1. dün on senelik arkadaşımla aynı mekandayız diye nasıl varlığımdan rahatsız ve huzursuz olduğunu izledim durdum. bir süre ufacık meydanda nereye gitse kovaladım onu. sebepsizce eğleniyordum bu tavrımdan dolayı. ama kapıdan her girişimde nasıl gözlerini kaçırdığını izledikçe işler değişti. meğer ben o gelmeyecek özrü beklemeyi de bırakmışım çoktan. artık karşılaşmasak daha iyi olurmuş.

    bugünse dünyanın en sıkıcı hangoverını yaşıyorum. insan o kadar içtik bari eve sallana sallana gelelim, bazı detayları iki gün sonra hatırlayıp gülelim falan istiyor. nasıl bir otokontrolse hepimiz "aa sarhoş oluyoruz galiba" dedikten sonra sonsuz bir ayılma geçirdik ve ben doğrudan baş ağrısı evresine terfi oldum. pervasızca içtiğimiz günler yavaş yavaş geride kalmaya başlıyor zannedersem.

    beynim zonklarken bir yandan da dünyayı kurtarıp hayatımdaki boşluğu doldurma projeleri üzerinde çalışıyorum.^:swh^
    okumadığım kitapları inceledim, olmadı çekmedi sayfalar beni içine. babamın bana verdiği çok eski bir fotoğraf makinesi vardı. ilgilenmiyorum diye sitem ediyordu. sağını solunu kurcaladım. nasıl çalıştığını anlamaya çalıştım. zaten bozukmuş da tek misyonu eve dekor olmakmış gibi bir his verdi, bıraktım. yıllarca sevmeye sevmeye çaldığım gitarımı elime aldım seneler sonra. tozlarını temizledim. notalarımı açtım. ve sıfır. gerçekten ilk kez eline gitar almış insandan farkım yoktu. kaldırdım tekrar.
    en sonunda yine açtım müziğimi düşüncelere daldım.
    günlerimin seyrinden hiç memnun değilim.
  2. bütün gün nefes, kan, idrar kokuları içinde hastanedeydim
    çıkışta, kulağımda tool, bir çocuğun eline biraz para sıkıştırdım; her şeyi(mi) bırakmak istedim o an ona
    çantamdaki kedi mamasını bir köpek yedi ve -şu ısırılma mevzusundan sonra hala- tedirgin olduğumu hissettim
    öyle ya ben ne olduğumu biliyorum ama köpek nereden bilsin
    özetle emrah serbes in dediği gibi insanlar asla birbirlerine değmiyorlar
  3. sabah 8 de uyanıp acele kahvaltı yapıp ( simit- meyvesuyu ikilisi ) okula gittim. 12 'ye kadar ders .. ardından acıkmışlığın vermiş olduğu aceleyle okul yemekhanesine doğru yol alınır. 3'teki ders beklenir mi ? tabiki de hayır. ve hemen yurda geri dönülür ve uyunur ( yaklaşık 3 saat) uyanınca ispanyolca çalıştım. akşam yemeği... anlıyacağınız boşa dönen çarklar her geçen gün yavaşlıyor insan ömrü gibi....
  4. her geçen yıl bir özel günü geride bırakıyorum
    dini-milli bayramlarla resmi tatil hariç hiç aram olmadı
    önce sevgililer gününü, sonra yeni yılı eledim
    tanışma ıvır zıvır bu hafızayla zaten mümkün değil
    26 yaşın geride bırakılacak özel günü doğum günleriydi
    son 6 aydır kimsenin doğum gününü kutlamamıştım, kendiminkini de kutlamamaya hazırlıyordum ki malum güne 3 kala bugün bir arkadaşımdan kargo geldi
    birbirinden özel 3 roman
    nokta atışı resmen
    bu yüzden ben yine özel günleri es geçeceğim ama yılın herhangi bir zamanı önemsediğim insanları mutlu görmeye çalışacağım
  5. bir hafta daha bitti. her hafta başlangıcında bir an önce haftanın bitmesini dilemek üzücü. sanırım bu; işimi, yaşadığım ülkeyi sevmemekten kaynaklanıyor. her hafta bittikçe de ömür bitiyormuş gibi geliyor.
  6. yazarlara nikaltı girilince eksi alınıyormuş günlük..zülfüyare sallamışlar günlük..
    kıskanmışlar günlük..
  7. okula gitmedim , tüm gün uyudum çünkü yağmur yağıyordu gerçi hala da yağıyor... neyse sanırım biraz kitap okuma vakti
  8. her hafta ankara istanbul arası mekik dokumaktan helak oldum. herkese asla yılmayacağımı söylüyorum ama özellikle bugün çok yorulduğumu hissettim. umarım geçici bir histir.
  9. yine seni düşünmekteyim platonik aşkım.
  10. bugün virginia woolf gibi hissediyorum, günlük
    tek ihtiyacım kendimi boğmak için bir göl