osho

Kimdir?

“ asi ruh” ya da “provokatör mistik” olarak da anılan osho, 1931 yılında hindistan’ın madhya pradesh eyaletindeki kuchwada’da dünyaya gelmiştir. daha çocukluk yıllarından itibaren, başkaları tarafından verilen bilgiler ve inançları edinmektense gerçekliği kendisi deneyimlemekte ısrarcı olan asi bir ruhu vardı. bu durumu kendisi şöyle dile getirir: “çocukluğumdan hatırlayabildiğim kadarıyla yalnızca tek bir oyun sevdim: tartışmayı, her şey hakkında tartışmayı... pek az yetişkin bana tahammül edebiliyordu; beni anlamaları söz konusu bile değildi. okula gitmek hiç ilgimi çekmiyordu. orası olabilecek en kötü yerdi. sonunda gitmeye zorlandım, ama elimden geldiğince direndim, çünkü orada yalnızca benim ilgilendiğim şeylerle ilgilenmeyen çocuklar vardı ve ben de onların ilgilendikleri şeylerle ilgilenmiyordum. bu yüzden hep grup dışı kaldım.” 1990 yılına kadar süren yaşam yolculuğu süresince tüm dünyayı yerinden oynatacak söylemleri ve geliştirdiği meditasyonlar ile günümüzde hâlâ güncelliğini koruyan sıradışı bir şahsiyet olan ve bhagwan shree rajneesh adıyla da bilinen  osho, din, felsefe, psikoloji, politika ve insanı ilgilendiren birçok alanda her türlü geleneği temelden sarsan yorumlarıyla büyük ilgi ve de tepki toplamıştır. yirmi bir yaşında üniversite öğrenimini tamamlayan osho, jabalpur üniversitesinde yıllarca felsefe dersleri verdi. aynı zamanda da tüm hindistan’ı dolaşıp konuşmalar yaptı, halka açık tartışmalarda tutucu dini liderlere meydan okudu, geleneksel inanışları sorguladı ve hayatın tüm alanlarından insanlarla bir araya geldi. 1960’ların sonlarına doğru artık kendi dinamik meditasyonlarını geliştirmeye başlayan osho, meditasyonun o rahat ve düşüncelerden arınmış durumunun keşfedilebilmesi için öncelikle geçmişin modası geçmiş yöntemlerinin ve günümüz modern hayatının getirdiği sıkıntıların ağırlığı altında ezilen çağdaş insanın çok derin bir ruhsal temizlenme sürecinden geçmesi gerektiğini ileri sürer. 1970’lerin başlarında ilk olarak bazı batılılar osho’dan haberdar olmaya başladılar. 1974’te hindistan’ın pune şehrinde onun çevresinde bir komün kuruldu ve başlangıçta batı’dan tek tük gelen ziyaretçiler, sonradan gittikçe çoğaldı.1985 yılında göçmenlik yasalarını ihlal etmek suçlamasıyla gözaltında olduğu sırada yavaş yavaş zehirlendiği söylenir. 1975 yılı boyunca osho, doğulu meditasyon teknikleri ile batılı terapi yöntemlerine devrim getiren programların ve atölyelerin genişlemesine rehberlik etti. ağustos 1975'te ilk terapi grubu başladı. grup süreçlerine günlük dinamik ve kundalini meditasyonları, osho'nun sabah söylevleri, gruptan önce veya sonra on günlük meditasyon kamplarına katılmak dahildi. darşan'da, osho yeni gelen gruplara önerilerde bulunuyor, grup liderlerine tavsiyeler veriyor, grubun katılımcıları ile görüşüyordu. 1977’nin sonunda elli farklı grup önerilebiliyordu ve aşram[1], dünyadaki en büyük ve en yenilikçi büyüme merkezi olarak tanınıyordu. toplum, din, politika, felsefe, psikoloji ve daha birçok alanın, insanın benliği ve varoluşu ile ilişkisini ele alan osho, bu konularda ileri sürdüğü oldukça cesur ve kalıpları kıran savları, söylemleri ve iddiaları ile birçok otoritenin tepkisini çekmiştir. köhneleşmiş, kalıplaşmış sistemlerin güçlü bir şekilde etkisi altında kalarak kendini sürekli bastıran ve böylece sürekli bir gerilim halinde olan çağdaş insan için mutluluğun, gevşemenin, yaşama sevincinin hedef alındığı meditasyon yöntemlerini geliştirmekle birlikte, bazen dinin karşısında, bazen yanında olmuş, ama bugünkü anlamda kabul edilen din görüşünün içerisinde olmamıştır. bununla birlikte doğu kültüründen ve mistisizminden de tamamen uzak değildir.örneklerinde buda’dan, tao’dan bahsettiği kadar, mevlânâ’dan, nasreddin hoca’dan, hallac-ı mansur’dan da bahseder. ancak insanın cinsel hayatı, tatmini ve mutluluğu üzerine cesur terapi yöntemleri geliştirip onun rahatlamasını sağlamak amacıyla meditasyonlar geliştirmesinden dolayı dini çevrelerce oldukça eleştirilmiş ve tepki görmüştür. bunun yanında, toplumsal konular hakkında da derin araştırmalar yapıp kendi fikirlerini insanlara sunan osho’dan, birtakım politika, güç, rant ve nüfuz çevreleri rahatsız olmuştur. belki de bu yüzden  1981 yılından itibaren abd’den başlayarak ülke ülke dolaşıp kendine yer edinmeye çalışmış ama birçok ülke onu barındırmak istememiştir. böylelikle de birçok sıkıntı yaşayan osho, 1985 yılında amerika’da tutuklanarak 12 gün boyunca hapiste kalmış ve ardından sınırdışı edilmiştir. bu süre içerisinde yavaş yavaş zehirlendiği iddia edilen osho, 1990 yılında da zehirlenme belirtileriyle ölmüştür. bugün onu eleştirenler kadar onun yolunda gidenlerin kabul ettiği bir gerçek vardır : o da osho’nun olağanüstü sıra dışı ve hiçbir kalıba ya da düzene boyun eğmeyen, suyuna gitmeyen ve tamamen bireysel özgürlüğü savunan bir kişilik olduğudur. o, özellikle ikinci dünya savaşı’nın ardından sayıları gün geçtikçe artmakta olan ruhani buhran içerisine düşmüş insanlar için bir nevi alternatif bir inanç sistemi kurmak yolunda doğu felsefelerine hücumun yol göstericilerindendir. bireysel olduğu kadar toplumsal arayışlara da en derin detayına kadar inen osho, kendisi kitap yazmamıştır. bununla birlikte otuz beş yıl boyunca dünya çapında yapmış olduğu konuşmaları kayda alınarak sayılarca kitap haline getirilmiştir. o,  hiçbir geleneğe ait olmadığını açıklamış ve “lütfen beni geçmiş ile bağlantılandırmayın, onu anımsamaya bile değmez” diyerek seslenmiştir insanlığa… öğrencilerine ve dünyanın her yerinden kendisini dinlemeye gelenlere yaptığı konuşmalar 30'dan fazla dile çevrilmiş ve 600'den fazla ciltler halinde yayımlanmıştır. temmuz 1974'ten 1981'e kadar söylevler vermeye devam eden osho, tao, zen, hıristiyanlık, hassidizm, sufizm, baullar, hindu gizemciler, tibet budizmi, tantra, v.b. pek çok spiritüel gelenekteki aydınlanmış gizemcilerin öğretileri üzerine yorumlar yaptı. değişik günlerde kendisini izleyenler tarafından sorulan sorulara yanıt verdi. o kendisini “gerçek bir varoluşçu” olarak tanımlamıştır. beden ve zihnin birikmiş stresini atmak amacıyla kendine özgü olarak meditasyonlar geliştiren osho , otobiyografisini de yazmamıştır . yapmış olduğu çalışmalar ve konuşmalarından kendisinin tanınabileceğini söylemiştir.  



