1. 8 yıllık öğretmenlik hayatımda velilerden duymaktan bıktığım cümle. zaten zeki çocukların velileri değil de genelde daha düşük kapasiteli öğrencilerin velileri çok kullanıyor bu savunma mekanizmasını. tabi ki istisnalar mevcut.

    il çapında yaptığımız indirim sınavından sonra kayıt çalışması için velileri arıyordum. artık son öğrenciye gelmiştim yani çocuk yüzlerce öğrencinin girdiği sınavın sonuncusu ama veliye bunu söyleyemedim tabi. zaten sınava giren her öğrenciye yüzde on indirim yapıyorduk ben de direkt oradan girdim.

    a: anlattım bozukluğu
    v: veli

    a- tebrik ederim efendim çocuğunuz bizden yüzde on indirim kazandı.
    v- kim? benim çocuk mu? (adam şaşkınlıktan dilini yutacaktı)
    a- evet efendim. sınava girmişti bizde. dershaneye göndermeyi düşünür müsünüz?
    v- valla okuyacak olsa göndereyim de benim çocuk okumaz yani.
    a- niye okumasın efendim? biraz eksiği var biz de yardımcı oluruz. (burada ben de kendimden biraz utandım).
    v- ya hocam sağ olasın da benim oğlan mümkün değil okuyamaz. aynı bana çekmiş. ilkokulda hoca anlatırdı ben de öyle boş boş bakardım, hiçbir şey anlamazdım zaten ben de hamal oldum. bak doktorun, mühendisin çocuğuna ne güzel ders yapıyor. benimki de aynı ben, eve geldi mi kitap defter açmak yok. ben de ilkokulu zor bitirmiştim, bu da bitirse de hayırlısıyla bi işe versek.

    peki abi kolay gelsin sana deyip telefonu kapattım ama bir daha şu samimiyette bir veliye denk gelemedim.
  2. 20 yıllık bir arkadaşım için ortaokul zamanlarında söylenen bir sözdü. kendisi 2003 yılından beri boğaziçi fizikte okuyor. biraz haklılarmış. zehir gibi zeki ama okulu bitmiyor.
    abi
  3. sahiden de -zeki ama çalışmıyor- çocuğuna yapılabilecek en büyük yanlış, bu düşünceyi çocuğuna açıkca söylemektir. zeki olduğuna inanan çocuk daha da tembelleşiyor.
    hadi onu geçelim, bu sözle tanımlanmış çoğu çocuğun zeka bakımından, yaşıtı olan çocuklardan üstün olmadığına eminim. biraz rasyonel olmak lazım. çocuğun ilgi alanlarını, öğrenmekten haz aldığı ve yetenekli olduğu konuları bulmak lazım, akabinde çocuk çalışırken masada yanında duracaksın, sorularını bıkmadan cevaplayacaksın, her gün çok değil 1 saatini dersine ayıracak, düzenli olmayı öğrenecek... bir süre sonra zaten alışkanlık kazandığı gibi, beyni de açılır ve sahiden zeki olur. ama bir veli olarak hiçbir şey yapmadan, -benim çoçcummm zeki emme çalışmiyır- demek sorumsuzluktur, zaten anne baba da sorumsuzken çocuktan sorumlu olmasını beklemek de bir başka ayıptır.
    (tabsi eğitim sisteminin çok yüksek beklentileri, erken yaşta okula başlayan, oyuna doymayan çocuklar, kendisi yeterli eğitim seviyesinde olmadığı için çocuklarının okulda gördüğü derslere yetişemeyen veliler de başka bir dert, başka bir tartışma konusu)
  4. ilkokul ikinci sınıfta iki bilinmeyenli denklem çözebilen bir kardeşim ancak kıbrıs'ın tıbbını tutturabildi. zeki ama çalışmıyor bu demek sanırım.

    biz o yaşta denklemi sadece çılgın profesörlerin dünyayı ele geçirme planlarında görmüştük sadece, adam iki bilinmeyenlisini çözüyordu karşımda.
  5. kargaya yavrusu şahin görünür misali, her ana-babanın hem inanmak hem de inandırmak istediği umut cümlesi. kızsan kızamazsın, ne yapsın bizim çocuğun kafası pek basmıyor mu desin, türkiye'nin 81 ilinde üniversite var ama bu geri zekalı bir işletme bile kazanamadı mı desin. işin asıl acı olan kısmı ise, çok açık bir şekilde karakteri ve hayalleri okuma yazma işlerine uygun olmayan çocuktan; harıl harıl çalışma ve sınavlar kazanma beklentisine girilmesidir. ailelerin üzerinde bile kendince böyle beyaz yalanlar söyletecek bir baskı varsa çocuğun üzerindeki baskıyı düşünün bir de. ama maalesef bu durum, türkiye'deki üniversite okusun da ne olursa olsun mantığı devam ettikçe üstüne bu her sene değişen beş kuruş etmez eğitim sistemi ve konuşmasını bile beceremeyen, kendini geliştirememiş öğretmenler oldukça aynı şekilde devam edecektir. kendimizi kandırmaya, ilkokuldan üniversiteye kadar her sene sürekli ingilizce dersi alıp hala ingilizce ismini söyleyemeyenler varken biz ısrarla aynı şeyleri yapmaya devam edelim.
  6. çok lanetli bir ikilem. gerçekten zeki ve çalışmayan insanlar var. yani adam sınava giriyor. direk derece. kazanmak istemediği sınavda bile top çekiyor. ama tembel adam. ehl-i keyf. ipimle kuşağım hesabı.
    şimdi ne olacak bu adam. girdiği her sınavı başarıyla geçmiş. gerçekten istedi mi yapıyor? ama istemiyor yatıyor. dünyaya arap olarak gelmek varmış der böyleleri...
  7. belki "dikkat daginikligi ve hiperaktivite bozukluğu" nam meretten muzdariptir.

    bu tabir benim icin kullanıldı omrum boyunca. 26 yaşında teşhis alınca yasadigim aydınlanmayı anlatamam.
    lutfen cocuklarinizi iyi gözlemleyin, onlara anlayışla ve suclamadan yaklaşın. aksi takdirde geçip giden yılların telafisi zor.
  8. a çocuğu vardır, tarihi sevmez ama sınavı olduğu için 2 hafta düzenli ve sıkı sıkı çalışır.

    o çocuğu vardır, hiç çalışmaz yan gelir yatar ve sınava girerler. aynı notu alırlar, a çocuğu delirir.

    adalet? yok öyle bir şey.
  9. eğer gerçekten zeki ise ya kendine iyi bir hayatı layık görmüyordur(kişisel sorunları olabilir belki) ya da yedek planları vardır çalışmadan yapabileceği(dolandırıcılık?) bunun dışında kalanlar, "zekiyim ama çalışmıyorum çalışsam yaparım" diyip inatla çalışmamaya devam edenler zeki falan değildir. zeka durumu/olayı/konuyu anlayabilme yeteneğine verilen sıfat, eğer zeki olduğunu iddia eden kişi durumu kavrayamamış, çalışması gerektiğinin farkına varamamışsa zeki değildir.
  10. bütün anne babaların öğretmenlerden duyupta mest olduğu cümle.