ataol behramoğlu

Kimdir?

ataol behramoğlu (d. 13 nisan1942, istanbul), şair, yazar, çevirmen, edebiyatçı.

edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasında yer alan bir edebiyatçıdır.

1942'de babasının askerlik görevini yaptığı çatalca'da dünyaya geldi. azerbeycan kökenli olan ailesinin soyadı “gürus” idi. aile,soyadını daha sonra behramoğlu olarak değiştirmiştir. babası yüksek ziraat mühendisi haydar behramoğlu, annesi ismet hanım’dır. “nihat behram” olarak tanınan gazeteci ve şair mustafa nihat behramoğlu’nun ve avukat namık kemal behramoğlu’nun ağabeyidir.

ilkokul üçüncü sınıfa kadar kars’ta öğrenim gördükten ilk, orta ve lise öğrenimini babasının ziraat müdürü olarak görev yaptığı çankırı’da tamamladı. ilk şiirleri "ataol gürus" adıyla yeni çankırı, yeşil ilgaz, çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı.

1960 yılında lise öğrenimini tamamlayan ataol behramoğlu, ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi’nde rus dili ve edebiyatı bölümü'nden 1966 yılında mezun oldu. 1962'de üyesi olduğu türkiye işçi partisi'nin (tip) örgütlenme çalışmalarına katıldı. yükseköğrenimi sırasında yapraklar, dost, evrim, ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "bir ermeni general", 1965'te ankara'da toplum yayınevi'nce basıldı. gençlik dönemi şiirlerinde orhan veli, attilâ ilhan ve ikinci yeni şiirinin ortak özellikleri etkindir.

gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında papirüs, şiir sanatı, yeni gerçek, yeni dergi ve halkın dostları'nda çıkan şiirleriyle oluştu. bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. 1965'te yayımlanan “bir gün mutlaka” adlı kitabı 60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden oluşmaktaydı[2]. kitaplaşan ilk çevirisi “ivanov” (anton çehov) 1967'de basıldı. mihail yuryeviç lermontov'dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.

1970 yılında siyasi nedenlerle yurtdışında çıkan behramoğlu, 1972'ye kadar londra ve paris’te yaşadı. paris’te louis aragon ve pablo neruda ile tanıştı. aragon’un yönetimindeki "les lettres françaises"de, abidin dino çevirisiyle, "bir gün mutlaka" dan bir bölüm yayımlandı. 1971’de paris’te théatre de liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı. ilk oyun "légendes à avénir / geleceğe masallar" için bölümler yazdı.
sovyet yazarlar birliği’nin davetlisi olarak 1972'de gittiği moskova’da yaklaşık iki yıl kaldı. bu dönemde moskova devlet üniversitesi'nde stajyer olarak rus edebiyatı üzerine çalıştı. daha önceki dönemin ürünü çevirileri (puşkin, bütün hikâye ve romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı "yolculuk, özlem, cesaret ve kavga şiirleri" 1974'te türkiye'de yayımlandı.

1974'te af yasasından yararlanarak ülkeye dönen behramoğlu, muhsin ertuğrul yönetimindeki istanbul belediyesi şehir tiyatroları'nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975'te kardeşi nihat behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “militan” büyük ilgi gördü.[2] bu dönemde ataol behramoğlu’nun "ne yağmur…ne şiirler…(1976)", “kuşatmada (1978)”, “mustafa suphi destanı" (1979), "dörtlükler" (1980) adlı kitapları yayımlandı.
1979'da türkiye yazarlar sendikası genel sekreteri oldu. rus aslıllı ludmila denisenko ile evliliğinden kızı barış o yıl dünyaya geldi.

1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. "ne yağmur…ne şiirler…"'in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verilen ataol behramoğlu bir hafta göz hapsinde tutuldu; kitap daha sonra beraat etti.[2] 1981'de "iyi bir yurttaş aranıyor" başlığı altında topladığı şiirler türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu. aynı yıl yunanistan’da şiirlerinden seçmeler "türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum" adıyla yayımlandı. dünya şairlerinden rusça, ingilizce, fransızcadan yaptığı çevirileri "kardeş türküler" adlı bir kitapta topladı (1981). "son yüzyıl büyük türk şiiri antolojisi"'nin ilk çalışmalarına başladı.

