1. tsk iç hizmet kanunu askerlik harp sanatını öğrenme yükümlülüğüdür diyor.(m.2)

    anayasa angaryayı yasaklıyor(m.18), bununla birlikte kanunsuz emir, onur kırıcı muamele vb. her yerde yasak zaten.


    5 aydır askerim. vicdani retçi değilim. ne orduya ne savaşa karşıyım(gerektiğinde tabi). ama bu değil. askercilik dışında hiçbir şey yapmadık, çay paspas lastik hamallık gibi savaş sanatı dışında da her şeyi öğrendik. koca koca adamlar hastası sağlıklısı manyağı akıllısı hepsini çürük sepeti gibi doldurup onlara hiçbir şey (hiç, sıfır, bildiğin hiçbir şey) öğretmemek. albaylar tatmin olsun diye koca koca adamları müsamere çocuğuna çevirmek. (bkz: yanaşık düzen) bu vakit kaybı değil. bu olmamalı. bu şekilde hiçbir faydası yok ki.

    dışarıda vergi ödüyordum prim ödüyordum burada devlet deli gibi para harcıyor barınıp kalmam için. ne uğruna? bir tane albay oo güzel yürüyorlar desin, bir komutan beleş çay içsin. komutanlar ayak işini görsün diye. arada bir de eziyet edip stres atıyorlar etten püften sebeplerden. çök kalk koş bekle azar. evladı olan zorunlu askerliği savunmasın. artık bu erkeklik milletperverlik gibi görünmesin. zorunlu askerlik devlet kaynaklarına ve gençlerin milliyetçilik duygusuna zarar veren bir kavram.
  2. gerçekten uzaklaşırsan iyi niyetli bir gerekçeden de beslensen inandırıcılık kaybolur.

    385 bine yakın zorunlu hizmet altına alınan askerden bahsediyoruz . askerlik öyle bilgisayar başında tuşlarla, joysticklerle yapılan bir şey değil. bilmem kaç bin km karelik sınırı tutman bile türkiye'nin mevcut konjonktürde ve jeopolitik konumundan dolayı niceliğe (hem teknoloji, teçhizat hem de personel sayısı ) dayalı askeri gücü olmasını zaruri kılar. uygulama da yanlış olanlar yok mu binlercesi var.

    ya da inanılmaz üstün teknolojiye ve ekonomik güce sahip olursun otomatik silah monteli gözetleme kuleleri, termal kameralar, envai çeşit askeri teçhizatlarla donatırsın her yeri.

    bu doğrultuda sürece yayılan değişimler söz konusu ama "tamam kaldıralım" diyerek bir sorun çözemezsin. çözersin başka sorunlarla karşılaşırsın.

    şu önermeler doğru ve tartışılmalı;
    -yükümlü askerler temizlik vb. geri işlerde çalıştırılarak mı hizmet etmeli ?
    -yükümlü askerin aldığı eğitim ne kadar yeterli?
    - yükümlü askerin ailesine kim bakacak?
    -silah tutmak istemeyen birini nasıl zorla asker yapacaksın?

    o zaman,
    -sadece askerin olabildiği karakollara sivil hizmet çalışanları istihdam edelim, (gidilir mi sorunsal),
    -askerliği zamanı gelmiş kişiler için alternatifli yapalım;

    *asker olmak istiyor ve eğitimleri başarıyorsa, ailesine kendi yokluğunda bakılabilecek kadar (askere gelmeden önce kazandığı kadar) ya da en az asgari ücret düzeyinde bir maaş (şu an yaklaşık 60-90 tl harçlıkları var) verilsin, sonrasında ise kamu hizmetlerinde çalışabilme ya da askeriyede kalabilme avantajı sağlansın,

    *istemeyen ya da fiziksel -manevi açıdan uygun olmayanlar için kamusal alana ya da topluma katkı sağlayacak şekilde tanımlı hizmet süresi kadar çalışma şartı getirilsin, kamu kurum ve kuruluşlarında olabilir.

    şöyle bir olayda var; abd profesyonel orduya geçtikten sonra abd'nin sadece %2 lik kesiminin asker ya da asker yakını olduğu belirlenmiş. hatta abd, haksız işgalleri sırasında asker bulamadığından cezaevlerinden çıkardığı mahkumları ve üniversiteye burs sağlamak için başka şansı olmayan gençleri askere almış. daha elim ve vahim olmak üzere artık özel askeri şirketler var bildiğin özel şirket bunlar afrika'da darbe yaparak yönetimi değiştirebilecek seviyedeler.

    savaşa, ordulara, askerliğe, zorunlu askerliğe karşı çıkalım bunla ilgili bir sorun yok ama bu değişimin ya da mücadelenin boyutu ve seviyesi evrensel olmadıkça bir ülke üzerinden sadece manevi duygularla sonuç alınamaz.
  3. "zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. sosyo-ekonomik açıdan geri bırakılmış bir toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut düzeyidir. askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. on dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mıntıka temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğraşanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. aldığımız eğitimin süresi on haftadır. çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!"

    hakan günday - ziyan
  4. askere alma modeli.

