• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.50)
Yazar marge piercy
zamanın kıyısındaki kadın - marge piercy
connie, zihinsel yetenekleri çok gelişmiş, hayat dolu bir kadındır. ama bu özellikleri “düzen”e sürekli yenik düşmesini engelleyememiştir. sevdiği insanlar devlet ya da ölüm tarafından elinden alınmış; bütün bunlara karşı şiddet eğilimleri göstermeye başladığı için tımarhaneye kapatılmıştır. bu kez de doktorlar, üzerinde deney yapmak isterler, karşı koyar ve zihin gücüyle ilişkiye geçtiği bir ütopya halkının yardımıyla mücadeleye başlar.romanda bütün bunlar olurken, aslında son yıllarda birçok radikal düşünürün, feminist ve yeşillerin sorguladığı modern toplumun vazgeçilmez diye sunduğu kurum ve anlayışların da eleştirisi yapılır. ütopyada çekirdek aile, devlet, hapishane, hastane, okul ve çocukluk gibi kurumların hiçbiri yoktur; üretim kadar doğanın dengesini gözetmek de önemlidir; deliliğe kontrol edilmesi gereken bir süreç olarak değil, herkesin yaşayabileceği öğretici bir deneyim olarak bakılır; en çok zaman insan ilişkilerinin ve onun bir türevi olarak düşünülen siyasal kararların tartışılmasına ayrılır, cinsel ilişkilerde özgürlük kadar kıskançlığa da yer vardır...erkeklerin çocuk emzirerek annelik duygusunu tattığı, böylece daha sevecen ve şefkatli olduğu; yarışmamanın erdem kabul edildiği; doğayı onarmak ve savunmak için ‘nehir doktoru’, ‘toprak avukatı’ gibi mesleklerin olduğu bir ütopyadır bu. romanın en önemli özelliği ise gelecek özlemlerinin gerçekleşmesi için aktif bir mücadele ve yaratıcılık faaliyeti içinde olmanın önemine işaret etmesidir.“marge pierce, çağdaş edebiyatın en güçlü feminist kalemlerinden biri; zamanın kıyısındaki kadın da onun en güçlü ve etkili yapıtı. roman öncelikle içinizi nefretle dolduracak, connie’nin acısını derinliklerinizde hissedeceksiniz ve ona bu acıyı çektiren tüm dengeleri sorgulayacaksınız. ardından bu muhteşem kadın ütopyasının esintisini yakaladığınız anda ışıltılı bir umut da belirecek. piercy hiç de ‘yumuşak başlı’ bir yazar değil; bu güçlü ‘siyasi bilim-kurgu’ romanında, edebiyatı feminizme, feminizmi edebiyata kurban etmeden, kışkırtıcılığın doruğuna çıkmış. zamanın kıyısındaki kadın, pek çok kadın okurun başucu kitapı olmayı güvence altına aldığı gibi, erkek okurlar için unutulmaz olmayı da hedefliyor; etkisi kesinlikle kadın okurlarla sınırlanamaz. son ayların en çarpıcı kitaplarından biri. kaçırmayın...” aktüel“marge piercy, üzerinde uzun uzun kafa yorduğu yetkinliğinden anlaşılan bir ütopya sunmuş bizlere. feministlerin, yeşillerin, sosyalistlerin, anarşistlerin sanırım onaylayacakları bir ütopya bu.”
murat bjeduğ / birikim


  1. öncelikle bu kitap beni lise yıllarıma, hatta baya başlarına götürür. okulumuz bir fen lisesi olarak öğrencilerinin, af edersiniz, sığır gibi yetişmesi için elinden geleni ardına koymayan bir okuldur. o dönem iyice zirveye ulaşmış gerek öğrenciler gerek öğretmen gerek de yöneticiler arasındaki cemaat kadrolaşması tabii ki biz genç dimağlar tarafından bu kadar somut değerlendirilemiyordu, lanet olsun, ergenlik. mesela çok kızdığımız okul müdürümüzün aslında "kadrocu" yardımcıları tarafından mobbingden delirtilmek üzere olmasını, okulun aklı başında tek tük hocalarının zaten akıl sağlıkları için mücadele ediyor olduklarını şimdilerde 8-9 yıl geriye baktığımda fark ediyorum.

    neyse konumuz bu değil, konumuz sevgili felsefe hocam, melek hocam. malumunuz felsefe dersleri dalga geçme dersleridir lise yıllarında. henüz kişiliği oturmamış biz andavallar, ergenliğin verdiği daha da beğenilme ve bunun yolu olarak da komik veya farklı olma ihtiyacımızı en çok bu derste gideririz. ha farklı olmak derken, adam sartre ve camus okuyup varoluşçu kesilmiyor başınıza, kendince "ben çok takmıyorum" havaları, o kadar. işin daha üzücü yanı, bu farklılık ve komiklik ihtiyacı gidip diğer derslerde giderilmiyor, nedense toplumun zaten dışlamaya hazır olduğu güzelim felsefe dersi seçiliyor. bu zaten tamamen patolojik bir vaka. ama onun sebepleri, detayları gerçekten çok uzun başka bir girdinin konusu.

    sevgili melek hocam, ütopya nedir, distopya nediri anlattıktan sonra bir kitap listesi verir ve herkesin birer kitap seçmesini ister. ödev basit, birini okuyup özetleyeceksin. lafı bölüyorum ama, melek hocam tekrar özür dilerim, ben gerçi o kadar dingillik yapmadım da işte ben de ergendim.

    benim seçtiğim kitap buydu, zamanın kıyısındaki kadın. gerçekten vurucu bir kitap olduğunu söyleyebilirim. bugün bile dönüp baktığımda, bazı sorgulama noktalarımın o kitaptan çıktığını fark ediyorum. bu sebeple, aslında içeriğinden çok erken bir yaşta entelektüel birikim sahibi olma trenini kaçırışım aklıma geliyor. keşke bir değil beş kitap okusaymışım hocam, ama sizin de suçunuz var. kafamıza vurmadınız ki, insan yerine koyup konuştunuz. biz alışık olmayınca dalga geçtik.

    eğer etrafınızda 17-18 yaşlarında insanlar varsa, bu kitabı lütfen tavsiye ediniz. akıllarına birçok soru işaretinin gelmesini sağlayacak ve aslında "genelgeçer" kabul ettiğimiz birçok yapay toplumsal yapının çiğliğini belki fark hemen fark etmeyecekler ama dedik ya, soru işareti oluşmuş olacak bir kere.