kayanın bir insana ya da bir bulutun bir taşa dönüştüğü gördüğünü anlatabilir size. bu söylediği elle tutulur bir gerçeklik değilse de, doğaüstü güçleri nasıl kavradığını gösterir. o yüzden, buna edebi bir ad vermem gerekirse ‘büyülü gerçekçilik’ diyebilirim.” doğaüstü, mit ve masallarla yoğrulmuş ve modernite edilmiş bir anlatımdır “yeşil papa”. iskeletinde folklorik birikimin gücü vardır. gelenek ve gelecek köprüsünü kuran gerçeğe en yakın üsluptur. 1924-1930 yıllarında yapılan eleştirilerde bir akım olması gerektiği üzerinde tartışılmış olsa da, biri diğerinden üstün olmadığı, eşit bir yaklaşımla sıradan bir dünyanın yüceltilmiş halidir büyülü gerçekçilik. gerçeğin sorgulanmadığı modern sözlüğü geleneğidir.

    mekânın ve zamanın melezleştiği, zıtlıklardan oluşan alt yapısıyla düşünceyi aktarmada nesnel bakış açısı kullanır asturias. politik şeyleri eleştiren bir gerçeği verir “yeşil papa”. sömürgecilik dönemini anlatan ve “güç” olduğu sürece her zaman okunabilecek bir yapıttır. yeşil papa lakabı takılan geo maker thompson’un iki elinde de tabancası vardır. serveti için toprağı dahi kana ve ateşe boğacağını sık sık söyler thompson. “güçlülerin insanı ve toprağı bölüştükleri bir dünya manzarası”dır “yeşil papa”.

    nişanlısı mayari, “ellerim insan teriyle kirleneceğine terk ederim daha iyi” diyerek geçtiği yollarda, topraklarını vermemeleri için halkı uyararak gelinliğiyle beraber sulara karışır. halkın geleneğe sıkı sıkıya bağlı olduğu inançlar da sorgulanır. “ay kocaman doğacak. iktidara güç verecek, erkeklere de,” diyen kesim de vardır. bu kesim hayat koşullarının değiştirileceğine inandırılmış sistemin “düzgün” görünümlü kelimelerin içine yerleştirilerek sömürülmeye açık hale getirilen halktır. paranın otoriteyi doğurduğu topraklarda yaşamayı reddedenleri “altın mermi”lerle öldüreceklerdir.

    genç maker’in endişesi vardır. düşüncelerin genetik olduğuna inanır ve doğacak olan çocuklarının kalıtımsal fikirlerinden çekinir. “siyasi fikirler irsidir. ihtilalcılar birbirini böyle yaratır.”

    romanın ilerleyen sayfalarında mayari’nin terk etmesinden çok “taraf” değiştirip eylemi uyandırdığı için hakareti ve başına gelenleri hak ettiğini savunur maker. aydınlanma için ölen mayari de halkın temsilcisidir. haklılığın hukuka karşı konuk bay’ın otoray kazansında ölmesiyle kısa sürer. “bir fidan dikmek için bir ağacın kesilmesi gerektiği”ni ön gören sistemde iletişim araçları da nasibini almaktadır. gerçeklerden uzak, istenilen kıvamında verilen haberlerle doludur sayfalar. “olayların başka olayları gösterdiği aynalar. böyleydi gazeteler,” diyerek olaylar yaratmaktadır.

    aynı sistemin kucağından doğan her toprak için zihniyet değişmez, kemikleşmiştir artık. bu diktatörlüğe karşı gelen halkın direnişi güçlendiren de “aydınlanma”dır. maya kültürü içinde yeni bir gerçeklik yaratmıştır asturias. kısaca “yeşil papa” melezliğe tepki olarak doğmuştur.

    arada kalmış bir kültürün sentezi olarak çıkan “yeşil papa”, tazeliğini hiçbir zaman yitirmeyecek düşsel bir dünyadır.