1. şimdi yazdığım kitap-film eleştirilerini okudum da ben her şeyi beğeniyorum. film mi izledim, kitap mı okudum, bir organizasyona mı katıldım, bir insanla mı tanıştım fark etmez. 'bu ne lan böyle' dediğim hiçbir şey yok. ve bunu herkes beni sevsin, amanın kırılmasınlar, onlar da benim yaptıklarımı beğensin diye yapsam keşke. yapıcı eleştiri yapma konusunda sıfırım. şunun bunun hakkında ne düşünüyorsun dediklerinde çok güzel, çok hoş, bak burasını da ne güzel yapmışlardan ileri gitmiyor söylediklerim. çok mu pozitifim, çok mu empati yapıyorum yoksa içinde emek var aman nankörlük etmeyeyim diye mi bunlar bilmiyorum. belki de gerçekten herkes beni sevsin istiyorum. bir aykırı düşünce sunmuşluğum da yok. evet evet sevgi manyağıyım ben. çok mükemmel bir insanım ya çünkü. bunları yazarken bile beğenilme kaygısı güdüyorum. fakat bu insan olmanın özünde yok mudur zaten? bakın nasıl da atıyorum suçu üstümden, kendimi bile eleştiremiyorum...
  2. klasik laf vardır hani işte fazla tevazu kibirdir falan diye. öyle tevazu gösteriyorum ki kibirimden ölücem. birinden övgü aldığım zaman anında estağfurullah deme öyle şeyler diyip içimden öyleyim tabi lan daha bile fazlasıyım hatta diyorum.
  3. dil, din, ırk, cart curt ayrımı asla yapmam ama zeka pırıltısı göremediğim insanları (bahsettiğim asla bir rahatsızlık değil) küçümsüyorum.

    sosyal medyada arabalarıyla gösteriş yapanları küçümsüyorum (tutku başka görmemişlik başka)

    sevgilileriyle özel kalması gereken anları paylaşanları küçümsüyorum (anı ölümsüzleştirmek başka buldumcuk olmak başka)

    daha özeleştiriye gelmedim.

    şimdi geldim :) ben bu küçümseme işlerini yaptığım için kendimi hiç kötü hissetmiyorum. eleştirmem gereken kısım bu bence.
    parov
  4. teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta..
  5. bazı durumlarda bilmediğim bir konu hakkında konuşulduğunda bilmediğimi söylemekten utanıyorum ve biliyor gibi davranıyorum. bu genellikle teorik ve bilgi paylaşımı konularında olsa bile bazen saçma sapan yersiz durumlarda bile yaptığım oluyor. mesela bugün hiç görmediğim bir yer hakkında bana birşeyler soran arkadaşlara ondan bundan duyup okuduğum bilgileri gördüğüm fotoğrafları güzelce harmanlayıp gitmiş görmüş gibi ballandıra ballandıra anlattım. ne gereği vardı. hayır ben de görmedim desem ne olacaktı? böyle bir yalan söylemeye hiç ihtiyacım yoktu ki. ne gerek vardı? ne utanılacak birşey ne yargılacak bir pozisyon var ortada. kendimi hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağım ve hep bir parçam kendime düşman olacak bu gidişle
  6. küçümsemeden duramıyorum insanları kendimden üstün gördüğüm gerekçesiyle değil,kendi hayatımı hemen hemen çoğu insandan fazla küçümsüyorum.yürürken kafamın içinde sürekli
    bu ne yapıyor? her gün bu işe mi gidiyor? , peki şimdi bu ne yapıyor? her gün evde mi oturulur? burada mı yaşanır? bu mu yenir ? tarzı düşüncelerden sıyrılamıyorum ve bu sebeple kendim hiçbir şey yapmıyorum,değer vermeyi unuttum yerini küçümseme duygularını aldı ve ele geçiriliyorum.
    sud
  7. dün öğlen ve öğleden sonra 15-20 tane akıtma yedim. belki de 25-30, saymadım.

    uyudum, uyandım yine yedim. o kadar çok akıtma yedim ki şu saat oldu hala daha hiçbirşey yemedim o zamandan, son akıtmamdan beri.

    ekleme: şimdi bu akıtma konusunda kafalar karışık. internette dolaşan tarifler krepe benziyor ve kalın ve tadı ağır oluyor. dün benim yediklerimin yarısı bu usuldü. diğer yarısı bartın usulüydü. gayet ince ve hafif. içlerine taze kavrulmuş sade kıyma koyup dürüm yaparız biz. çekirdeklerini çıkarıp zeytini veya yağlı peyniri ezip koyanda gördüm ben ama kavrulmuş kıymalı iyidir. soğan, domates, biber falan eklenmemeli. zira simplicity is the best.
  8. yaşamayı göze alırken hayallere fazla bağlı kalmakla hata ettim gerçek olamayacakları gerçeğini göz ardı etmemeliydim...
  9. evvelce sakin kalabilen biriyken, bir vakittir sinirli ve kırıcı oluverdim. fevri ve düşüncesizce davranışları pişman olsam dahi yapabiliyorum. farkında olmak sorunun çözümü için atılmış ilk adımdır düşüncesiyle kendimi avutuyorum.
  10. asıl özeleştirim aslında alttaki paragraftaki ama bu da eklenmiş oldu.taslaklarımda bir sürü şey yazıp paylaşmadığımı gördüm.aklıma geleni yazıyorum demek nitekim bi örneği de altta.

    bugün nette dolaşırken küfür namına söylenmiş bir söz gördüm. şöyleydi: “dinozor kıçı”

    bir yandan gülerken bir yandan da ben neden böyle orijinal olamıyorum diye hayıflanmadım değil. bir de beynimde dinozor kıçının nasıl olabileceği ve ne şekilde karşıdakini rencide edebileceği soruları canlandı. demek ki yazar sadece kıç demekle yetinmek istememiş büyükçene bir kıç hayal etmişti. bana kalsa sinek götü falan dense küçüklükle rencide etmek daha kolaydı sanki. hahah olmuyo işte böyle orijinal olamıyorum.