1. aslen bir süs-ziynet eşyası. zaman zaman gösterişe giriyor bu da doğru.

    şimdi ait olduğum kuşağın insanları evlilik döneminde de o yüzden çokça görüyorum ve bu sebeple gelenek göreneklerimize daha fazla kafa yormuş bulunduğumu fark ediyorum.

    bunları küçük yer küçük toplumda çok fazla eğitim almamış, gözünü dünyaya çok açmamış, aile büyüğü kadınların öğretileriyle düşünceleri şekillenmiş kişileri düşünerek yazıyorum. çünkü gördüğüm genellikle bu.

    düğünlerde gelinler, "damat tarafı"ndan ne kadar çok bilezik takılırsa o kadar "kıymet göreceği" görüşünde. (ne yazık ki) gelinlere soruluyor "kızım düğünde ne istersin" diye genellikle. "20 gramdan 3 tane bilezik" diye net ağırlık vereni duydum bu gözler kocaman açıldı. gerekçesi daha korkunçtu. "evlendikten sonra almaz, kocan olsa bile güvenemiyorsun" e canım ablam güvenemediğin adamla niye evleniyorsun diye soracaktım soramadım...

    kadın kolunda bileziklere bir güvence olarak bakıyor. çalışmasa da, ihtiyacı olan parayı kocasından alsa da kolundaki o bilezikler maddi olarak tamamen ona ait. evlenilecek genç kızlara büyükler tarafından bastıra bastıra söylenmesinin sebebi de bu sanırım.

    sonra bunları düşünürken murathan mungan'ın annesinin bileziklerinden bahsettiği bölümden bir parça okudum. tüm bunları özetledi. izninizle onu da ekleyeyim:

    "anadolu'da birçok kadının hayatla kurduğu güven ilişkisi kollarındaki bileziklerden geçer. her şeyin sahibinin erkekler olduğu bir dünyada onlara tanınan belki de tek mülkiyet alanıdır bu."

    (bkz: harita metod defteri - murathan mungan)