    1789 devrimi sonucunda yayımlanan insan ve yurttaşlık hakları bildirgesi, içinde yer alan milliyetçilik, özgürlük, eşitlik, mülkiyet ve yurttaşlık vurguları ve egemenliğin ulusa ait olduğu ifadesi ile bu esaslarda oluşturacak devlet olan ulus devletin formülasyonunun temellerini atmıştır.

    ulus devletin varlığını ve hedeflerini, istikrarını ve gelişimini sağlayacak/sağlama alacak şekilde askeri güç; yurttaşlık, vatani görev, ulus kavramları ışığında napolyon döneminde kullanılan “millet ordu” anlayışı ile sağlanmıştır. (evet hanımlar ve beyler artık faili biliyorsunuz.)

    1792-1815 yıllarında napolyon savaşları olarak bilinen savaşlarda fransız ordusu vatandaşlarından teşkil edilmiştir. bu savaş ayrıca orduların topyekunleşmesinin de ilk örneğini oluşturmuştur. savaşlarda verilen kayıp sayısı olağanüstü bir şekilde artmıştır.

    zorunlu askerlik uygulamasının ilk yasal örneği ise 23 ağustos 1793 konvansiyonu tarafından çıkarılan kanunun birinci maddesidir.

    “madde 1. şu andan itibaren, düşmanlarımızın tümü cumhuriyet topraklarından çıkartılana kadar, tüm fransızlar ordularda hizmet etmek üzere sürekli göreve alınmıştır.”

    bu madde ile fransız orduları nicelik üstünlüğe sahip olmuş, asker temini/kaynağı konusunda sıkıntı yaşamadan savaşlarda avantaj elde etmiştir.

    ayrıca o dönem, her kademedeki profesyonel askerlere ödenen ücretlerden ziyade zorunlu hizmet altına alınan vatandaşlar devletin mali yapısını da rahatlatmıştır.

    askeri itaat ve disiplinin sosyolojisi üzerine çalışmalar yapan bröckling şöyle der;

    "... tek tek her vatandaş, kendisini ulusal hareketin yakıtı haline getirmeliydi. vatandaş, ulusun yaşaması için ölmeyi istemek zorundadır ve arzu ettiği hayatı, sadece ve kendi ulusunun içinde yaşayabilirdi. ölüm ve vatan karşılıklı olarak birbirlerini güçlendiren bir gerekçelendirme bağlamı oluşturuyordu. ölüme duyulan hayranlık ulusa duyulan tutkunun son halkası ve ulusal devletin kutsama ritüeliydi."

    dünyanın çoğu ülkesini kapsayacak şekilde yapılan bir incelemeye göre;

    19 ülkenin ordusu yok

    104 ülkede zorunlu askerlik hizmeti yok (profesyonel ordu)

    9 ülkede zorunlu ve gönüllü askerlik hizmeti var

    14 ülkede seçici zorunlu askerlik hizmeti (yani yükümlüler arasından uygun görülenlerin seçilmesi)

    13 ülkede sivil, silahsız ve muharip olmayan hizmet alternetifi olan askerlik hizmeti vardır.

    türkiye’de zorunlu askerliğin anayasal dayanağı, 1982 anayasasının 72’nci maddesinde yer alan “vatan hizmeti” ifadesi ile oluşturulmuştur.

    “madde 72- vatan hizmeti, her türk vatandaşının hakkı ve ödevidir. bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.”
    ozee
  5. eşitsizliğin daha doğrusu adaletsizliğin vücut bulduğu uygulamadır.

    eğer bir bağ kurup mevzuata dayalı ülke geneline yönelik zorunlu bir uygulama yapılıyorsa toplumsal adalet gereği; (ki ben bunu tasvip etmiyorum, profesyonelleşme diyorum ama zorunlu uygulamanın mevcut olduğu durumdan bahsediyoruz)

    - sosyal ve ekonomik koşulları ya da hayat koşulları okumasının önüne geçen insan ile sahip olduğu koşullar ile okumasına imkan bulunan, parası olan vatandaşları hizmet süresi ve statü açısından birbirinden ayıramazsın,

    -bedelli askerlik gibi bankalara rant sağlayan, maddi durumu olan kimselerin adaletini kendi sağladığı uygulama yapamazsın,

    - yasal baskı ile sadece okuyamamış, gariban çocukları gerektiğinde ölüme gönderemezsin.

    profesyonel orduya geçilsin, zorunlu askerlik kaldırılsın, vicdani ret diyenleri anlıyor ve destekliyorum önce tartışılması gereken konular bu iken diğer türlü yaklaşımlar adaletsizliğe çanak tutmak, duyarsızlığın dibine vurmaktır.

