1. nasıl yazsam bilemedim. bir sigara yaktım önce, zafak çalıyor. bizler için acının altı rakama ve beş harfe sığdırılmış halidir bu tarih.

    üç asır süren rus-kafkas harbinin hazin sonudur belki. destanlara sığmamış elbruz'a son kez bakamadan kafkasyadan, vatandan, candan, canandan, evlattan ayrı düşmenin acısının tadıldığı tarihtir bu tarih.

    karadenize küstüğümüz gündür. anaların evladımın öldüğünü anlarlarsa denize atarlar korkusuyla bebeklerinin cansız bedenlerine ninniler söylediği, yaşam sıcaklığının kopup gittiği iki minik dudak arasına meme uçlarını sıkıştırıp emziriyormuş gibi yaptıkları, elde avuçta kalan tek şeyin karadenizin soğuğuna dayanamamış, nefes almayan evladın olduğu gündür.

    misafire verilen değeri anlatmaya kelime haznemin yetmeyeceği bir milletin misafirliğinin başlangıç tarihidir.

    mızıkaların sessiz, kamaların öksüz kaldığı kara gün.

    en hareketli bestelere bile hüznün, acının, kederin sindiği kara gündür.

    karadeniz kıyılarına vurmuş bedenlere karadenizin mezar olduğu gündür.

    ben anlatamam size. türkçe bilen bir ninemi bulun ondan dinleyin yakılan ağıtları, anlatılan öyküleri.. ama önce benim için ellerini öpün olur mu ?

    karadeniz en çok bize karadır, ondandır bırakılan karanfiller, kıyısında yakılan sigaralar, edilen küfürler..

    151 yılda barışamadık, barışamayız karadenizle.. karadenizden çıkan balık yenmez bizde.

    ben şanslıydım, dedem türkçe bilirdi. konuşabildim onunla, tanıyabildim.

    ben bir sürgün çocuğuyum.
    en çok gemilerden korkarım,
    demiri en çok mızıkada severiım.
    gözlerim mavi, düşlerim yeşildir.
    en iyi ben yüzerim ama denizlere giremem.
    her deniz karadır bana.
    coşkulu hasretlerim, sessiz aşklarım vardır.
    ben sürgün çocuğuyum.
    duygularımı gözlerimin dağlarında saklarım.

    yine bu sene biz sana karanfil atalım, sen bize sevdiklerimizi geri ver, gel barışalım karadeniz.

    unutursak ciğerimiz kurusun, yalan diyen yalan olsun.

    böyle anlarda çok özlüyorum seni, nur içinde yat çerkes mehmet hafız.
    kuz
  2. siz masallarla büyütülürken biz atalarımızın sürgün edilişini dinledik.

    152 senedir.

    biz vatansız değiliz, vatan bizsiz.

    elbruz'da buluşmak dileğiyle.
    kuz
  3. tarihin en büyük acılarından birisinin yaşandığı, acısını her bir çerkes'in bütün hücrelerinde hissettikleri tarihtir 21 mayıs 1864.

    çerkeslerin kaf dağı'nın ardındaki vatanlarından koparıldıkları tarihtir 21 mayıs 1864.

    karadeniz'in büyük bir mezar haline geldiği, çerkeslerin gözyaşlarıyla tuzlandığı, utancından daha da karardığı tarihtir 21 mayıs 1864.

    "bu gün yirmi bir mayıs
    gemiler geçiyor gözlerimden
    her yıl bu kıyılara gelir,
    bu gemilere bakarım ben.
    iki damla göz yaşına dönüşür tüm varlığım
    sessizce karadeniz'e akarım ben."

