sylvia plath

Kimdir?

sylvia plath (d. 27 ekim 1932 boston - ö. 11 şubat 1963 londra), abd'li şair ve yazardır.

trajik yaşamı ve intiharıyla tanınan plath, aynı zamanda yarı otobiyografik bir roman olan ve depresyonu üzerine ayrıntılı bilgiler veren sırça fanus kitabının yazarı olarak bilinir. anne sexton ile birlikte, plath gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden biridir.

hayatı

1932 yılında alman bir baba ve abd'li bir anneden, massachusetts'te doğdu. profesör olan babası 1940 yılında öldü. plath ilk şiirini 8 yaşında yayımladı.

plath, hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozuklukla boğuştu. 1950 yılında bursla girdiği smith college'deki ikinci yılında ilk intihar girişimini gerçekleştirdi ve bir akıl hastanesine yatırıldı. 1955'te smith college'den summa cum laude derece ile mezun oldu.

kazandığı fulbright bursuyla cambridge üniversitesi'ne giderek çalışmalarını burada sürdürdü ve şiirlerini üniversitenin öğrenci gazetesi olan varsity'de yayımladı. plath burada 1956 yılında evleneceği ingiliz şair ted hughes'la tanıştı. evliliklerinin ardından boston'da yaşamaya başladılar. plath, hamile kaldıktan sonra ise ingiltere'ye geri döndüler.

plath ve hughes, londra'da kısa süre yaşadıktan sonra north tawton'a yerleştiler. çiftin sylvia'nın kıskançlık krizleriyle başlayan sorunları bu dönemde başladı ve ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra sylvia plath londra'ya geri dönerek boşanma işlemlerini başlattı.

kiraladığı evin eskiden ingiliz şair william butler yeats'e ait olduğunu öğrenen plath bunu iyi bir işaret olarak değerlendirdi. 1962-1963 kışı plath için çok zor geçti. 11 şubat 1963'te, ikinci kattaki odalarında uyumakta olan çocuklarının yanına süt ve kurabiye bıraktıktan sonra, odalarının kapısını da içeri gaz girmeyeceğinden emin olmak üzere bantlayarak kapattı ve kafasını fırının içine sokarak intihar etti.

intiharıyla ilgili olarak kocası ted hughes eleştirilere maruz kaldı. hughes yıllarca bu konuda konuşmadı. daha sonra anılarını yayımladı.

1963 yılında daha 30 yaşındayken intihar eden plath’ın hayatı, oscarlı oyuncu gwyneth paltrow’un ünlü şairi canlandırdığı “sylvia” filmine de aktarıldı.

plath’ın türkçe’ye çevrilen eserleri arasında bulunan “sırça fanus” adlı romanı, birçok kişi tarafından ilk amerikan feminist romanı olarak değerlendirilir.



  1. şairin kendi sesinden:
    lady lazarus https://www.youtube.com/watch?v=esBLxyTFDxE

    and i a smiling woman.
    i am only thirty.
    and like the cat i have nine times to die.
    ***
    dying
    is an art, like everything else.
    i do it exceptionally well.
  2. "i took a deep breath and listened to the old bray of my heart. i am. i am. i am."
  3. "kıvranıp çatırdıyor ormanlar ağrılar içinde ve kendini unutuyor gün.
    çamur donarken küçük balıkların kıvrılıp kıvrandıkları
    suyu boşaltılmış bu havuza eğiliyorum.
    hepsini topluyorum, gözler gibi parıldıyor hepsi de.
    eski kütükler ve eski imgeler morgu göl
    açılıp kapanarak yansımaları arasına alıyor onları."
  4. turkuaz bir sylvia plath hayali kuruyorum birkaç gündür. ölümün rengi üzerine düşünmek ve yazmak gibi bu sanırım. hala özgürce düşünüp, yazılabileceğine dair hislerim var bunca dehşetin ortasında. ardımdan “nihayet huzura kavuştu” diyebilecek dostların olması gibi bir şey bu. ve nihayet ve sonunda ve yaşasın öldü…
  5. bedeli var, hem de ne bedeli var,
    bir sözcüğümün ya da bir dokunuşumun
    ya da kanımdan bir damlanın.