    not: emekli astek.
  6. linç edilebilirim ama askerliğini kısa dönem yapmış biri olarak bende birşeyler karalayayım bari,

    profyosonel orduya geçilmesi, parası olanın bankamatikte nöbet tutması,fakir olanın ölüme gönderilimesi(nefes filmindeki meşhur sahneyi aklınıza getirebilirsiniz) ne yazıkki adaletsizliğin gözle görülür halini yansıtan en basit denklemlerinden biridir. askerlik adı altında yaptırılan saçma sapan prosedürler, altı aya yakın bir sürenin hayatınızdan çalındığını düşünenlerdenim; askerlik bitsin diye saat bile saydığımı biliyorum.

    benim burada dikkat çekmek istediğim konu ise; bir aylık(süre daha az da olabilir) bir süre içerisinde temel askerlik eğitimini herkesin alması gerektiğini düşünüyorum.
  7. bu ülkeye profesör yetiştirme anlamında katkı yapabilen yegane ülke uygulaması. eğitim rezalet hemen hemen kimse yaptığı şeyden keyif almıyor ama bu müessese sayesinde ülkede ki yüksek lisanslı doktoralı kişi sayısı gün be gün artıyor. nefret ederim bölümümden ama şuan tırım tırım yüksek lisans istiyorum.
  8. kesinlikle kaldırılması gereken uygulama.
    günümüzde savaşlar, 1920 lerin koşulları gibi piyade gücü ile, elde tüfek, allah, allah diyerek yapılmıyor. ordular ve savaşma teknikleri çok değişti. şimdi kimse piyade kullanmıyor. savaşlar uçakla, gemiyle, tankla, roketle vs gibi teknolojik ürünler ile bilgisayar üzerinde yapılmaktadır. tabi bu kadar modern makineleri anadolunun bağrından kopup gelmiş, cahil yurdum delikanlılarına kullandırmıyorlar. bu savaş makineleri subay, astsubay, uzman çavus vs gibi askeriyenin "uzman" elemanları tarafından kullanılıyor. bu durumda erlere de bu makine ve techisatı kullanan kişilerin arkasını toplama işi kalıyor. yemekhanede çalışma, temizlik, tamir, bakım tarzı amelelik işler erler tarafından yapılmaktadır. adına da vatan hizmeti diyorlar yersen.
  9. bunu hala savunanlar var.

    italya'da yüksek lisans derslerinde italyan ordusu'ndan bir arkadaşım vardır. bizim terimlerle uzman piyade gibi bir ünvanı olan gianpiero buonforte. askerliğin zorunlu olduğunu söylediğimde "modern ordularla umarım savaşmazsınız." dedi herif. bak tarihte savaş kazanmamış italyan ordusunun askeri diyor bana bunu. "neden?' dedim. 6 ayda sadece yürümeyi, yetenekliysen, kafan yerine bacaklarından vurulmayı öğrenirsin dedi.

    avrupa'nın modern orduları tank, uçak, insansız hava araçları ve bilgi, lojistik ve istihbarat sistemleriyle donatılmış durumda. insanların tek görevi bu sistemlerin çalışmasını ve geliştirilmesini sağlamak. 20 yaşına gelen her erkeği askere almak ile sadece aylık 1000 lira masraf ediyor devlet. ancak bizim gibi ortadoğu ülkelerinde insanlar bunu bir görev olarak görüyor. dünyanın bilmemkaçıncı piyade gücü olmakla övünüyor.

    evet, bizim ülkede ölecek asker çok. ancak bilgisayar sistemleri ve öldürme araçları yabancı menşeli olan bir ordu sadece birilerinin abiliğinde başarı elde edebilir.
  10. çok kısa ve özet geçecem yoksa konu kişisel saçmalıklardan öteye gitmiyor. etnik köken ayrımına hiç gerek yok. kıvırmadan, adam akıllı, gerçekler gözardı edilmeden mevzu anlaşılmalıdır. arkadaş amsterdam mı burası lay lom geziyosun ortalıkta. beyefendi sanki cern de master yapıyorda haberimiz olmadan bedelliyi bekliyormuş. kusura bakmayın arkadaşlar memleket namına laf söylediğini söyleyen soytarılardan gözleriniz kör olmuş. yok ordu kadrolu olsun, yok yirmili çocuklar askerlikten ne anlar, geçin bu safsataları geçin. kimlerin bu lafları söylediklerine iyi bakın. onurlu olun biraz, zor değil bakın bu! insan komşunun hakkını vermek için yine gider, arkadaşının hakkını yememek için yine gider, yine deseler yine giderim. saatlerce nobet tutup uykusuz yine kalırım, hiç de pişman olunmaz, utanılmaz. o age of empires çocukları bilgisayar başından yok bilgisayar devri yok biyolojik savaş zırvalarıyla yanıp tutuşa dursun. edinburg dükü sanki akıl da veriyor.