    tam 152 yıl oldu bugün. ama unutmadık, unutmayacağız. 'dilime, xabzeme çıkacağım' diye söz verdim ben karadeniz'in benden aldığı sevdiklerime.
  4. bir türk olarak şunu demeliyim ki, vatanımızın içinde güzel bir renk olan çerkeslerin, rusların ırkçı siyasetleriyle vatanlarından sürgün edilerek anadoluya yerleştiği tarihtir. türk toplumunun arasına katıldıktan sonra, kültürel açıdan bizlere çok şey katmış olmalarıyla birlikte, zaten yemek konusunda zengin olan anadolu topraklarına lezzet katmışlardır. kafkas danslarının günümüzde türkiyede ne kadar populer olduğu açıktır. bu vatan toprakları uğruna cihan harbinde canlarını vermektende kaçınmamışlardır. günümüzde ise türk bayrağı altında yaşamaktan rahatsızlık duymadıklarını açıkca belirtmektedirler, kendilerine has töreleri ise ayrı bir konudur ki, onlara söyleyecek birşeyimiz yok, saygımız sonsuz.
    kardeşlerimiz için acı bir tarihtir 21 mayıs. rus büyükelçilikleri ve konsoloslukları önünde toplanarak gösteri yapan yığınlara, elimde türk bayrağıyla destek çıkmaktan hiç bir zaman gocunmadım.
    ancak şunuda demeliyim ki, asla vatansısız demeyin, çünkü sizlerde bu topraklarda doğdunuz, bu bayrak altında, burası sizinde vatanınız!
    ayrıca meclisin bu tarihi soykırım olarak tanıması için araştırma komisyonu kurmasınıda desteklemeliyiz.
    (edit: meclis komisyonu)
  5. hoş hikayeler içermeyen devasa sürgün. büyük kafkas sürgünü diye de geçer kaynaklarda. şsiz adamın teki (-ki 1. petro nağm-ı diğer (bkz: deli petro) oluyor kendisi) kafkasya ve (bkz: elbruz dağı) 'nın çevresindeki halkı (dikkat toprak değil halk) ele geçirip kendilerine köle ve savaşta kullanılacak asker yapmak istiyor. hem toprağı ufak da olsa genişleyecek, hemde kölelerini (!) kullanacak. aslında amacı bu. çerkesler ise asker olmaya, toprak savunmasına varlar ancak kölelik asla! bu yüzden bir savaş başlıyor ve çerkesler yeniliyorlar. iki seçenekleri var. ya köle olacaklar ya da o toprakları terk edecekler. tahamateler (yaşlılar meclisi) toplanıp her sülele için karar veriyorlar ve ufak bir kısım sülale köle olmayı kabul ediyor ancak büyük bir kısım bunu gururuna yediremeyip göç etmeye başlıyorlar.

    bir bölümü (büyük çoğunluğu elbruz çevresindeki osetler) atlar ve kağnılarla ığdır üzerinden osmanlı (türkiye), osmanlı üzerinden avrupa'ya, suriye, mısır ve afrikanın kuzey kesimlerine sürülüyorlar. sürülürken deli petro bir psikopatlık daha yapıp kaçanlar kaçamasınlar diye ayaklarının altındaki derileri -evet o kalın deriyi- genç,yaşlı,çoluk çocuk demeden yüzdürüyor. işte bu nedenle kaçabilen çerkesler o sürgünden sonra tıpkı balerinler gibi parmak uçlarına basarak dans ederler. çünkü derileri yüzülmüş halde ancak o şekilde kaçabiliyorlar.

    diğer kısım ise karadeniz üzerinden yıkık dökük teknelerle önce kadınlar ve çocuklar olmak üzere zorla göç ettiriliyorlar.
    onlarda düzce, samsun, istanbul gibi liman şehirlerinden anadolu'ya giriş yapıyorlar ve osmanlı onlara sahip çıkıyor. ev ve tarım yapabilmeleri için araziler, yiyecek yardımları ilk göç zamanında kendilerini toparlayana kadar devlet tarafından veriliyor. buna karşılık çerkesler kısa sürede toparlanıp asker, sarayda hizmetkar olarak çalışmaya başlıyorlar. hristiyanken osmanlılardan müslümanlığı öğrenip yavaş yavaş müslümanlaşıyorlar. osmanlıca ve türkçe öğrenmeye başlıyorlar ama bir yandan da asıllarını unutmayıp aralarında çerkesçe konuşmaya, düğünler yapmaya (evlenme manasında değil daha çok şenlik havasında) devam ediyorlar.

    osmanlının çöküşü sırasında daha çok ruslara karşı savaşıyorlar. cumhuriyet kurulduğunda meclise milletvekili olarak giriyorlar falan filan. ama hiç bir şekilde ne osmanlıyla ne de türkiye cumhuriyeti ile ters düşmüyorlar. şimdi diyeceksiniz ki (bkz: çerkes ethem) ? o adamda hadsizin teki toprak kurtardı diye egoistleşip toprak istiyor türkiye kabul etmiyor kuyruk acısına hooop yunanlılara destek. pislik herif. allahtan çerkeslerde onun ne halt yediğinin farkında da arkasından gitmiyorlar ve ağır hakaretlerle dışlıyorlar.
  6. ve o sabah çerkesler en güzel elbiselerini giydiler,
    sanki ölüme değil, düğüne gider gibiydiler.
    kemikleri döküle döküle savaştılar,
    ve o gün
    hepsi
    öldü.
    kuz