    yusuf eradam çevirisiyle lady lazarus dan. dediği gibi; şiirlerini çevirmek zor ama zorunlu.
  6. ted hughes la ilişkilerini mad girl's love song şiirindeki iki dizeyle adeta özetleyen caanım şair:
    i shut my eyes and all the world drops dead
    i think i made you up inside my head
  7. buraya plath hayranlarını sevindirir mi bilmem ama bir çok kişiye etme bulursun inleme ölürsün dedirtecek bir şey yazayım mı?
    plath biliyorsunuz çok acı bir şekilde hayatına son verdi. hayranları eşi ted hughes bu ölümden sorumlu tutmuşlar ve plath'in mezar taşından hughes ismini defalarca kırıp tahrip ederek tepkilerini göstermişlerdi. geçen gün bir kitapta okudum ki, daha önce hiç böyle bir bilgiye rahatlamamıştım. uğruna plath'i terk ettiği kadın da aynen sylvia plath gibi hayatına son vermiş.
    kimse başkasının mutsuzlukları üzerine mutluluk inşaa etmemeli.
    etme bulursun ; inleme ölürsün buraya denk düştü mü?
    not: şair birinin plath'in mesela bu kadar sevilmesi öldükten sonra bile sahiplenilmesi neden bilmiyorum beni değişik bir şekilde mutlu ediyor.
  8. 11 şubat tarihi insanlar için ne ifade eder bilmiyorum ama bana sylvia plath'ı hatırlatır. artık nefes almaya bile gücü kalmamıştır. umudu tükenmiştir. çok sevdiği çocukları bile yaşamak için bir neden değildir artık onun için. 11 şubat sabahı bir kriz anında değil planlı olarak kafasını gaz fırınına sokar. ve son... fiziksel bedeni artık bu dünya üzerinde yaşamasa bile "sylvia plath ruhu" milyonlarca sevenine ilham vermeye ve etkilemeye devam edecektir. hatta ölümünün bile ilham verici olduğunu düşünüyorum. onun gibi ölmeyi deneyimleyen biri var mıdır bilemiyorum ama bir dostum "zamanı geldiğinde sylvia gibi öleceğim" demişti. çok kereler düşündüm "eğer tedavi olabilmiş olsaydı bu kadar yaratıcı ve bu kadar etkileyici bir yazar olabilir miydi?" diye. cevabı yok. ama bencilce keşke daha çok yaşasaydı deme hakkını görüyorum kendimde. oysa belki de erkenden gidişi onu bu kadar etkileyici hale getiren.

    son günlerine ait bir tanıklık yayınlanmış birkaç yıl önce. ilgilenenler için onu da buraya koyayım. şairin ölümü
  9. gürkal aylan çevirisiyle artshop yayınlarından çıkan suyu geçiş isimli kitabının 57. sayfasındaki son sözler isimli şiirinin ilk iki mısrası ölümünden sonra yerine getirildi mi bilinmez;

    bildiğimiz tabutlardan değil, bir lahit istiyorum ben,
    kaplanınki gibi çizgileri olsun, üstünde gözleri yukarıya bakan.
  10. henüz 8 yaşındayken babasının ölüm haberine tepkisi "tanrı ile bir daha hiç konuşamayacağım" seklinde olmuştur ve bir anlamda orada başlamıştır dünya ve tanrı arasındaki uçuruma düşmesi. ayrıca ilk şiirini de 8 yaşındayken yazmıştır.

    ardından öğrenim hayatında ileri derecede manik-depresif bozukluğunun sonucu olarak intihar girişiminde bulunmup akıl hastanesine yatırılmıştır.

    daha sonra hayatının en ağır dönemlerine "merhaba" demek üzere ted hughes ile tanışıp evlenir. dünya tatlısı çocukları olur...

    buraya şu sözünü sığdırmalıyım.
    "kendimi ta derindeki beni çıkarana kadar yazacağım, sonra çocuk sahibi olacağım ve sonra daha da derinleşeceğim." diyerek derinliğe ineceğinin itirafında bulunuyordu...

    çocuklarının tıpkı sylvia plath gibi gözleri vardı.. fakat dedim ya kötü bir başlangıca yelken açmış idi ve kıskanclık aldatma krizlerinin sonucu eşinden boşanmak ister....

    ve en sonunda (burayı yazmaya ellerim gitmiyor ve kısa yazmakla yetineceğim, acıyor parmaklarım ve bedenim) çocuklarına kahvaltı hazırladıktan sonra, canına son verir...

    artık onu tanıdıktan sonra, dünyadan kopup gittiği gün olan 11 şubatın benim için de oldukça özel ve hüzün dolu bir anlamı var.

    kendisinin sesinden babasına yazmış olduğu şiirini dinlemek isterseniz.

    "neden yazı yazdığımı mı soruyorsunuz bana? zevk mi alıyorum? değer mi? peki para kazandırır mı? öyleyse bir nedeni var mı?

    yazıyorum çünkü
    içimde susturamadığım
    bir ses var..."

    yazarak içinde ki fırtınaları, kopuşları, çığlıkları susturmak istediği ne kadar da açık...

    ayrıca "tanrı benim yazdığım şiirler üzerinden insanlarla konuştuğunu hissediyorum." demiştir.
    ^:ben de şiirlerin üzerinden seninle konuşuyorum.^

    bence en güzel dizelerinden birisi de şudur.

    "bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni;
    hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi.
    bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi."

    var olabilmesini istediğim diğer dünyada, ona aşık olacağım kadındır...
    görüşmek üzere sylvia plath.