1. şimdi olayı en baştan anlatmaya başlamak lazım. şimdi bu mevlana denilen şahıs aniden anadolu'da ortaya çıkmadan önceki ortamdan bahsedelim kabaca. anadolu'da müslümanlaşmış türkler hakim. aslında oldukça güçlü durumdalar. batıda bizans imparatorluğu onlarla uğraşacak halde değil. tek tehdit var doğuda moğollar oldukça güçlü bir ordu kurmuşlar yavaş yavaş gelseler de türklerin pek umurunda değil. moğollardan kaçan orta asyalı türkler anadolu'ya gelmeye başlarlar. bunlar müslüman değil şamanisttir. şamanistler müslümanlığı öğrenmeye anlamaya çalışıyorlar.
    müslüman: bizim tanrımız tektir. doğmamıştır doğrulmamıştır.
    şamanlar: ee ne istiyor sizden öğretisi nedir?
    müslümanlar: beş vakit namaz kılmamız dua etmemiz isteniyor.
    şaman: neden tanrının senin duana ihtiyacı olsun ki. neyse başka ne bekler sizden?
    müslüman: bir ay boyunca oruç tutuyoruz nefsimize hakim olmak için.
    şaman: oo işte bu biraz ağırmış bir ay ha. nasıl oluyor bu oruç.
    müslüman: bir ay boyunca güneş doğmadan önce yemeğimizi yiyoruz güneş doğduktan sonra güneş batana kadar yemek su içmiyoruz.
    şaman: vay amk. sabah akşam yemek yiyorsunuz nefsimi kontrol ettim diyorsunuz lan siz. biz normalde günde bir öğün yeriz nefsimizi kontrol için dağa çıkınca bir hafta yemek yemeyiz.

    tarzında şamanlar müslümanların dinleriyle kafa bulup olayın saçmalığını onlara anlatmaya başlarlar.

    bu sırada afganistan iran civarlarında kendini aziz kabul ilan eden biri vardı bu kişi kendine noel baba'yı örnek almaktaydı. yani saint nicholas'ı. noel baba denilen kişi ms 250-270 yılları arasında mısır'ın iskenderiye kentinde dünyaya gelmiştir. yani iddia ettikleri gibi demre'li değildir. ergenlik çağına geldikten sonra iskenderiye'de küçük erkek çocuklarına tecavüz etmeye başlamıştır. birkaç kez yakalanıp cezalandırılmasına rağmen uslanmamıştır. konu iskenderiye kralına ulaştırılınca, kral, saint nicholas'ın yakalanıp yakılmasını emretmiştir. kararı duyan saint nicholas iskenderiye'den gizlice kaçarak lübnan üzerinden demre'ye gelmiştir. demre'ye geldiğinde kendisini isa mesih'in gönderdiği bir aziz olarak tanıtmıştır. sonra çocuklara olan ilgisiyle çocuklara verdiği hediyelerle anılmıştır. işte müslümanlar arasında namı yayılan ve çocukların başına musallat olmasıyla ünlenen şairi türklere iteleyip onun güzel sözleriyle şamanlara karşı bir alternatif olarak sunmanın zamanı gelmişti. bu şahıs hakkında hikayeler kendinden önce anadolu'ya yayıldı. çok muhterem bir zad olduğu halka anlatıldı. tabi pedofili kısmı daha sonra ortaya çıkacaktı.

    türkler şamanizm daha mantıklıymış lan bu müslümanlıktan. bak doğadan sevgiden bahsederken bizim ki oldukça saçmaymış demeye başlarken türklerin pek bilmediği şeyleri anlatan namı önceden yayılmış mevlana anadolu'ya moğollar tarafından gönderildi. bu kişi budizmden yunan mitolojisinden hatta şamanizmden çaldığı fikirleri yeniymiş gibi cahil türk halkına benim fikirlerim diye giydirmeye başladı ve belli bir saygınlık kazandı. tabi rahat durmadan türk oğlanlarının peşini bırakmıyordu. mevlana'nın ünü her geçen gün artıyordu. moğol ajanları sürekli adamı överek neredeyse yarı tanrı haline gelmesine neden oldular. mevlana ne derse sanki emir gibi kabul ediliyordu artık.

