nazan bekiroğlu

Kimdir?

3 mayıs 1957 tarihinde trabzon’da doğdu. ilk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra atatürk üniversitesi edebiyat fakültesi türk dili ve edebiyatı bölümü’nü bitirdi (1979). dört yıl lise öğretmenliği yaptı. ktü fatih eğitim fakültesi türk dili ve edebiyatı eğitimi bölümü’ne öğretim görevlisi olarak girdi. (1985). orhan okay yönetiminde sürdürdüğü halide edib adıvar’ın romanlarının teknik açıdan tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. şair nigâr hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998′den itibaren aynı fakültede açılan türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan nazan bekiroğlu 4 mayıs 2001′de profesör olmuştur

şehirli bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olan nazan bekiroğlu; kendi ifadesiyle “ehl-i kalem ve kelam” bir baba ile titiz ve oldukça eğitimli bir annenin,iki de ağabeyin ikliminde epey nazlanarak,korunarak,esirgenerek büyümüştür. çocukluğunda türkçesi bozulur diye sokak yasaklanmış ve arkadaşları seçilmiştir,bunun için konuşurken karadenizliliği hiç hissedilmez. bekiroğlu, türk edebiyatı dergisi röportaj yazarı belkıs ibrahimhakkıoğlu’na verdiği bilgilerle,kendini ve (birbirini andıran) hikayeleriyle şiirlerini şöyle anlatmıştır.

doğduğu ay (3 mayıs), ruh dünyası ve ardından şiir ve hikayelerinde hep yer almıştır. altı yaşına kadar oturdukları, konak yavrusu denilebilecek büyük evde yaşadıkları, hikayelerinin şuur altı malzemesini hazırlamıştır; “çini dolap tutamakları, billur kapı kolları, vitraylardan süzülen efsunlu hava, kapı yanında açan filbahri çiçekleri, taş duvarlardan fışkıran yabani incir dalı, kocaman halının göbeğine düşen sarı ikindi güneşi, geceleri yatağa uzanan dalga sesleri ve bu seslerle karışan martı çığlıkları.” bütün bunların izdüşümleri daha çocukluk yıllarında sanatkar ruhunu yoğuran dünyanın temelini teşkil etmişlerdir.

on dört yaşında babasının vefatıyla beraber ailenin ekonomik ve sosyal rengi değişir. konaktan apartman dairesine geçiş yazarın içe dönük ruh yapısının teşekkülünde ve duyarlılığının şekillenmesinde etkili olmuştur. daha sonra yüksek tahsil için aileden uzaklaşması bakışlarını dış dünyaya çevirmesini anadolu’yu ve insanını tanıtmasını sağladı. öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve orta asya estetiğinin peşinde idi. bunu bir ölçüde ilk hikâyelerine de yansıttı. (hava hanım öldü) . gerek sanatkâr, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası orhan okay’dan teşvik ve destek gördü.

kendi ifadesiyle, kendini asıl buluşu mezuniyet sonrası yıllara rastlar. 1979 yılında apartmandan tekrar eski, müstakil ve bahçeli bir eve taşınırlar. böylece sanatkârımız, ruhunu harekete geçiren atmosfere yeniden kavuşur. daha sonra bir istanbul seyahatinde hayatına osmanlı ve topkapı girer ve bu saray giderek, adeta bir tutkuya dönüşür. ama onu çeken osmanlı’nın zaferleri ya da yenilikleri değildir. “saray”ı özellikle insanî yanı ile yakalamaya çalışır.

bekiroğlu, edebiyata ve özellikle şiire meraklı bir aileden geliyor. baba ve anne şiiri duyan ve duyuran insanlar. babası “hedef” adlı bir mahallî bir gazetenin sahibiydi. basılmamış roman denemeleri ve pek çok şiirleri bulunan, tarihe ve bilhassa osmanlı tarihine meraklı bir zattı. bekiroğlu “güzele ilgi duymayı” babasından öğrenmiştir. okumayı, kendisine sevdiren babasıdır. “içinde bir sızı var” hikayesinde kahraman da babasıdır.

bir zamanlar tanpınar’ın etkisinde kaldığını şu anda bu etki üzerinden attığını söyler. hayran olduğu dostoyevski’den insan ruhunun labirentlerini vermesi bakımından etkilenir. oscar wilde’ın insan ruhunun evrensel prensipler doğrultusunda ve çok sade çizgilerle hikayeler yazmasından etkilenir. nun masalları döneminde oscar wilde gibi hikayeler yazmak ister. nun masalları’nın sade görünümünde onun etkisinin olduğunu söyler. mustafa kutlu’dan teknik anlamda geleneğe yaslanması yönünden etkilenir. sezai karakoç’tan geleneğin dönüştürülerek bugün nasıl kullanılabileceğini öğrendiğini söyler.

 



  1. türkiye'nin en iyi kalemlerinden biridir. hele nar ağacı onu benim gözümde bambaşka bir yere taşımıştır. şu ruhsal boşluğundan kurtulabilse dinginligin onu çok daha ileriye tasiyacagindan eminim.
  2. iskender pala'nın kadın versiyonu
    bulut
  3. hangi eserini okusam o ben oluyorum. züleyha'nın duasında, yusuf'un güzelliğinde yusuf ile züleyha . vehimlerin en kötüsü olan aşkın vehmini yağdıran kara yağmurların altında nun masalları. emniyetsizlikte ve fevkalade emniyette mor mürekkep. bilinmemiş filbahri kokusunun sarhoşluğunda isimle ateş arasında. ezelden ebede giderkenki yorgun, kırgın, garipliklerimizin tercümanı olarak yol hali. settarhan ve zehra'nın insana kaderi sevdiren ağlar ve derin bağlarla birbirine bağlanışında nar ağacı.

    türkçe'ye hakimiyeti, kelimelerle oynayışı, o büyülü dili ve ateş düşürdüğü cümleleriyle yazarlığın anlamını tekrar yazan, sınırlarını tekrar çizen yazar.
    nazan bekiroğlu bir yazar ne ise o değil; 'yazar' nazan bekiroğlu ne ise o. nevi şahsına münhasır kadın yazar. iyi ki yazar. aşka aşina yüreğine, kalemine, mor mürekkebine sağlık...
  4. mükemmel betimlemelere sahip, benim gözümde türkiye'nin en iyi kadın edebiyatçısı ve hatta belkide en iyi edebiyatçısı. nar ağacı ile o savaş yıllarını yaşatmış, kahramanlarının her bir adımı için kalp ritmimi hızlandırmıştı. basit cümlelerle roman veya kitap yazdığını düşünenlerin karşısında dili tamamıyla ele geçirmiş, her cümlesinde sanat akan mükemmel birisi resmen. yusuf ile züleyha gibi mitleşmiş bir eserde bile heyecanlandırır insanı, yakar kor gibi gönlünüzü. elimde olan lâ kitabını bitirir bitirmez mücella için harçlık denkleştirip almak lazım.
    türk edebiyatının duraklama ya da çöküş döneminde ayakta tutan direklerdendir benim için nazan bekiroğlu.
  5. fatih egitim fakultesinin goz bebegidir kendileri. cok severdim universite yillarimda. kantinde gordukce sicak gulumsemesinden bizleri mahrum birakmazdi.
  6. "hayallerimde bile sana söyleyemediğim şeyler yazacağım şimdi, 'siz' yerine 'sen' demek gibi ..." / nar ağacı
    satırlarının sahibi güzel insan.