1. tobb kabul salonu'ndaki toplantıda yabancı sermayeli yatırımcılara 15 temmuz darbe girişiminin birinci yılı kapsamında yaptığı konuşmada açıkça:

    "olağanüstü hâli biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? biz göreve geldiğimizde ohal vardı. ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. hatırlayın o günleri. şimdi böyle bir şey var mı? tam aksine. şimdi grev tehdidi olan yere biz ohal'den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız" demiş kişidir.

    bu söylemin hemen ardından olağanüstü halin uzatılması şaşırtmamıştır.

    sermayeye peşkeş çekilen ohal ile tüm temel haklar askıya alındı, khk'larla binlerce insan işinden edildi.

    tüm bu yaşananlara gerekçe olarak da bir darbe teşebbüsünün olduğu ve dolayısıyla ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu sunuldu. buna dayanarak avrupa insan hakları sözleşmesinin 15. maddesi askıya alınmıştı. oysa şimdi bir kez daha görülüyor ki erdoğan’ın da açıkça söylediği üzere buradaki temel mesele türkiye’nin milli güvenliği değil. buradaki temel mesele siyasi iktidarın kendi iktidarını sürdürebilmek istemesi. bunu da sağlarken iktidara geldiği 2002’den bu yana tüm politikalarının sermayeyi korumak üzerine olduğunu belirtmek gerekir.

    bu açıklama aynı şekilde ulusal ve uluslararası sermayenin çıkarlarını savunarak, kiralık işçiliğin legalleşmesi ve grev yasaklarıyla işçi sınıfının elini kolunu bağlayarak sömürüyü tamemen açık bir şekilde ve devlet eliyle desteklediğini gösteriyor.

    bir kez daha kanıtlanmıştır ki, bugüne kadarki tüm toplum tarihi, sınıf mücadelelerinin tarihidir.

mesaj gönder