1. sevilen kişinin sevmediğini idrak etme eşiğinde olmak...
  2. televizyonda izleyecek hiç bir şey olmaması. hayır o hafta içi reyting savaşlarında her şeyi feda edebilen koskoca sektör bile hafta sonu herkesin dışarıda gezdiğini ve evde oturmadığını kabullenmiş, benim gibi evde oturan %1'lik kesimi sallamadıklarını yüzüme yüzüme vuruyorlar. vay arkadaş.
  3. gitarlı, mızıkalı, şaraplı, viskili güzel bir ortam bulunca sınırımı bilmeden içtim tabi. e sonra?

    müthiş bir mide bulantısı, baş ağrısı.. üstüne üç saatlik yol çektim. bugünkü mutsuzluk sebebim de bu. eğlenirken her şey güzel sonrasında cefa çekmek istemiyorum.

    hatta şu alkol sonrası etkileri azaltan suda erimeli şeylerden bile içtim. bana mısın demedi.

    rabbim lütfen deli gibi içenlerin ertesi günü böyle geçmesin. ayrıca tatiller de bitmesin.
  4. bu yazdıklarımı yazarların merak ettikleri başlığına da yazabilirdim.
    aslında birkaç şey var. (doğru başlık, ah doğru başlık!)
    eski sözlükte bine yakın yazı var, onlarla ne yapacağımı bilmiyorum. buraya taşısam, hepsi önceden okundu.
    bu aralar yeni şeyler de yazamıyorum, hep geyik. yazılanları okuyorum. ne güzel yazılar. hayran oluyorum.
    bir de başka bir sözlük daha var, hiç içime sinmeyen. oraya bazı yazıları taşıyorum ama hiç istemeyerek.
    yapılacak o kadar çok iş var ki.
    bir de mecburi kahvaltı işi çıktı, gitmeyi hiç istemediğim. bu insanları daha iyi tanımak, onlarla muhabbet etmek konusunda hiç teşne değilim. ben böyle kararsızlığa düştüğüm zaman hep akışa bırakırım ama o da yanlış.
    ich brauche ruhe und frieden.
    hero
  5. ikinci kat: annecim 890tl bıraktım odaya.kitapların üstünde.
    anne: iyi tamam.
  6. sözcükler tenime çarpıp geri dönüyor.
  7. bir dakika ya sebep mi olmasi gerekiyor? bana oyle bir bilgi verilmedi
  8. beni ben yapan herşeyi yavaş yavaş bırakmak zorunda kalmış olmam. az çok beğenilen hikayeler yazdığım blogumu, 9 yıl boyunca hem oyunculuk hem de yönetmenlik yaptığım tiyatro geçmişimi, vicdanen kendimi en mutlu hissedeceğim mesleği yapamamış olmam.

    sonuç olarak tamamen hayatta kalmak için süslü camekanlar ardında, her gün vicdan azabı çektiğim, belkide başkalarının hayali olan bir işte çalışıyorum, evet beyaz yakalıyım.

    her gün aynı şeylerle güne başlıyorum, ''her şey para değil'', ''seni mutlu eden şeyi yap''.
    banka hesapları, ödemeler, ihtiyaçlar, sorumlu olduğun insanların ihtiyaçları aklına gelince '' akşam iş çıkışlarında yapabilirsin aslında'', ''ne var ki, gerekirse daha az uyu'' ya dönüyor.

    halbuki gün boyu yaşadığın gerginlikler, iş stresi vb. şeyler hayat enerjini sömürüyor ve o akşamları hiç beklediğin gibi olmuyor.

    ve son sahne;

    hayatı başkaları için yaşayıp, son gün geldiğinde her gün olduğu gibi tekrar tekrar pişman olmak, geri dönüşü hiç bir zaman olmamışcasına.

    ben her gün mutsuzum, çok dert etmeyin.
  9. daha sağlıklı olmasını istediğim için dün gidip kısacık kestirdiğim saçlarıma bu sabah bin türlü yağı karıştırıp sürdüm. iğrenç koku ve yapış yapışlık canımı sıkıyor da olsa katlanırım diye düşünürken kartta su kalmadığını fark ettim. hafta sonu olduğu için gidip su yükletme şansım da yok. yağlı kafam ve beş karış olmuş suratımla oturup nasıl bir yol izleyeceğimi düşünüyorum şimdi. yok yok ağlamıyorum; gözüme hindistan cevizi, badem, zeytin ve çam terebentin yağı kaçtı. ^:gerçekten kaçtı bu arada^ ^:gözüm yanıyor amk ya^