    nasreddin hoca müslümanlığı kendisine göre yorumlayan oldukça zeki bir insandı. halk arasında oldukça sevilen sayılan sözüne güvenilen bir insan. mevlana'nın ününü duydu. bir anda peydahlanan bu adam hakkında biraz araştırma yapınca genç oğlanların peşinde olduğunu öğrendi. mevlana ile ilk karşılaşmalarında çoluk çocuğun peşini bırak ulan ibne götçü dedi. o zamandan sonra mevlana ile nasreddin hoca hiçbir konuda anlaşamadılar. pek sık da görüşmediler zaten.

    mevlana halkın önünde nasreddin hoca tarafından sapkınlıkla suçlanınca çok sinirlendi. kendisi hakkında halka efsaneler anlatan moğol ajanlarına nasreddin hoca hakkında komik hoca'yı küçük düşürecek fıkralar anlattırarak itibarını zedelemeye çabaladı. ama bu çaba ters tepti tüm anadolu artık hocayı tanıyor ve seviyordu. sonra daha ciddi gelişmeler olmaya başaladı. moğollar anadolu'yu istila etmeye başladılar. türkler savaşçı toplum olduklarından refleks olarak savunmaya geçince mevlana savaşın ne kadar kötü bir şey olduğu dinimizde insan öldürmenin günahlarından girmeye başladı. direnmenin manasızlığına moğolların üstünlüğünü kabul edip kadere razı olma konuşmalarına başladı.

    bu sırada nasreddin hoca halkı örgütlemiş kanının son damlasına kadar moğallara direniyordu. mevlana'nın anlattıklarını duyunca halkı uyarmak için bölgeye geldi. ve uzun yıllar moğollarla savaşıldı. moğollar anadolu'dan atıldıktan sonra nasreddin hoca konya civarlarına geldi. konya'ya geldiğinde tüm halk ona büyük hayranlık duyuyordu.

    bu sırada eskişehir civarında çok sevilen bilgili ahlaklı ermeye çalışan kamile erme peşinde bir genç adam mevlana'nın büyük öğretilerini duydu ve bir lokma ekmek karşılığında mevlana'nın yanında öğrenci olabilmek için yollara düşmüştü. bu genç adamın adı yunus emre idi. mevlana isterse kırk yıl tarlada kuru ekmek karşılığı çalıştırsın beni yeter ki öğrencisi olabileyim diyordu genç adam. mevlana bunu kabul etti ve ilk derslerini vermeye başladı. ama yunus emre bu adamın bir fikir hırsızı olduğunu hemen anladı ve bunu halkın önünde açıkladı. bu anlattıkların budizmden bunlar yunan felsefesinden araklanmış dedi. mevlana'ya verilen bu ayardan sonra yunus emre kendi yoluna gitti.

    mevlana iyice zor duruma düşmüştü. nasreddin hoca da yunus emre'nin ayarını ağzına sakız etmiş halka sürekli anlatıyordu. nasreddin hoca'nın götveren olduğunu sürekli kendini siktirdiğini zaten çocuğu olmadığını yaymaya başladı. artık iyice kontrolden çıkmıştı mevlana. ne yaparsa yapsın hoca sevgisini bitiremiyordu. en sonunda kara planını yaptı ve hoca'ya suikast planını yaptı. başarılı olamadı. bir kaç kez denedikten sonra vazgeçti. baktı türk halkının hafızası üç günlük yeni masallarla kutsal bir insan olarak anıldı.

    kısa bir entry için. http://youreads.net/yorum/146206

mesaj gönder