1. bir keresinde uzaylılar beni gemilerine alıyorlar. içi bembeyaz bir gemiye biniyorum. uzun koridordan yürüyüp, ana salona geliyorum. upuzun ince bembeyaz ışıklı bir masa var odanın ortasında. ışık süzmesi gibi bir uzaylı masanın başında durup, elindeki kocaman rulo kağıdı yuvarlayarak açıyor masa boyunca. üstünde bir takım semboller ve tarihler var. hiçbir şey anlamıyorum baktıklarımdan. sonra uzaylı bana anlatmaya başlıyor. insanlık şurada doğdu, şurada şöyle oldu, burada birinci dünya savaşı falan diyor. en sona gidiyoruz, burada da insanlık yok olacak diyor. bakıyorum yine bir takım semboller. uzaylı bana yıl 2071 diyor. beklediğimden daha erken olacakmış diyorum. berbat matematiğimle kaç yaşımda olacağımı hesaplamaya çalışıyorum.

    tabii bunların hepsi çocukluğumdan beri fazla bilim kurgu izlememden dolayı da olabilir. bilemiyorum... sahi, ne kadar kaldı 2071'e?
  2. rüyanız boyunca adam kaçırma, insan ticareti, işkence olayları gibi pek çok atraksiyon gerçekleşmiş sonunda bir depoda hapsedilmişsinizdir. artık umutsuz bir şekilde sonunuzun gelmesini beklerken depoya mürebbiye kılıklı bir kadın girer. tıpkı bir oda dolusu çocuğa hitap eder gibi, bilumum olayları gerçekleştiren kötü adamın aslında istese olayların bir noktasında patronuna karşı çıkabileceğini ama neden yapmadığını sorar. sen kendi kendine "olum adam kötü. zaten gece boyunca ağzımıza sıçtı, daha ne sebebi arıyon!!!" derken yanınızdaki ufak velet sınıfın uyuz çalışkan öğrencisi edasıyla heyecanla parmak kaldırır ve "çünkü npc karakter" diye bağırır. kadın memnun bir ifadeyle kafası ile onaylar. bunu duyan kötü adam üzgün bir şekilde omzunun üstünden size bakarak depodan çıkar. bi de üstüne "ulan adam npc imiş, yazık kendi elinde olan bir şey değil ki, istemeye istemeye yapmış" diye kötü adama üzülürsünüz. meğersem her şey oyunmuş. bilinç altımı seveyim, filmin sonunu bağlayamayan kötü yönetmenler gibi "ehehe hepsi oyunmuş" diye bitirdi ya rüyayı. npc kötü adama üzüldüğümle kaldım.
  3. küçükken beslediğim muhabbet kuşum vefatından iki yıl sonra rüyama girmişti. bir kuyunun yanındaydık ve onun üstünde nazi üniforması vardı, evet bildiğimiz nazi üniforması yeşil bir muhabbet kuşunun üstündeydi. beni kuyudan aşağı atmıştı ve düşerken bana "yanıma gel, uzun zaman oldu" demişti. düşüş boyunca bu cümle yankılanmıştı ve çarpma anında yatağımdan sıçramıştım. bu nasıl bir hayalgücü nasıl bir bilinçaltı anlamıyorum arkadaş.
  4. ben çok nadir rüya görürüm lakin gördüğüm rüyaları daha sonra gerçek hayatta yaşamam biraz beni korkutuyor bu şekilde üç rüya gördüm bunların ikisi çok mühim değildi fakat birisi ölümle sonuçlandı şu şekilde bir rüya ve gerçek hayatta yaşanan.
    rüya: her zaman top oynadığımız küçük toprak sahada yine top oynuyorum arkadaşlarımla bu toprak sahanın hemen yanında gecekondu var gerçekte de var bir anda yıkılıyor arkadaşlarla enkaza koşuyoruz altında kalanları çıkarıyoruz çıkardığımız insanlar gülerek çıkıyor ben rahatlıyorum derin bir oh çekiyorum rüya bu kadar.

    gerçek hayat: yaklaşık bir ay sonra bahsettiğim gecekondu boşaltılmış, çatısı sökülmüş harabe bir haldeydi mahallenin çocukları içini oyun sahası haline getirmişti şimdi ki gibi etrafını çevirmek kimsenin aklına gelmediği için haliyle kaza geliyorum diyordu. işte o harabede oynayan bir kaç çocuk kendilerince oyun olarak büyük bir duvarı devirmeye çalışıyorlar alttan alttan kırmışlar duvarı, duvar artık sallanmaya başlıyor ve devriliyor orada oynayan çocuklardan birisi adı beytullah kaçamıyor duvarın altında kalıyor. sokağın bakkalı feyzullah abi yetişiyor hemen kocaman beton duvarı kaldırıyor başı kanlar içinde beytullah' ı hastahaneye yetiştiriyor ancak her şey için çok geçti beytullah' ın o narin başı bu darbeye dayanamamıştı ve yanlış hatırlamıyorsam daha 10 yaşında rahmetli oldu.

