• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.50)
benim varoş hikayem - yunus ozan korkut
yunus ozan korkut'un yazıp yönettiği ve görüntü yönetmenliğini üstlendiği belgesel, adana ceyhan arka sokaklarında yaşayan insanları konu ediyor. karanlık hikayelerin, küfürün, yoksulluğun ve imkansızlığın en yalın ve gerçek halinin sergilendiği filmde; kuş çalma üstadı culluk yusuf, feminist köy muhtarı naime, bar fedaisi devran, mahallenin büyük abisi cihangir ve diğer semt sakinlerinin hayatlarına değiniliyor.


  1. Adana Ceyhan'da doğan filme meraklı birinin, yıllar sonra büyüdüğü mahalleyi belgesel yapması. Fazla yazmayacağım, fragmanı izlemek yeterince fikir sahibi yapıyor Buradan
    Yönetmeniyle yapılan röportaj
    belgesel şimdilik yurtdışı festivallerde gösteriliyor, yakında ülkemize gelecek.
    Fragmanda aklımda kalanlar: "boş bir hayatın içinde yaşıyoruz" lafı . Bir de kadın muhtarın seriye bağladığı küfürler. Ha bir de "fırıncıyı vurmuşlar"
  2. bir ülke gerçeğini gözler önüne seren ve yurdum adana insanı hakkında fikir veren film belgesel. yönetmen tam bir gözlemci. tuhaf karşıladığım durum ise bu kadar gerçek hayatlara bir parça dram'a bu kadar kahkaha atabilmek yakışıyor mu yakışmıyor mu kestiremedim. istemsizce çene kasları ağrıtıyor. sürpriz son filmlerde bile şaşırtamayan öykülere tanık oluyorsunuz. birbirinden bağımsız farklı ceyhan kimlikleri ile tanışıyoruz.
    75 dakika ile nefis bir başka sinema seyirliği diyebiliriz.
  3. haftasonu izleme şansı buldum. kaç haftadır vizyonda bilemiyorum ancak gösterim saatleri çok ters saatler ve çok az sayıdaki salonda gösterimde. üstüne bir de memlekette sinema bileti alırken "alt yazılı olmasın ha" diyen bir kitle varken bu şartlar altında gişesi çok başarılı sayılabilir.

    güzel bir ilk eser diyebiliriz. ancak beklentimin oldukça altında kaldı. 75 dakika sürekli uzun bir fragman izliyorum hissine kapılmak mümkün. ve bu uzun fragman belgeselin tanıtım fragmanından daha iyi değil hatta eksik. aslan terbiyecisi ya da kelleci dayı gibi fragmanda beni yakalayan karakterler eksik. yönetmen bazı karakterleri çekimlerden sonra yüklü para talep ettikleri için çıkarmak zorunda kaldığını hatta dış sesi de bu nedenle oluşan kopuklugu gidermek için koyduğunu altyazı dergisi röportajında anlatmış. yani adana kendi topuğuna sıkmış biraz.

    yurtdışı gösterim durumunu bilmiyorum ancak ara ara takip ettim, alt yazı oldukça kötü.

    bu eksiklere takılmadan izlerseniz adana özelinde ülke gerçekleri...niyetler ne olursa olsun şartların gençliği mecbur bıraktığı yaşamlar...güleriz ağlanacak halimize. herkes gayrimeşru kovalamakta :)
    mesut
  4. "demir olsam çürürdüm, toprak oldum dayandım."

    yaşar kemal'in ince memed'inden bu güzel alıntıyla başlıyor belgesel ve bizi adana'nın belki de hayatımız boyunca görme ve tanıma şansımızın asla olmayacağı (yanlış hatırlamıyorsam) 29 karakteriyle tanıştırıyor. 1 ay içinde bir kez tek bir kez de sevdiğim bir dostumla olmak üzere iki kere izledim ve ikisinde de aynı keyfi aldım. belki çok yetkin ya da çok başarılı bir iş değil ama hem bir ilk film olarak hem de anlatmak istediği şeyi anlatışının güzelliğiyle çok değerli bir iş olmuş bence. sanırım daha önce çok az filmde gülerken aynanda böyle kesif bir hüzünü de yaşamışımdır. bazı karakterler anlaması güç biçimde kalbime dokundu, örneğin terlikçi serap aklımdan çıkmıyor, öyle ki tek başlarına bir film yahut kitap konusu olabilecek derinliktelerdi.
    yönetmen yunus ozan korkut, ilerideki projelerini gerçekleştirebilmek için elinde gösterebileceği, "bu adamda iş var" dedirtecek bir şeyler olsun istemiş ve bence doğru bir seçim yaparak en iyi anlatabileceği yer olan mahallesine yönelmiş, ve belki de zamanında terk edip gittiği mahallesine kendince bir özür dilemek istemiş. ne de iyi yapmış, bugünlerde özellikle sosyal medyada oluşan yeni mizah türünün ana kaynaklarından biri olan "adana insanı"nı gerçekten de tanıma fırsatını vermiş bize. unutulmuş, işsizlik ve yokluk içinde kendi alt kültürünü oluşturmuş ve kimsenin gülüp geçmek dışında tanımaya çabalamadığı insanlara mikrofon uzatmış. sanırım eleştirilebilir yanlarından biri bu insanların yine mizahi bir ögeden çok da ötesine geçememiş olması olabilir. belki de az sayıda insanı daha derinlemesine tanıma şansımız olsaydı ve bireysel anlatılar dışında bu hikayeleri birbirine bağlayan bir iskelet olsa daha sağlam ve genel bir fikir edinebilirdik bu coğrafyaya dair. yine de bu haliyle bile dinlemesini bilene çok şey anlatan, antropolojik ve sosyolojik incelemelere oldukça açık bir belgesel olmuş.
  5. yunus ozan korkut'a bu filmi için dava açıldı. evet, bu film ile "suç ve suçluyu övme, halkı uyuşturucu kullanmaya özendirme" iddiası ile.

    yunus ozan korkut'un filmini vizyondayken izlemiştim. ilk eser olarak elbette eksikleri gedikleri vardı. ancak beni asıl etkileyen bu adamın kamerasını gayet cesur bir şekilde herkesin kendisini dışında tutmak için çabaladığı, kendinden kabul etmediği, gözünü yumup, ağzını burup, yüzünü ekşittiği ve gülüp geçtiği bir kitleye, bir alt kültüre tutmasıydı. adana özelinde ülke gerçeklerini, sistemin gençliği mecbur bıraktığı yaşamları göstermeye çabaladığını görüp takdir etmiştim...

    gerçeği dillendirmeye çalışanın memlekette başına neler geldiği malum, yunus ozan korkut da payına düşeni almış, ilk duruşması 30 ocak 2019 tarihinde görülecek.
    mesut