1982'de barış derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı, on ay tutuklu kaldı. cezaevinde bulunduğu sırada, asya-afrika yazarlar birliği 1981 lotus ödülü'nü kazandı.1983'te 8 yıl hapse mahkum edildi. 1984'te ülkeden gizlice ayrılarak fransa'ya gitti. bir süre sonra pasaport verilmeyen ailesini de gizlice yurtdışına çıkardı.

hayatının 1989 yılında kadar süren bu döneminde paris sorbonne üniversitesi'nde rus edebiyatı ve karşılaştırmalı edebiyat konularında lisans üstü bir çalışma yaptı. 1986'da paris’te ressam yüksel aslan ile birlikte fransızca türk edebiyatı dergisi “anka”yı kurdu ve yönetti. birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu.

almanya’da "kızıma mektuplar (1985)", "türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum" (1985) adlı şiir kitapları ve "mustafa suphi destanı"nın yeni bir basımı yayımlandı. şiirlerinden macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de budapeşte’de “europa” yayınevince yayımlandı antoloji çalışmalarına da devam eden behramoğlu bu dönemde "son yüzyıl büyük türk şiiri antolojisi"; "dünya şiiri antolojisi" (özdemir ince ile birlikte); "çağdaş rus şiiri antolojisi"'ni yayımladı. ayrıca “çehov-bütün oyunları (1. cilt)”, şiir üstüne yazılarını biraraya getiren “yaşayan bir şiir” (1986) ile “eski nisan”, “bebeklerin ulusu yok” adlı şiir kitapları yayımlandı. hakkındaki davaların beraatla sonuçlanması üzerine haziran 1989’da türkiye’ye döndü.

türkiye’ye dönüşünden sonra pendik belediyesi’nde kültür danışmanlığı, ardından simavi yayınları’nda editörlük yaptı. 90’lı yıllarda “sevgilimsin” (1993) adlı şiir kitabını ve çeşitli yazılarını biraraya getiren, "iki ateş arasında" (1989), "nâzım'a bir güz çelengi" (1989), "mekanik gözyaşları" (1990), "şiirin dili-ana dil" (1997) yayımlandı. aziz nesin ile ilgili anılarını "aziz nesin'li fotoğraflar" (1995); yurt dışı gezi yazılarını "başka gökler altında" (1996) adlı kitaplarda topladı. vera tulyakova’nın anılarından ve nâzım hikmet'in şiirlerinden oluşturduğu "mutlu ol nâzım" adlı bir oyunu; belgesel bir oyun çalışması olan "lozan” adlı eseri vardır.

1995’te türkiye yazarlar sendikası genel başkanı seçilen şair; bu görevi 1999’a kadar iki dönem sürdürdü. 2002’de türkiye p.e.n. yazarlar derneği "dünya şiir günü büyük ödülü"'nü aldı. 2008 yılında şiirlerinden geniş bir seçmeler amerika birleşik devletlerinde yayınlandı. aynı yıl kendisine rusya federasyonunca uluslararası puşkin nişanı verildi.

1992’de istanbul üniversitesi'nde başladığı rus dili ve edebiyatı öğretim üyeliğini 2003'te aynı üniversitede doçent, 2009'da beykent üniversitesi'nde profesör olarak sürdürdü. şimdi istanbul aydın üniversitesi öğretim kadrosundadır. cumhuriyet gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaktadır.


  1. yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

    yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
    sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
    sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

    insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
    denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
    yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
    kopmaz kökler salmaktır oraya

    kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
    kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
    ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
    bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

    insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
    hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

    insan balıklama dalmalı içine hayatın
    bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

    uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
    bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
    değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
    fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

    ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
    çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
    kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
    dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

    yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
    yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
    çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
    ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
  2. bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    bir hatıradır şimdi dalgın dalgın uyuyan şehir
    solarken albümlerde çocuklar ve askerler
    yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
    uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

    yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
    ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
    bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
    geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

    bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
    yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
    bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
    ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
  3. her şey o kadar birbirinin
    aynıydı, hayat-
    akıp gidiyordu sıkıntıyla.
    domino taşlarına ve
    bir nehrin akışına benzeyen
    cesur ve genç hayat. akıp giden.

    (bkz: yeniden hüzünle)
  4. ama artık gitmek geliyor içimden
    bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
    dönüşü olmayan yerlere.

    (bkz: melankoli)