  1. sanatına hayran olmakla birlikte her "osho" adını duyduğumda gözümün önünde karpuz canlanıyor.

    böyle kocaman, kıpkırmızı, sulu bir karpuz görüyorum her osho'da. sebebini bilmem.
  2. biraz psikoloji biraz felsefe biraz sosyoloji bolca mistisizm, sufizm, bolca özlü söz al sana osho. kendisinin bir pazarlama ustası olduğunu onun peşinden gidenlerin de o çokça aşağıladıkları tarikat mensupları olduğunu düşünüyorum. gördüğüm gözlemdiğim şey bu aslında. hele bi de o lüzumsuz yüze yapışmış sırıtma ile sürekli sevgiden bahsediyorlar ya işte o an kürekle vurasım geliyor suratlarının ortasına. düşünme, hislerine bırak akıp gitsin, inan, sev, sorgulama bla bla. insanız yahu. duyarlı her insan kızar, üzülür, sinirlenir, eleştirir, hata yapar, bağışlamaz, mutsuz olur. hangi dünyada yaşıyorsunuz diye sorasım geliyor her seferinde?
  3. çokça kitap okumuş ve çokça düşünmüş birisidir. kitaplarını oturup yazmamıştır. yaptığı konuşmalardır kitapları. çokça okumuştur çünkü bir konudan bahsederken ordan burdan alıntı yapar biz farkında olmadan. aslında kendisi pek orijinal bir şey üretmemiştir. doğu kültürünü iyi anlayıp batı kültürüyle birleştirmiştir. ancak bunları sunuş biçimi ve sadece dinleyicilerinin soruları üzerine konuşması gerçekten aktif, kıvrak bir beyne işaret eder.

    düşünceleri bana hiç gerçekçi gelmez. (günün belli saatleri kapalı bir ortamda yaşanabilir öğretisi- kendisi öğreti demez-) çünkü insan sürekli meditasyon yapsın, coşku heyecan sevgi dolu olsun, bireyselik şu bu falan filan.... diyelim ama ortadoğu'da bunlar mümkün ve kabul edilebilir mi? ya da böyle rezil bi dünyada. dünyadan elini eteğini çeken ruhbanlara kötü gözle bakarım. hiç masum ve insancıl değiller. duyarsızlığı huzur gibi görmek. bir şeyler yapma imkanı olan insanlar tribe girip duyarsızlaşmamalı. çünkü dünyada acı çeken haksızlığa uğrayan insanlar var. ama yok biz meditasyon yapcaz. eline silah alan insanların dağa çıkmasıyla birisinin meditasyon yapmak için dağa çıkmasının pek farkı yok. bazen susarak da ateş ederiz.

    kabilecilik de kötü, bu bencil bireyselik de. osho'nun kitapları sizi bencil bireyselliğe iter. içlerinde güzel işe yarar bilgiler tabiki de var. ama insanı toplumdan kopararak bunları mümkün kılar çoğunlukla. osho'nun toplumsal yönü de olsaydı keşke.
  4. biyoterörizmden insan ticaretine yemediği dalak kalmayan özlü söz üstadı.

    ne bok yerseniz yiyin tatlı sözü, insanların ne duymak istediğini anlamayı öğrenin. sonra haçta jandark yaksanız gene iyilik perisi diye alkışlayacak güruh bulursunuz.