1. ölürsem nazım'ın dizelerinde beklemeyi öğrendiğim güzel günlerden önce
    vasiyetimdir;
    uçurtmalar uçurun çocuklarla
    bir elinizde gökyüzü
    bir elinizde çocukların üşüyen elleri
    uçurtmaların peşinden koşun...
    araf
  2. bedenimin yakılıp denize karışmasını çok isterim aslında. sevdiklerimin sadece ismimin yazıldığı bir mermere baktığında değil her deniz kıyısında beni hatırlamalarını isterim .
  3. isterim ki bir ağacın tam altına gömüleyim. benden beslensin yapraklarında yaşayayım.
    mezar taşım da olmasın..
    bir de dostlarım toplanıp benim adıma anma yapsın. o severdi deyip birer kadeh rakı içsinler müzeyyenle zeki ile. ilerletenler neşete dönebilir :) mezeler unutulmasın sakın.
    her insan güzel anılmak ister ya. ben olduğum gibi anılayım. kıskançtı canına yandığım desinler mesela. biraz da alıngan. ama gülümserdi be desinler. olmadı ben tam vasiyet yazarım söyleyeceklerini her biri bir tanesini söyler artık :) kendileri paylaşırlar o kadar da karışacak değilim ya canım aaa..

    bir de ne diyordu şair:

    bırak olmasın mezar taşımız
    bir okul bahçesine gömsünler bizi
    çocuklar koşsun üzerimizde^:aziz nesin^
  4. türkçü yazar atsız ne güzel demiş
    "vaktiyle bir atsız varmış derlerse ne hoş
    hangi bir ruh anılmakla olmazki sarhoş"
    benim yaşadıkça gayem insanlığa değer katmak olacak. yine atsızın dediği gibi insan iki defa ölür biri son nefesini verirken diğeri ise son kez ismi anılırken. ben ölümsüz olmak istiyorum. adım kalsın saygıyla anılsın istiyorum tek vasiyetim budur.
  5. küllerimin körfeze atılmasını gerçekten vasiyet edecektim ama ülkemize böyle bir şey mümkün değilmiş. mermer, taş ve topraktansa dalgalarla deryayla bir olmak çok daha güzel olurdu.

    geriye sadece ağlamayın demek kalıyor. ergenliğimin başlarından beri hep intihara meyilli biri olmuşumdur. yaşıyor olmanın yükünü kaldıramıyorum. kendimle bir olamıyorum. maskelerimin ardında sürekli ağlayan bir çocuktan farklı değilim. defalarca o deliğe tepeden bakıp son bir kaç gün deyip geri döndüm, bir kere de şimdi dedim ama şans, kader, beceriksizlik ya da her ne derseniz işte. ek olarak ben bir dine mensup değilim. hatta bir agnostik olarak haklıyım diyen herkesin yanıldığını düşünüyorum. ölüm ile ilgili görüşüm de bunla alakalı olarak tamamen nötr.

    lakin bir gün zehir gibi bir abiden dinledim bu konuyu. benim gibi biriydi^:en azından bu konuda^. hayatımdan geçen tüm insanları düşününce; gideniyle, kalanıyla çoğu mutluluğum için çabaladı. "o çukura atlarsan, onların hepsine 'siz bana yetmediniz, beni mutlu etmeyi başaramadınız, size katlanamadım, ben de gitmeye karar verdim' dersin" demişti. ben de böyle bir bencillik yapamayacağımı farkettim.

    bu yüzden üzülmeyin. ben zaten siz varsınız diye buradayım. on yedinci yaşımdan beri sizin için yaşıyorum zaten, üzülmeyin diye. unutun, hiç olmamışım gibi yapın, hiç doğmamışım gibi, nefret edin ama üzülmeyin.
    bozuk
  6. şöyle ki arkadaşlar küçüklüğümden beri uzaya gidebilmek/ dünya dışına çıkabilmek gibi bir hayalim bir tutkum var. ama bunu yaşarken yapamayacak gibiyim. ben de düşündüm ki öldükten sonra cesedim yakılsın ve çocuklarıma verilsin. onların devrinde uzay seyahatleri daha imkanlı birşey olunca benim küllerimi de evrene salıversinler. onlar yapamıyorsa torunlarıma versinler onlar yapıversin. biri de yapar herhalde o kadar emeğimiz var üzerlerinde.
    tabi bu vasiyetimin gerçekleşmesi için önce çocuk yapacak birini bulmam lazım. plandaki tek boşluk bu sanıyordum. sonra öğrendim ki bedeninizin yakılabilmesi için önce otopsi yapılması şartmış. her ne kadar ölü de olsam otopsi fikri beni çok korkutuyor.

    vasiyetim tam olarak bu youserlar. ne yapın ne edin otopsi yapmadan yaktırıverin cesedimi, küllerimi de uzaya salıverin ki evrene karıştığımı, yıldızlara bulaştığımı, hayata dünyada başlayıp uzayda bitirdiğimi bileyim.