1. akşam akşam ne yapsam acaba diye düşünüyordum, hatta annemle laflarken telefonda o olmaz bu, şunu boş ver... gibi kendi bildiği usulleri sıraladı yine bana.

    uzun yolculuklar öncesi yaparız genelde, artık ne sevilirse kolay yenecek bişeylerden. ev poğaçası ve köfte ekmek ilk aklıma gelen. rahmetli dedem de 17 ağustos marmara depremi' ne beni yolcu ederken memleketten, nereden bilecekti o günün ertesi sabahı kaosla uyanacağımızı. uzun gölün kenarından aldığı üzüm ve ekmek benim yolluğum olmuştu. hayatımda yediğim en güzel yemeklerden biridir işte o, 16 saat süren otobüs yolculuğunda bana eşlik etmişti.

    okula gidip gelirken de uzun tren yolculuklarımda annemle hazırlardık. şayet ben okuldan eve dönüyorsam daha gariban bir şekilde yola çıktığım da olmuyor değildi tabi. o tadı da şimdilerde yediklerimde bulamıyorum. zor bulunan neden kıymetli olmuştur, burada da düşüncesi bir muamma...

    şimdilerde her şeylerin hazır olduğu bir zamandayız, elimizin altında, zahmetsiz. ama her şeye rağmen ben yine de evde hazırlamayı seviyorum. zahmeti olsa da yolun, yolculuğun ummadık anlarda gelen açlıklarını bastırır.
  2. günlük hayatta yaptığıma ara öğünü yanında taşımak diyorum, yolluk diyemiyorum çünkü yolluk aklıma hep annemin teyzelerimin 1.5 saatlik tren yolculuğu için geceden saatlerce hazırlık yaptığı zamanları hatırlatır. yanımda elma taşımayı hatıralara saygımdan bu kelimeye yakıştıramıyorum.

    akıl işi miydi yaptıkları o zamanki kafamla bile sorgulardım. adapazarından gebzeye hadi en fazla haydarpaşaya gideceğiz poğaçalar sarmalar meyveler ve yanında ince belli çay bardağı bonusuyla 1 termos çay ! üstelik dönüş için de ayrı menü... o zaman kızardım ne yük ediyoruz alalım simit alalım meşrubat (o zaman trenlerde meşrubatçılar gezerdi)^:"çay gazoz kola ayran meşrubat içeeeeeennn" bağırışı hala aklımda...^ çocuk halimle bile elimde en az bir çanta- bir poşet olurdu yemek aşkına...

    bir de tabi trenin kalkış saatinden yarım saat önce garda olunur. masalı-4lü koltuklar kapılır ki yolluk iyice serilsin...

    geçenlerde trene bindim çok değil pendik-arifiye, hooop bitiyor. ama evde bişeyler hazırlayıp götürme gereği duydum, bir meyve fındık ve sandviç. sadece sandviçi yiyebildim kısacık yolda o ayrı... ama sanki çocukluğuma bir saygı duruşuydu o, teyzelerimi annemi bir nevi anmak, ben de size benzedim i yaşamaktı...

    yeni yeni anlıyorum aslında o zamanlar onlar da çocuklukları için aynı şeyi yapıyorlardı. aynı mesafenin çok uzun sürdüğü onların çocukluk zamanlarında köyden yemek taşırlarmış yanlarında... onlar da belki babalarını dedelerini anıyorlardı böyle...