    rüyamın tersi çıkmadı maalesef.
  5. bazıları insanın bilinçaltının saf yansımlarıdır.

    dün tuhaf bir ülkenin tuhaf bir semtinde yer alan tuhaf bir evde yaşadığımı gördüm. semtte butik güzel bir bar var. barın müdavimi olan tuhaf tiplerle sohbet ediyorum ara sıra ve günlerim öyle geçiyor. sonra bir kadınla tanışıyorum. sohbet ediyoruz, sohbetimiz mükemmel gidiyor, sonra benim evime geçiyoruz ve sevişiyoruz. tabi bunları süreç olarak görüyorum, kamyon devirecek yaşı aşalı çok oldu. ertesi gün sürekli gittiğim bara gidiyorum, bu sefer o barda bir kadınla tanışıyorum, aynı sürecin sonunda benim eve geçiyoruz ve sevişiyoruz. odamda iki yatak varmış ve öteki yatağa baktığımda önceki gece birlikte olduğum kadının hala orada uyumakta olduğunu farkediyorum. önce panikliyorum sonra tuhaf bir yüzsüzlükle o kadını da yanıma alıp iki kadınla koyun koyuna uyuma tutkusu beynimi ele geçiriyor. önceki geceki kadını yanıma çekmeye çalışırken yanımdaki kadın uyanıyor ve öbür yataktaki kadını farkederek resmen cinnet geçiriyor. rüyanın bu kısmı tuhaf. yanımdaki kadın beni öyle bir dövmeye başlıyor ki öyle bir dayak yok. kafamda şişeler kırıyor, iri yarı bir adam olmama rağmen beni duvardan duvara fırlatıyor, diz atıyor, dirsek atıyor, uçan tekme atıyor. değil karşılık vermek, nefes bile almama müsade etmiyor, öyle dövüyor. fatality terimini bana birebir yaşatıyor. hırsını alana kadar beni dövdükten sonra evimden çıkıp gidiyor. en manyakçası da şu; kadın beni dövdükten sonra ben kadına deli gibi aşık oluyorum ve rüyamda günlerce onu arıyorum, gözüm başka hiç bir kadını görmüyor. ben zeyna isimli diziyi televizyonda izleyebilme şansına erişmiş jenerasyondan olduğum için ve dolayısıyla o dönem zeyna'nın resmettiği güçlü kadın figürü beni cezbettiği için bilinçaltımda yer etti demek ki. bilinçaltımı sikeyim...
  6. bir anda tiyatro oyununun perde arkasında başlıyor her şey.arkada otururken sanırım arkadaşlarım oynuyor onları burdan destekliyorum gibi hissediyorum sonra biri önüme kağıtlar veriyor ezberle az sonra ben bbbbbbbbb sözleri söyledikten sonra sen gireceksin sahneye diyor ben de ne işim var bana söylenmedi şimdi oyun mu ezberlenir diye isyan ediyorum ama bir yandan da ezberlemeye çalışıyorum,bir tuvalete gidip kaçma planları yapıyorum ama salon da nasıl kalabalık.neyse yerime geldiğimde benden önce çıkıcak eleman çıkmış sahnede bekliyor,herkes suspus salonda çıt yok.beni bekliyor salak doğaçlama bir şeyler salla da bari zaman kazansak diye düşünüyorum ama sonra aman kimse yüzümü görmedi diye arkadan kaçıyorum salonun.bisikletle arka sokaktan dolaşıp fakülte önüne geldiğimde orda olmayan bir arkadaşıma hiç böyle yaşanmamış gibi bakış atıyorum o da bana sıçtınvari bakış atiyor neyse beni çağırıyor basın açıklaması varmış.zaten kimse benim yüzümü tanımıyor gittim açıklama yapilan yere sanki cinayet işlemiş seri katiller gibi.bir kadın diyor,bu ayip üstü kapatilamaz bir suçtur,kimliği tespit edilir edilmez adaletr boyun eğecektir diye,benim rüyamda vicdanım dayanılmaz boyuta geldi ve ellerimle resmen uyanmaya çalışıyordum